
Şiir Yerma’nın Hüznü, Lilith’in İsyanı
Hatice Ayan
Şair yazgının kırık aynasında bakıyordu kendine. “O kadını hatırlıyor musun CanımÜveyik?” dedi gözlerini parçalı yüzünden ayırmadan. Hani çağlar öncesine yaptığımız yolculukta bulmuştuk onu hem de bıraktığım yerde, bize aldırış bile etmemişti. Tekrar gitmeye gücüm yok,tıpkı gittiği gün gitme demeye gücümün olmadığı gibi.Gittiği gün,ondan önce yüreğindeki bütün kırlangıçlar korkuyla kaçıp gittiler, biliyor musun?Hâlbuki sevda kırlangıçları derdi onlara. Sen yoktun henüz, bir delice sevdayla gelip konmuşlar,kalbinin uçarı ritmine uymuşlardı. Ruhunun göklerinde pır pır uçarlardı o güne kadar. O kederli güne kadar… O gün koyu bir kadeh sunuldu sevgili elinden. Sonrası zifir bir suskunluk… ve zifir bir boşluk kırlangıçların havalandığı yerde kalan (Sen o zifirilikten doğmuş olmalısın Sevgili Üveyik.)
Sonra kadın, bakışlardan çekildi usulca, üstüne tarihinin tozunu sarındı. Yerma oldu, toprak kadar bereketli olması öğütlenen; sözü dilinden alınmış, bedenine yabancı… İlk adını unutturdular; sesine ton biçtiler, yazgısı böyleymiş dediler eline kalem vermeden.
Bir zamanlar Lilith’ti oysa; eşit, güçlü, göğe karşı sesli… ve ardından İnanna, ölümle pazarlık eden; ardından İsis parçalanmışa hayat veren… ve Tanrı’nın kulağına yaratma fikrini fısıldayanilham perisi… ve eril otoriteye direnen dişil enerji…
Lilith’i korkuyla fısıldayanlar,Yerma’yı acıyla kutsadılar adını karanlığa yazarak ve susturdular. Ama biz duyduk onu değil mi canım Üveyik, göklere çıkan İspanyol balatlarında, bağrına taş basarak toprağa düşürdüğü sırılsıklam ağıtlarda.
Mekân değişir, yazgısı değişmez kadının. İspanya kırsallarında nasıl acıyla gezinirse Yerma, Anadolu’da da Sarı Gelin öyle gezinir, Zühre öyle gezinir. Çağ değişir, yazgısı değişmez kadının; toplumun, törenin, namusun, kuru öfkenin kurbanı olur kadın. Yitip gider asırlarca, yitirip gider ruhunu.
Lâkin yitmekle başlar bazen yaşam. Ölüm ve dirim,bir döngünün içinde akreple yelkovan misali… Tükendikçe yenilenmek, kaybettikçe çoğalmak da vardır yazgının içinde. Gün gelir kadının gölgesine bir Lilith düşer; kadın, dağlar gibi büyür sessizlikten. Yerma susar, Lilith haykırır:“Beni toprağın ta içine basabilirsin / Ama yine de, toz gibi, yükseleceğim.”
Ve kadının yüreğinde gökyüzü kadının hâlâ kırlangıçların uçacağı kadar engin; yeter ki aşk korkuya, dokunuş kâbusa dönüşmesin. Aşkla süt beyaz sesi şiire dönüşür kadının,aşk süt beyaz şiirde yankılanır.Acının, sessizliğin, yazgının, direnişin ve sevdanın toplamı olur bir şiir.
Kadının Değişmeyen Yazgısı Üzerine
-Dünyanın Yerma gibi mahzun, Lilith kadar yürekli kadınlarına-
Vahşet
devasa büyür döl yataklarında.
Bir kadın
-içinde iliksiz sancılar-
alır başını gider çöller boyu
ay ışığı kadar suskun
ay ışığı kadar keskin.
Bezirgânlar
-uzak ülkelerin bezirgânları-
kervanlarla izini sürer
sıcak kumlarda sessizliğin.
Bir kadın
kalbinde kırık bir imbik
sıcak kumlarda
acıları damıtır
ayın terinden.
Ensesinde
çakalların sinsi nefesleri
yüzüne kahırlar vurur
çatlamış toprağın
kavruk teninden.
Bir kadın
gölgesini yüklenir gider
yalnız göklerden merhamet umarak
ve hiçbir zaman bulmayarak umduğunu
taş basar bağrına
çölün dilinde isyan
-orada değil misin ey göklerin sahibi?-
Bir kadın
çağlar boyu gider
ayağında prangaların ağırlığı
sıcak kumlara gömülür
topuklarıusul usul.
Bir kadın
alnında yerma’nın yazgısı
gider vahşetler boyu
bastığı her toprakta
bir parçasını yitirir
lime lime olmuş yüreğinin.
Oysa başı dimdik
lilithcesaretiyle
ve avuçlarında
yıldızlar.
Çünkü yitirmek
yitmek değildir kimi zaman
yeniden doğmak
ve dağlarca çoğalmaktır
-bilmedikleri-
Şimdi
bir kadın
bastığı
her
toprakta
bir
parçasını
yitirmişse…
yeniden doğmuştur
ve çoğalmıştır dağlarca.
Bir kadın
bastığı
her
toprakta
yitmişse…
yeniden var olmuştur
bir tohum gibi
bir kadın.
Yeni yorum ekle