Havva Nur Yazıcı : Emek Emek, İlmek İlmek Rize Bezi
(Feretiko)
Rize günümüzde her ne kadar çay tarımıyla bilinse de 20. Yüzyıl sonlarına değin şehrin ekonomisinde önemli yeri olan feretiko bezi günümüzde pek bilinmez. Bu yazımda unutulmaya yüz tutmuş feretiko bezinden söz etmek istiyorum.
Her coğrafyanın maddi kültür öğeleri arasında el sanatları başta gelir. Şehrin ekonomisinde önemli yer tutmalarının yanında coğrafya insanının beğenisi hakkında da oldukça fazla şey söylerler. El sanatları aynı zamanda milletleri diğerlerinden ayırır ve halkın yaşayış biçimi, sanatı hakkında detaylı bilgiler verir ve en önemlisi kimlik oluşturur. Oluşan bu kimlik kültürün geleceğe taşınmasında dolayısıyla gelecek inşasında önemli görev üstlenir.
Birazdan detaylarıyla bahsedeceğimiz feretiko dokuma da Rize'nin kimliğini oluşturan ürünlerdendir. Üretiminin her aşamasında insan emeği vardır. Dokumanın etrafında oluşmuş insan emeği paylaşımı da beraberinde getirmiştir. Öyle ki söz konusu bezin geçmiş yıllarda dokunması aşamasında ortak kullanıma sunulan tokmak gibi bazı ürünlerin olması şüphesiz toplumsal yaşamda birlikteliği pekiştirici rol üstlenmiştir. Her evde bulunan dokuma tezgahları da hane ve bölge halkının ihtiyaçlarına cevap vermiş dolayısıyla dokuma üzerinden ortak bir dil oluşmasına imkan sağlamıştır.
Örtünme insanın varoluşundan beri ihtiyaç olmuştur ve dokumanın izleri tarihöncesi çağlara dek sürülmektedir. Atkı adı verilen yatay iplikle çözgü adı verilen dikey ipliklerin belirli tekniklerle birbirlerine geçirilmesi sonucu elde edilen dokuma, günümüze gelen zamana dek, örtünme gibi zaruri bir ihtiyacın karşılanmasının yanında toplumun zevklerinin yansıdığı sanat eserleri olmuş, üretimi çevresinde gelişen gelenekle kültür içerisinde yerlerini almış ve uygarlıkların kimliklerinin belirleyicisi olmuşlardır.
Feretiko adını verdiğimiz ve yurt içinde “Rize Bezi”, yurt dışında “Trabzon Keteni” olarak ünlenen dokumanın ham maddesini oluşturan kenevir nemli iklimde, humuslu toprakta yetişir. Ana vatanı Orta Asya ve Horasan olan kenevir bitkisi, Orta Asya'da Türkler tarafından giyecek yapımında kullanılmıştır. Söz konusu bitkinin Karadeniz’e ilk geliş tarihi hakkında net bilgilere sahip olmasak da ilgili yazılı belgelere 1462 tarihinde II. Mehmet’in Trabzon'un fethiyle rastlanır (Yağan, 1978, s.74).
Bir zamanlar her evde dokunan Rize bezi günümüzde bölge halkının ilgisini kaybetmiş, ancak bölgeyi temsil etmesi açısından turistlerin ilgi duyduğu bir ürün haline gelmiştir. Peki bu el sanatı nasıl oldu da unutulmaya yüz tuttu?
Araştırmalara göre Karadeniz bölgesinde, feretikonun ham maddesi olan kenevirin yetiştiriciliği MÖ. 7 binlere kadar gidiyor. Söz konusu dönemde bölgede Kolkhiler adı verilen halk yaşıyordu ve bir tanrıçaya tapıyordu. Kenevir yetiştiriyor ve liflerinden üretilen kendirle dokudukları kumaşları Karadeniz kıyısındaki kentlere satıyorlardı (Yurt Ansiklopedisi, s.6352).
Osmanlı dönemi salnâmelerine göre ise, Rize dokumacılığı tarım, hayvancılık, arıcılık, balıkçılık gibi geçim kaynaklarının yanında önemli yer tutar. Kendirden yapılan Rize Bezinin ticaret değeri bu dönemde oldukça yüksekti. (Emiroğlu, 1871, s. 241-243). Öyle ki Rize'de yıllık elli ila altmış bin top ince ve kalın keten bezi üretimi yapılmakta ve yurtiçinde Erzurum, İstanbul başta olmak üzere yurtdışında Bağdat, Mekke gibi şehirlere ihracatı yapılmaktaydı (Emiroğlu, 1892, s.547). Bunun yanında Mısır, Suriye, Yemen, Basra, Hicaz, İran ihracatı yapılan diğer yerler arasındadır (Quataert, 2011, s.169). Saray erkânının ve ordusunun da kullandığı Rize Bezinin kalitesi dolayısıyla gördüğü ilgi yurt içini aşmış, Osmanlı keten ve kendir mamullerinin tanıtılması amacıyla düzenlenen 1855 Paris Uluslararası Sergisi'nde sergilenmiş ve birincilik ödülü almıştır (Quataert, 2011, s.177).
Çay öncesi Rize ekonomisinde, Rize Bezini üretmek amacıyla her evde bir dokuma tezgahının kurulmuş olduğu bölge halkının verdiği bilgiler arasındadır. Böylece hane halkının dokuma ihtiyacının karşılanması yanında söz konusu bezin ticareti de yapılmaktaydı. Ancak tarım alanlarının darlığı, sanayi devrimiyle beraber görülen makineleşmenin el tezgahlarının yerini alması, dokumanın teşkilatlandırılamaması vb. gibi nedenlerle özellikle 1941 yılına gelindiğinde dokumacılık bölgede önemli ölçüde azalmıştır. 20. Yüzyılın ikinci yarısında çayın bölgeye gelmesiyle kenevir ekimi yapılan alanlar yerini kârı daha yüksek olan çay bitkisine bırakmıştır. Bu tarihten sonra da kenevirin uyuşturucu madde yapımında kullanılması nedeniyle ekim alanı daraltılmış, günümüze geldiğimizde ise az miktarda üretilen kendir dokumalar için ham madde dışardan temin edilmeye başlamıştır.
Atkı ipi kendirden çözgü ipi pamuktan oluşan ve geleneksel yöntemlerle dokunarak meydana getirilen Rize Bezi, çay öncesi Rize ekonomisinde önemli bir yere sahipti. Zaimoğlu Rize Bezleri dokuma fabrikasında, feretiko dokuma ustası Zuhal Bölükbaş, dokumanın özellikle ev içi ekonomide oynadığı önemli rolü, şu şekilde anlatır:
“Ninem, babamı ve amcamı okula yazdırmak için bir kaç metre kendir bezi sattığını anlatırdı. Böylece her iki oğlunun da okul ihtiyaçlarını karşılamıştır. Kızların çeyizlerine konulmak üzere de çeyizlik masa takımları, örtüler yine evdeki bu tezgahlarda yapılırdı. Dışarıya duyulan ihtiyaç bir nebze azalıyordu böylece”
Tarımı yapılan kenevir bitkisinin dokuma tezgahında sanata dönüşmesi ise şüphesiz insanın ince ve yaratıcı zevkinin ürünüdür. Bu dokumanın merkezinde yer alan da hiç şüphesiz kadındır. Deniz ticaretiyle ilgilenen erkek evinin geçimini sağlamak amacıyla sık sık dışarıya göç etmekteydi. Böylece evde, dokumanın başında bulunan kişi kadındı. Kadın evde olmayan, gurbette çalışan erkeğine olan özlemini dokuduğu kumaşa işlerdi.
Kenevirin toprağa ekimi, toplanıp kurutulması, koyu renginin ağartılmak üzere defalarca suyla buluşturulması ve iplik haline getirilip dokuma tezgahıyla buluşturulmasına kadar ki süreç basit aletlerin kullanımıyla beraber el ile yapılırdı. Dokuma aşamasında ise ilkel tezgahlardan modern tezgahlara değin değişmeyen tek şey üretimi başında yine insan elinin, yaratıcı emeğinin bulunmasıdır. Nihayetinde kenevirin ipliğe ve dokumaya dönüştürülmesindeki süreç tamamen yerli ve bölgeye has usuller ile yapılırdı.
Kendine has teknik ve yapısal özellikleri bulunan Rize Bezini bu kadar özel kılan hiç şüphesiz kenevir ipinin yumuşak ve ince halidir. Onu bu hale getiren de bölgenin iklim şartlarıdır. Az güneşli bol yağışlı iklim ve humuslu toprak kenevir ipinin sertleşmesini engellemektedir. Böylece elde edilen lifin diğer bölgelere göre daha ince ve dayanıklı olmasını sağlamış ve dokumaya kalite katmıştır. Zuhal Bölükbaş bu durumu şöyle ifade etmiştir:
“Ninelerimizden kalma feretiko dokuma bir kaç parça eşya hâlâ sandığımda durur. En güzel yanları, bir asır geçmiş olmasına rağmen asla kötü bir hâl almayan, yıkandıkça daha da beyazlaşmış, kullandıkça daha da yumuşamış olmalarıdır. Üzerlerinde hâlâ daha odun kokuları bulunur.”
Nem çekme, serin tutma özellikleri yanında hafif kumaş olması ve bol dikilmesi nedeniyle de vücut için rahatlık sağlar bu yüzden özellikle sıcak iklimlerde yaşayan halkların tercih ettiği bir dokuma olarak karşımıza çıkar feretiko. İç çamaşırı olarak kullanılmasının yanında dış giyimde genellikle gömlek olarak tercih edilmiş bunun yanında peçete, masa örtüsü, yatak örtüsü gibi dekoratif ürünler de bu malzemeden yapılmıştır.
Kenevirin tarladan dokuma tezgahına olan yolculuğu şu şekilde gerçekleşir:
Nisan, Mayıs aylarında ekimi yapılan kenevir Ağustos, Eylül aylarında genellikle el ya da tahra adı verilen oraklar yardımıyla toplanırdı. Toplanan kenevir dallarından ve köklerinden ayrılarak bağ halinde güneşte soldurulmaya bırakılırdı. Kenevirin kesim aşamasında kenevirden çıkan toz ağız ve burun kapatılmazsa “Kendir Tutulması” olarak bilinen hadisenin gerçekleşmesine neden olur, özellikle bu işle uğraşan kadınlar baygınlık geçirirdi. Kurutulan kendir yağmurda yumuşamaya bırakılır, bu aşamada halkın kopali ya da tokmak adını verdikleri aletlerden yararlanılırdı. Bu işlem sırasında kendir bir taraftan ıslatılır, bir taraftan da dövülür. Güneşte kurutulmak, dövülmek suretiyle yumuşatılan kendirin üzerindeki lifler odun kısmından, içi boş olan çubuktan ayrılır; daha doğrusu kendir, kabuğundan ayrılır, ayrılan bu kabuğa kendir; kabuğun alınması, soyulması işlemine de kendir soymak denir. Kendir kopaliyle, su tokmağıyla dövülmek, ezilmek suretiyle yapağı lif haline getirildikten sonra özel bir çelik testereyle kesilir. Taramak ve vurçilemek şeklinde yürütülen bu işlemlerin amacı, kendiri iplik haline getirebilmek için düzeltmek, yumuşatmak, tozdan, yabancı maddelerden arındırmaktır. Bundan sonra lifler sobanın altına konularak daha da yumuşatılır. Bu da rutubetin kendir üzerindeki etkisini gidermek için yapılır. Arkasından iplik bükme aşamasına geçilir. Kendirin iplik haline getirilmesi rokopidi adı verilen aletle yapılır (Kazmaz, s.376).
İplik haline getirilen kendir dokunmak üzere tezgaha alınır. Rize Etnografya Müzesi'nden aldığım bilgilere göre Andi tezgahı (Fot. 1) kendir dokuma tezgahlarının en ilkeli olup bugün kullanımını modern, demir tezgahlara bırakmıştır. Kafkas grubundaki Andi ve Lezgilerin (Laz), Doğu Karadeniz'de Rize ve havalisini yurt tuttukları, tezgaha ismini veren ‘Andi’nin de söz konusu halktan geldiği düşünülmektedir. Kurulan bu ilişkinin nedeninin, bölgede yaşamış Andi halkının geçmiş yaşantısı ve dokuma ile olan yakın ilgisi olduğu Etnografya Müzesi'nden edindiğim bilgiler arasındadır.
Dokumalar, tezgâhta bulunan mitarı ve tarak vasıtasıyla yapılır (Bkz. Fot. 2). Tezgâhın üstünde ve önde iki mitari, mitariyle tezgâh arasında tarak vardır. Mitari gerilmiş durumdaki tire çilelerini ikiye ayırıp aralarından makoçinin bir sağa bir sola gidip gelmesi için yol açan, iplik ve odun çubuktan yapılmış bir araçtır. Tezgâhta iki mitari bulunur. Feretikonun lifleri mitarinin telleri arasından geçer. Mitariler tezgâhın altındaki pati denilen tahta ayaklara bağlanır. Bir sağ bir sol patilere basılarak makoçinin geçeceği yol açılır ve iplik verilerek tarakla sıkıştırılır (Fot. 4), böylece bez dokunur (Kazmaz, s.383).,
Dokumanın en önemli kısımlarından biri şüphesiz desen tasarımıdır. Feretiko üzerinde görülen desenler, bitkisel desenler ( lale, gül, çay yaprağı), geometrik desenler ( baklava, üçgen, kare, dikdörtgen, kilim deseni), hayvan desenleri ( kuş, kelebek) olarak gruplandırılabilir. Dokumada büyük ölçüde ajur tekniği adı verilen delikli teknik kullanılır ve desenler dokuma üzerine yer yer işlenir.
Dokumanın etrafında gelişen kültür, üzerinde oluştuğu coğrafyanın ihtiyaçları, sosyal yapısı hakkında bilgiler verir. İnsanlar yalnızca iplik dokumazlar, bununla beraber özlemlerini ve sevinçlerini dokumalara işler, görünür kılarlar. Bizler de üretilen eserler üzerinden insanları anlamaya çalışırız.
“Yeni biçtun kendiri
İpluk mi edecesun
O ettuğun ipluği
Kime giydurecesun”
Fotoğraflar:
*Rize Etnografya Müzesi, Kendir dokumada kullanılan ilkel tezgâhlardan olan Andi tezgâhı.
*Zaimoğlu Rize Bezleri Dokuma Fabrikası’nda bulunan modern dokuma tezgahı. Sırasıyla 1: Mitari, 2: Tarak, 3: Pati adı verilen ayak pedalı.
* Mitari detayı, Zaimoğlu Rize Bezleri Dokuma Fabrikası.
*Tarağın arasından geçmiş iplikler ve feretiko detayı, Zaimoğlu Rize Bezleri Dokuma Fabrikası.
* Makaradan tezgaha uzanan iplik detayları, Zaimoğlu Rize Bezleri Dokuma Fabrikası.
*Delikli (Ajur) tekniğinde işlenmiş feretiko bez.
*Üzerinde “Lokum” deseni bulunan feretiko bez. Lokum deseninin Rize'de pek meşhur olan Enişte Lokumundan ilham aldığı söylenmektedir. Enişte Lokumu da ince, uzun ve üzerinde yer yer kesikler barındırır. Evlenecek çiftlerin nişanlılık dönemlerinde yapılıp dağıtılırdı
*Enişte Lokumu
Kaynakça
Emiroğlu, K. (1993). Trabzon Vilayet Salnâmeleri:1871 C.3, Ankara:Trabzon İli ve İlçeleri Eğitim, Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı Yayınları
Emiroğlu, K. (2005). Trabzon Vilayet Salnâmeleri:1892 C.14, Ankara: Trabzon İli ve İlçeleri Eğitim, Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı Yayınları
Kazmaz, S. (1994). Çayeli Geçmiş Günler ve Halk Kültürü, Ankara: Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayını
Yurt Ansiklopedisi: Türkiye İli Dünü, Bugünü Yarını, Rize Maddesi C.9 Erişim: http://sozriko.blogspot.com/2017/10/yurt-ansiklopedisi-rize-maddesi.html Erişim tarihi: 14.10.2021
Yağan, Ş. Y. (1978). Türk El Dokumacılığı, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Yüksel, Ş. (1978). Türk El Dokumacılığı, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Quatert, D. (2011). Sanayi Devrimi Çağında Osmanlı İmalat Sektörü, İstanbul: İletişim Yayınları
Yeni yorum ekle