Roma Trevi Çeşmesi'nde Aşk, Kolezyum'da Ölüm
Murat Özsoy
Roma’da Aşk Çeşmesi’nin bulunduğu Piazza di Trevi, çağıl çağıl suların aktığı, gece gündüz tıklım tıklım bir meydan. 1950’lerde ünlü yönetmen Fellini’nin La Dolce Vita adlı filminde Anita Ekberg ve Marcello Mastroanni’nin bir gece yarısı yıkandığı ünlü çeşmenin önündeyiz.
Trevi Çeşmesi’ne para atıp Roma’ya geri dönme dileğinde bulunanların ardı arkası kesilmiyor. Çeşme’ye arkalarını dönüp parayı başlarının üzerinden havuza fırlatıveriyor insanlar. Âşıklar el ele, diz dize oturup birbirlerinin gözlerinin içine derin derin bakmakta iken yankesicilerin icra-i sanat eylemek için fırsat kolladıkları da bir gerçek. Çeşmenin çevresi şarkı söyleyenler, gitar çalanlarla dolu. Turist kızlara ilân-ı aşk etmek için çeşme başında gezinen İtalyan delikanlıların sayısı da az değil doğrusu. Trevi Çeşmesi’nin canlandırılıp süslenmesini buyuran Papalar bu çeşme başı faaliyetlerini tahmin edebilse çeşmeyi bu hale getirirler miydi bilemiyorum.
İKİ BİN YILLIK KOLEZYUM ROMA’NIN SEMBOLÜ
Roma’nın sembolü ve en büyük anıtı olan Kolezyum’un tarihi iki bin yıl gerilere uzanıyor. Roma’nın kuruluşunun bininci yıldönümü nedeniyle 249 yılında düzenlenen şenliklerde, 50 bin seyircilik bu amfi tiyatroda yüzlerce hayvan dövüştürülmek suretiyle öldürülmüş. Filden aslana, kaplandan su aygırına, zebradan zürafaya kadar yüzlerce hayvan Roma’nın bininci yılı şerefine alkışlar arasında parça parça edilmiş.
Bininci yıl kutlamalarında öldürülenler sadece aslan kaplanla da sınırlı kalmamış. Gladyatör dövüşlerinde iki bin gladyatör çığlıklar arasında ölüme yollanmış. Roma kenti bin yıl ayakta kalmayı başardı diye, sen gel iki bin çaresiz insanı birbirine kırdır. Roma ahalisi, Kolezyum’daki bu kan deryasını izledikten sonra “E, bugün bir eğlendik, bir kutladık ki, demeyin gitsin. Ne hayvan kaldı, ne insan.” mı diyorlardı acaba, diye merak etmemek elde değil doğrusu...
ROMALI ASKERLER TURİSTLERE KILIÇ SAPLIYOR
Kolezyum çıkışında, üzerinde rengârenk “Roma” yazılı dizi dizi şapkanın bulunduğu tezgâhın hemen yanında bir de ne görelim. İki Romalı asker turistlere kılıç çekmesin mi? “Bre aman.” demeye kalmadı, kılıçlı kalkanlı Romalı askerler turistlerin elinden küçük çocuklarını kapıverdiler. Ancak, turistler hiç istiflerini bozmadan ağlanacak hallerine gülüyor, üstüne üstlük bir de fotoğraf çekiyorlar. Biraz yaklaşınca, bunların “turizm amaçlı Romalı asker.” olduklarını anlıyoruz. Kıyafetten başka sermaye istemeyen, eli kılıç tutan her vatandaşın rahatlıkla gerçekleştirebileceği bir turizm faaliyeti ile karşı karşıyayız.
NAVONA MEYDANI’NDA KARİKATÜR
Hem Roma sakinlerinin, hem de turistlerin en sık uğradıkları yerlerden biri olan Navona Meydanı, gündüz ve gece o derece farklı ki inanılası değil. “Gündüz meydan, gece sirk” gibi bir mekândayız. Hava bir kararmaya görsün, beş dakikada karikatür ve portre çizenler sandalyelerine kurulup müşteri beklemeye başlıyor meydanda. Boş duranına da pek rastlamadık doğrusu. Ressam ve karikatüristlerin karşısındaki sandalyelere müşterilerin biri kalkıp biri oturuyor. Çevrede de hemen bir izleyici kalabalığı oluşuveriyor. Her halde içlerinden de yoğun biçimde “benzedi mi, benzemedi mi?” analizleri yapıyorlardır. Clark Gable’dan Sophia Loren’e dek kimler yok ki karikatürcülerin müşteri portföyünde. Hele hele Pavarotti’yi öyle bir çizmişler ki, teşbihte hata olmaz, ünlü tenor kocaman ağzını açıp üstümüze doğru geliveren bir balinayı andırıyordu...
FALA İNANMA AMA FALDAN DA GERİ DURMA
Satıcılar bağıra, çağıra Roma tişörtleri satarken pantomimciler de bin bir çeşit icra-i sanat eyliyor Navona Meydanı’nda. Bir tanesi, bembeyaz pudralı yüzü ve kravatıyla robot taklidi yaparken, bir diğeri “Fingers Dance” yazılı bir levhanın başında, iki elinin parmaklarına kıyafetler giydirip bir dansçı çift yaratmış, masa üzerinde müzik eşliğinde “parmak çift”i dans ettiriyor…
Hani, “fala inanma ama faldan da geri durma.” derler ya, bu sözün evrenselliğine Navona Meydanı’nda inanıyorum. Başta İtalyanca, İspanyolca, İngilizce olmak üzere pek çok dilde fal hizmeti veriliyor burada. Gitar çalıp şarkı söyleyenlerden robot taklidi yapıp pilli bebek gibi hareket eden mim sanatçılarına kadar bir cümbüştür gidiyor meydanda...
İSPANYOL MERDİVENLERİ’NDE AKORDEONLU DÜĞÜN
Gecenin ilerleyen saatlerinde, kentin en popüler noktalarından biri olan İspanyol Meydanı’na uğruyoruz ki bir de ne görelim. Bir gelinle güvey yanlarında davetliler de olmak üzere, hep birlikte İspanyol Merdivenleri’ne kurulmuşlar. “Nikâh salonu tutup masrafa gireceklerine, yeni evliler işin kolayını bulmuş anlaşılan.” diye düşünüp düğün alayına yaklaşıyoruz. Öğreniyoruz ki, bu seremoni için ta Polonyalardan gelmişler. Anlaşılan yakınları İtalya’da yaşıyormuş. Düğün alayı, hep birlikte merdivenlere oturup akordeon ve mızıka eşliğinde şarkılar söyleyip havuz başında dans ediyorlar. Bu “merdiven üstü düğün”ün izleyicileri, sadece bizlerle sınırlı değil. Bir seyyar kestaneci de köşeye tezgâhını kurmuş, davetlilere “düğün kestanesi” satabilme umuduyla ateşi körüklüyor...
Yorum
Roma ancak bu kadar güzel…
Roma ancak bu kadar güzel anlatılır...
Roma Trevi çekmesine aşk, Kolezyum'da Ölüm
Çok sade ve çarpıcı bir şekilde Roma'nın farklı kültürlerinin anlatıldığı bu yazı, iyi bir tanıtımın da öz bir şekilde nasıl yapılmasına güzel bir örnek oluşturmuştur.
Kutluyoruz.
Roma şehri
Roma'nın bu kadar çekim noktası var.
Düşündüm de
Ankara'nın herkesi kendine çeken böylesi kaç yeri var?
Yeni yorum ekle