Sinema, Tolga Oskar
Pasajlar : “Postmodern Aşk Sarmalı”
Yönetmen: Ira Sachs
Senaryo: Ira Sachs, Mauricio Zacharias
Görüntü Yönetmeni: Josée Deshaies
Oynayanlar: Franz Rogowski, Adele Exarchopoulos, Ben Whishaw, Erwan Fale
Ülke: Fransa
Tür: Dram/Romantik
Süre: 91 Dk.
Vizyon Tarihi: 6 Ekim 2023 (Mubi Türkiye)
Yönetmen Ira Sachs’ın önceki filmlerini görmedim ama filmin üç ana karakterine hayat veren oyuncuları pek çok kez izleme şansım oldu. Franz Rogowski’yi Christian Petzold filmlerinde, Ben Whishaw’ı Bond filmlerinde, Koku: Bir Katilin Hikayesi’nde ve en son Danimarkalı Kız’da, Adele Exarchopoulos’u da meşhur filmi Mavi En Sıcak Renktir’de ve Beş Şeytan’da görmüştüm. Pasajlar’a beni çeken önce bu üç oyuncu, daha sonra da Walter Benjamin’in Pasajlar adlı kitabıyla filmin ilişkili olma ihtimaliydi. Ne var ki, kuir bir hikaye olduğundan habersizdim.
Film içinde film çekilerek başlıyor, Pasajlar. Bu açılış sekansında set ortamında, egosu tavan yapmış bir yönetmen olan Tomas’ı kamera arkası ekibine yapmaları gerekenleri söylerken ve figüranlara nasıl rol yapmalarıyla ilgili tekrar tekrar oyun verirken görürüz. Tomas, tüm bunları yaparken hayli agresif ve baskıcı bir tavır sergiler. Klaketin üzerinde Pasajlar yazısını görünce çektiği filmin isminin bu olduğunu anlarız. Filmin çekimleri bittiğinde bütün ekip bir gece kulübünde parti verir. Sette çalışan Agathe isimli kadını, set ekibinden erkeklerin oluşturduğu halkanın içinde görürüz. Agathe’ın erkek arkadaşı da bu halkanın içindeki erkeklerden biridir ve herkesin içinde Agathe’ı yatağa atmak için bir şeyler söyler. Agathe, , bu durumdan rahatsız olup halkanın içinden çıkarak bara gider. Barda olup biteni izleyen Martin, Agathe’la sohbet etmeye başlar. Tomas yanlarına gelir ve Martin’i dansa davet eder. Martin, dans etmek istemez. Bu ortamların insanı olmadığı tavırlarından bellidir. Bunun üzerine Tomas, Agathe’a dönerek ‘Kocam partimde benimle dans etmek istemiyor’ der ve ikisinin eşcinsel bir birliktelikleri olduğunu anlarız. Agathe ‘Ben seninle dans etmek isterim’ der ve Tomas’la dans etmeye başlarlar. Ne olacaksa bu danstan sonra olacak, iki erkek ve bir kadından oluşan toksik aşk üçgeni oluşacaktır.
İş hayatında sert bir mizaca bürünen Tomas, özel yaşamında zayıf ve edilgendir. İş ve özel hayatı iki farklı dünya olarak düşündüğümüzde, farklılıklar olsa da, değişmeyen bir şey vardır; benmerkezci olmak. Tomas’ı tanıdıkça onun, her şeyde kendini esas aldığını, kendi fikirlerini ve duygularını hareket noktası olarak gördüğünü anlarız. Elbette bu çok tehlikeli bir tutumdur. Hem etrafındaki insanlara, hem de kişinin kendisine zarar verir. Karşımızdaki insanların da fikir ve duygu dünyaları olduğunu unutmamalı, ona göre davranmalıyızdır. Aksi halde yıkım kaçınılmaz olacaktır. Agathe’la yakınlık kuran Tomas, Martin’le bağını koparmasa da, elbette ki Martin, tüm bu hiçe sayılmaları kabul etmez ve aralarındaki bağ yavaş yavaş çözülür. Bana kalırsa Tomas, sevmeyi bilmeyen, kendi zevk ve isteklerini sevgi zanneden manipülatif bir karakter. Tomas’ın Agathe’la birlikte olmasına karşı tepki olarak Martin de kendine başka bir partner bulur. Öte yandan eşcinsel bir adamla birlikte olan Agathe cephesinde de zorlu bir süreç yaşanmaktadır. Agathe’ın, eşcinsel bir adamla birlikte olduğunu ailesine kabul ettirmesi kolay olmayacaktır. Hikayenin sonunda bütün bağlar kopacak ve Tomas, ektiğini biçecektir ama Tomas’ın tüm bunları atlatması zor olmayacak, egosu ağır basacak ve yeni maceralara yelken açmakta gecikmeyecektir. Asıl canı yanan Martin ve Agathe, olarak kalacaktır. ‘Pasajlar’ narsizmi temel alarak postmodernist ilişkiler üzerine bir hikaye anlatıyor anlatmasına fakat, genel bir perspektiften bakmaktan ziyade tek bir karakter etrafında şekilleniyor. Belki de yönetmen, ‘genel bir duruma temas etmektense, bireyi ele almayı’ bencil bir adamı anlatmanın yolu olarak görmüştür. Üç ana karaktere hayat veren oyuncuların tümü de gerçekçi bir oyun sergilemişler. Bana kalırsa filmin, seyirciyi kavramasının ve inandırıcılığının en büyük sebebi de bu!
Yeni yorum ekle