Yalancı Kim!
Simay Özlü Diniz
Show TV’nin son televizyon dizilerinden “Yalancı” başrollerini Burçin Terzioğlu ve Salih Bademci’nin üstlendiği 2021 yılı bir yapım. Dizinin ilgimi çekme sebebi özellikle konu olarak kadın tacizini ele alması. Kadın ve erkeğin mimiklerine odaklanan başarılı tanıtım fragmanlarının da diziye başlamamdaki rolü büyük. Söylemem gerekir ki dizinin tamamında çekimler profesyonel ve sürükleyici. Dizinin en olumsuz tarafı ise diğer Türk yapımları gibi araya reklam alma amacıyla bir bölümün en az iki saat sürmesi. Ben bir internet izleyicisi olarak bölümleri atlayarak ve hızlandırarak zaman kazansam da uzatılan sahneler sabrımı zorladı. Buna rağmen, itiraf etmeliyim ki baştan sonra ilgiyle izledim.
İstanbul’un bir kasabasında Mehmet Emir adında başarılı, bir oğlu olan, dul bir cerrah ile Deniz adında lisede öğretim veren bir edebiyat öğretmeni arasındaki ilginç ilişkiyi anlatan dizi bir hayli sürükleyici. Aslında bir İngiliz yapımı olan ve Netflix’te yayınlanan “Liar” adlı diziden uyarlanmış. Bölümlerin içerikleri Türkiye’deki detaylı uzatmalar dışında aynı. Ancak Türk yapımı hem yapım senesinden dolayı hem de daha profesyonel çekildiğinden oldukça kaliteli. Üstelik İngiliz versiyonunda tempo düşük, karakterler ve çekimler cansız. Göz atma fırsatınız olursa aradaki farkı anlayabilirsiniz.
İlk bölümden itibaren Türk versiyonu yüksek bir tempoyla başlıyor. Yazının bundan sonraki bölümleri içerik hakkında detaylı bilgi vereceğinden okumadan önce izlemek isteyenler için bir uyarı vermek isterim. Bu iki yetişkin arasında geçen bir akşam yemeği sonrası olaylar büyür. Sebebi o gece yaşananları ikisinin de farklı anlatmasıdır. Deniz doktorun ona tecavüz ettiğini, Mehmet Emir ise bunun yalan olduğunu ve kadının kendi rızasıyla birlikte onunla olduğunu iddia etmektedir. Dizinin ilk üç bölümünde izleyici kimin yalan söylediğini anlamakta güçlük çeker. Bir yanda öğrencileri tarafından sevilen bir lise öğretmeni, diğer yanda ise kasabanın ileri gelen saygın doktoru yer almaktadır.
Kasabalıların aklı karışır. Kimin doğruyu söylediğini çözemezler. Olay Deniz’in şikâyette bulunmasıyla karakola taşınır ancak delil yetersizliğinden dava düşer. Deniz kısa bir zaman önce eşinden ayrıldığı, olay öncesinde beraberce yemek yedikleri, yemekte alkol aldığı, taksi bulamayınca doktoru evine davet ettiği ve o akşamki olayı net olarak hatırlayamadığından dolayı kafası karışık ve davetkar bir kadın görüntüsü çizmektedir. Elinde yeterli delil de olmayınca Deniz bu iddiasında yalnız kalır. En yakınları dahi ondan şüphe eder. Acaba Deniz doğruyu mu söylemektedir? Bu kadar iyi yalan söyleyen hangisidir?
Olaylar Deniz aleyhine gelişince genç kadın tek çareyi düşüncelerini sosyal medya aracılığıyla duyurmakta bulur. Bunun üzerine herkes olayı öğrenir ve işler kızışır. Bu iki kişi arasındaki mücadeleyi izlemek gerçekten seyirci açısından çok heyecan vericidir. Dizinin ilerleyen bölümlerinde Deniz’in yalnız olmadığı ve zengin, yakışıklı, başarılı, saygın doktorun aslında herkesten sakladığı korkunç tarafları olduğu ortaya çıkar. Ancak bu zeki ve dolandırıcılık konusunda uzman adamla başa çıkmak hiç de kolay olmayacaktır. Deniz yasal yollardan başarı sağlayamayınca karşısındakinin yöntemleriyle onu yenmeye çalışır ancak bu konuda onun kadar kurnaz ve acımasız değildir ne yazık ki. Çocukluğunda acı çekmiş empatiden yoksun seri katillere gönderme yapan doktor karakteri, maalesef ülkemizde sıklıkla gözlemlediğimiz ve kadınların bir türlü ispatlayamadığı tecavüz, taciz olaylarına gönderme yapması açısından büyük önem taşıyor. Dizide ısrarla vurgulanan bir konu da kadınların kesinlikle sessiz kalmamaları. Deniz kendisi gibi başkaları olduğunu bilmesine rağmen onları konuşmaya bir türlü ikna edemez. Ancak çözüm konuşmaktadır.
Ülkemizde taciz, tecavüz güncel bir konu olduğundan dizi de ilgiyle izleniyor. Özellikle, Deniz öğretmenin, herkese ve her şeye rağmen devam eden üstün çabaları seyirciyi hayran bıraktırıyor. Daha önce de “Poyraz Karayel” ve diğer dizilerde hep güçlü, mücadeleci ve başına buyruk rollere can veren Burçin Terzioğlu, bu rolün de hakkını veriyor. Tüm güç adamın elinde olmasına rağmen doktorun karşısındaki duruşu bütün kadınlara cesaret verecek türden. Ancak Salih Bademci’nin bu sosyopat kişiliği oynamadaki yeteneği de göz ardı edilemez. Özellikle çift karakter betimlemelerini canlandırırken seyirciyi kendine hayran bıraktırıyor. Esasında bu sosyopat rolünü izlerken ataerkil toplumlarda yaşanan ve sosyolojide “erkeklik krizi” diye nitelendirilen sendromla karşılaşıyoruz.
Özellikle feminizm ve kadınların iş hayatında güçlenerek ekonomik özgürlüğe sahip olmasıyla ortaya çıkan bu akım erkeklerin kadınların güçlenmesini kabul etmemesine dayanıyor. Erkekler kadınlarla benzer işleri yapmaya başladıklarında veya ev işlerini paylaştıklarında kendilerini “kadınsılaşmış, pasifize edilmiş, zayıf, kırılgan, aseksüel” hissediyor ve “erkeklik kaybına” uğruyorlar.
Bu aslında tamamen psikolojik bir durum çünkü dünya genelinde erkekler hala aile geçimini sağlayan baskın rollerini koruyorlar. Ancak bu psikoloji sonucunda ya içedönük ve görünmez oluyor ya da şiddete başvuruyorlar. Dünya genelinde kadına şiddeti açıklayan durumlardan biri de bu. Dizide bunun bireysel ve ileri derece durumu anlatılıyor. Mehmet Emir çocukluğunda yaşadığı travmalardan ötürü kadınların güçlü olmasını istemez ve onlar üzerinde hakimiyet kurmaya çalışır. Ancak Deniz ona karşı durdukça ve zafer kazandıkça bu kontrol duygusunu kaybederek daha derin bir “erkeklik krizinin” içine sürüklenir.
Bana kalırsa dizinin en etkileyici sahneleri Deniz’in doktor ile rolleri değiştirdiği ve doktorun ellerinin bağlı olduğu çekimlerdir. Burada sanki Deniz, Türkiye’de gözümüzün önünde şiddete uğrayan tüm kadınların intikamını alır. Benzer bir duygu tıpkı “Şahsiyet” dizisinde Agah Bey küçük kızın tecavüzcülerini öldürürken de yaşanır. Bu intikam duygusuna neden olan en büyük sebep ise adaletin bu durumlarda yetersiz kalmasıdır.
“Yalancı” dizisinde de Deniz sık sık ‘Eğer adalet, hukuk sistemi veya polis beni koruyamıyorsa beni kim kurtaracak?’ diye isyan eder. Haksız da değildir. Kadınların onları takip ettiği, taciz ettiği, eziyette bulunduğu, tehdit ettiği iddiaları ülkemizde ne yazık ki yetersiz delil olarak kalıyor ve öldürülene dek hukuk sistemi hiçbir şey yapamıyor. Sonrasında ise çok geç kalınmış oluyor. Sonuç olarak dizide Mehmet Emir’in çevresindeki kadınları tehdit, baskı, hile ve manipülasyonla nasıl kandırdığını görmek ne kadar sinir bozucuysa, Deniz öğretmenin ona kafa tutması, diğer kadınlarla birlik olması da o kadar cesaret verici.
Dilerim Türkiye’de kadınların mücadelesi, dayanışması hiç bitmez. Bundan sonra da taciz, tecavüz değil konularımız bilimde, siyasette ve iş hayatında ilerleme yönünde olur. Dilerim kadın erkek beraber, eşit ve mutlulukla yaşayacağımız günler görürüz.
Yorum
Çok güzel yorumlamışsın ,…
Çok güzel yorumlamışsın , sana katılıyorum…
Görüş
Simay hanım son yıllardaki dizileri toplumun çözülmesine götüren bir ağ olarak görüyorum.
Sizce de bir ahlak sorunu yaratmıyor mu bu anlayış. Teşekkürlerimi sunarım
Yeni yorum ekle