Sanattan Yoksun Kalmak Hayal Bile Edilemez!

Edebiyat

 

Sanattan Yoksun Kalmak Hayal Bile Edilemez!

İnci Gürbüzatik

 

Bir milleti yaşatmak için birtakım temeller lazımdır ve bilirsiniz ki, bu temellerin en mühimlerinden biri sanattır. Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.’

(1923) Kemal Atatürk

 

Kültürel değerlerimize sahip çıkamamaktan yakınmak, değer bilmezlik değil de nedir? Hangi birini dile getirelim? Sanatın hangi alanında, hangi konuya dalsak, içinde kaybolacağımız zenginlik, çeşitlilik var çünkü. Ama ne yazık ki çözümlenmesi kolay ama çözülemeyen ekonomik, sosyal sanatsal sorunlarla boğuşuyor artık günümüzde sanat ve sanatçılar. Tehlike çanlarını duyuyorlar. Ben, sözümü, kolay çözümlü sorunlar barındıran sanatlardan biri olan Halk Tiyatromuza getirmek istiyorum, zira öz sanatımız, bizi yaşama bağlayan hayat damarlarımızın belki de en önemlisi.

Türk Halk Tiyatrosu, bir başka deyişle Geleneksel Tiyatromuz, kukla, Karagöz, meddah, ortaoyunu, köy seyirlik oyunları ve tuluat tiyatrosu gibi çeşitli dallarda dünyanın en eski, en güzel, en gerçekçi ve en zengin halk tiyatrosudur. Her biri kendi alanlarında tek tek ele alınıp incelenebilecek nitelikte zenginliktedir üstelik.

Uzakdoğu kökenli olan gölge oyunu, Dünya’ya coğrafyasından yayılırken her ülke kendi kültüründen katkılarla bu sanatı farklılaştırmış. Biz Türkler de onu kendi kültür ve sanat anlayışımıza göre yorumlayarak Karagöz adıyla yeniden yaratmışız. Kukla geleneğimiz daha eski olmasına karşın, gölge oyunu Karagöz, Dünya’da ‘Türk Gölge Oyunu’ olarak daha çok tanınıp bilinir.

Üç kıtada milyonlarca insanı, yüzlerce yıl eğlendiren gölge oyunları, sinema, çizgi film, tiyatro, bale gibi pek çok sanata ilham kaynağı olup evrensel sanata katkı sunmuştur. Karagöz tip tasvirleri, birer karikatür olarak tanımlanabildiği gibi Türk halk resmini  de temsil eder aynı zamanda.

Karagözümüz, şiir, anlatı, müzik dans, renk, hareket ve ışık gölgeli bir cümbüştür. Türk-Osmanlı kültür ve sanatının bütün öğelerini barındırdığı gibi sözlü edebiyatın tüm söz oyunlarını, tekerlemeler, yanıltmaçlar, bilmeceler, çene yarışması, tersinlemelerini, abartma, lafçılık, cinas oyunularını da içerir. Güncel konuları, gerçekte olup bitenleri ele aldığı gibi, gerçek üstü masal anlatılarıyla da zirvesini yapar. Bu hünerli, söz zenginli, renk cümbüşlü görselliği onu pek çok ülke gölge oyunundan farklı kılar. Karagöz oyununda gerek söz gerekse hareketlerin belli bir tartım, tempo ile sürmesi onu Türkçe bilmeyenlerin bile ilgiyle, zevkle izleyebileceği bir sanata dönüştürüp hayran bırakır. Bu çok önemlidir. Evrensellik boyutlu oluşunu içerir çünkü.

Yıllar önce, Bursa’da her yıl yapılan Uluslararası Karagöz festivallerinin birinde, İsrailli bir gölge sanatçısını, Mickey Mevorach’ı izlemiş sonra da konuşma fırsatı bulmuştum. Ülkesinde kukla ve gölge oyun tiyatrosu üstüne üniversite düzeyinde dört yıllık eğitim veren bir bölüm bulunduğunu, ama bunun, yeterli olmadığını söyleyip şaşırtmıştı beni. Çünkü Mickey bu dört yıllık eğitim süresindeki kukla eğitiminden memnun görünmüyor, diyordu ki,

‘Bu dört yılda öğrenciler kukla ve gölge tiyatrosu üstüne genel bir bilgi alıyorlar. Oysa, kukla ve gölgenin branşlara ayrılıp her birinin ayrı ayrı bölümler oluşturması gerekiyor. Sözgelişi, ipli kuklanın, sopalı kuklanın, el, parmak kuklasının, gölge oyununun, her birinin ayrı ayrı bölümleri, eğitimi olmalı.’

Onu dinlerken, bizdeki olmayan geleneksel tiyatro branş okullarını, kukla, Karagöz, meddah, ortaoyunu gibi geleneksel sanatlarımızın onca zenginliğine değerine karşın, nasıl da ilgi görmeyişini düşündüm. Kavuklu Hamdi’lere, Kavuklu Sepetçi Ali Rızâ, Cüce Vasil, Pîşekâr Âsım, Kavuklu Hamdi Efendi, Pîşekâr Küçük İsmâil Efendi, Kavuklu Naşit, Kavuklu Ali gibi isimlerin oynadığı orta oyunları tarih oldu. İsmail Dümbüllü' nün 1973'te ölümüyle Orta oyunumuz son temsilcisini de kaybetti. Ölümünden önce Zeki Alpan Ortaoyunu Tiyatrosunun bir oyununu seyretmiş hayran kalmıştım. Sahneye o meşhur hasır zembili ile girmiş müthiş renkli, enerji dolu bir oyunculuk sergilemişti o ileri yaşında.

Önem ve değerini kavrayamadığımız, batı tiyatrosuna karşı sandığımız, geliştirebileceğimizi düşünmediğimiz, okullara bile sokmadığımız bu özgün tiyatroyu, ‘Hayalbaz’ dediğimiz, ne yazık ki sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen, gerçek sanatçılar yaşatmaya çalıştılar bugüne kadar. Karagöz, aynı zamanda da İbiş kukla oynatan bu sanatçıların, her birinin üslubu, tarzı ve suret tasvirleri-kuklaları, birbirinden farklıydı. O yüzden her biri Tiyatro tarihimiz açısından çok önemli belgeler bıraktılar. Onların yerlerini doldurup sanatlarını sürdürecek sanatçılar Geleneksel Türk Tiyatromuzun yaşatılması, gelecek kuşaklara aktarılması ve geliştirilmesi açısından hayati önem taşıyor. Ama bunu göremiyoruz.

Yıllardır Bodrum’da yaşıyor ve hep kalıcı bir Kukla- Karagöz tiyatrosunun meydanlardaki varlığını düşlüyorum. Gemilerden inip akın akın Bodrum sokaklarında yürüyen o turistleri, iskele meydanında durduracak ilk görsel, ilk kültürel şok, perdesinin kenarından ellerini şaklatan İbiş Kuklalı, küçük bir gezici sahne hayal ediyorum. Bir gün yerine geleceğine inandığım çok istediğim bir düş bu. Bodrum’da komşumuzun burnunun dibinde, onca karşı propagandaya rağmen küçük bir Kukla –Karagöz tiyatromuz olsa, -yalnızca Bodrum’da değil diğer yerlerde de olsa- gece gündüz demeden meydanlara küçücük hemen açılabilen portatif sahnesini taşıyıp kursa, kurabilse. İnsanlar toplaşsa başına. Çoluk çocuk gülerek eğlenseler. Yabancılar anlamasalar da gülecek, bu şölende eğleneceklerdir eminim. Kalıcı bir gurup gerçek anlamda nitelikli, kaliteli oyunlarla, sahnelerini Bodrum’un çeşitli köylerine, okullarına çocuk bahçelerine taşısa, oyunlarını oralarda oynasa. Hiç beklenmedik bir anda bir müjde gibi görünüverseler köy-şehir meydanlarında. Çat oraya, çat buraya, ‘bizim köye ne zaman gelecek?’ diye bekleşseler çocuklar. Beş altı yıldızlı otellerimizde Türk Gecesi diye sunulan, çoğu bizi tanımlamayan eğlenceler yerine, insanlara, bir de Karagöz ve Kukla oyunlarımız sunulsa. Tadımlık köy seyirlik oyunlarımız sergilense şaşırtsa seyredenleri. Turizime bundan daha güzel, daha eğlenceli kültürel bir katkı, tanıtım, yarar düşünülebilir mi? Hem böylece gölge tiyatromuz, Karagöz de günümüzde çok önemli bir işlevi yerine getirirken, çocuklara, büyüklere, ülkemize gelen yabancılara da kendisini tanıtmış olur. Büyük otellerde haftada bir gün, bir gece, İbiş Kuklamız, Karagöz’ ümüz, tanıtım amaçlı oynatılamaz mı? Bu bir kültürel hizmet olmaz mı?

Yalnız bunu yaparken çok dikkatli olunmasını, amatör, acemi ve artık sanat amaçlı değil kâr amaçlı yapanlardan kaçınmak gerektiğini hatırlatmak isterim. Gerçek anlamda karagöz sanatçılarıyla çalışmak isteyenlerin, bu konudaki en önemli ve tek örgüt olan UNİMA ile ilişkiye geçmelerini öneririm. Aksi durumda ‘kaş yapalım derken göz çıkartırız’.

UNİMA Türkiye Milli Merkezi Kukla ve Karagöz’ümüzü yaşatma, yaygınlaştırma ve geliştirme için kısıtlı olanaklarıyla çalışmalarını sürdürürken, bu mesleği icra edenleri de bünyesinde koruyor. Uluslararası bir örgüt olan UNİMA, 1929 yılında Fransız kuklacı, Paul Jeanne’nin öncülüğünde kuruldu. Amacı, kukla ve gölge oyunu ile ilgili herkesin; dil, din, ırk, renk, siyasi görüş farkı gözetmeden, bu sanatlar yoluyla Dünya barışına katkıda bulunmak ve milletlerin birbirlerini daha iyi anlamalarına hizmetti. Bu tür sanatların araştırılmasına, korunmasına, yayılıp tanıtılmasına ve geliştirilmesine çaba sarf etmektir. UNİMA Türkiye Milli Merkezi 1980 yılında, Hayali Küçük Ali’nin oğlu Torun Çelebi, Tuncay Tanboğa’nın öncülüğünde aralarında benim de olduğum bir gurup sanatçının katkısıyla Ankara’da kuruldu. İlk başkanımız hep saygıyla andığımız Prof. Metin And’dı.

Gelecekte birer yetişkin olacak çocuklarımıza erken yaşlarından itibaren geleneksel tiyatromuzdaki kukla, Karagöz, Orta Oyunu, meddah, Köy Seyirlik oyunlarının en güzel örneklerini gösterebilmeliyiz. Kendi öz sanatımıza önem verip ilgili kurum ve kuruluşlarca buna destek olunması gerektiğini vurgulamak isterim. Geleneksel Tiyatromuz ihmal edilmiş durumda. Bu yüzden de olması gereken zirvede değil.  Umarım, daha çok geçikilmeden, gerekli ilgi gösterilir, destek sağlanır ve sanatımız her yaştan seyircinin, Dünya’nın bile severek izlediği bir düzeye ulaşır. Sürekli oyunlar sergileyen, repertuarı olan, gezici yerel bir Kukla- Karagöz Tiyatrosu, konuyla ilgili kurum ve kuruluşların desteği ve katkılarıyla kurulup çocukları eğlendirir güldürür…

Hayalim, çocukların mutluluğu, neşesi olur.

09 Ocak 2024-Bodrum

                                                                      

 

Yorum

Senay Öztrak (doğrulanmamış) Sa, 16 Ocak 2024 - 18:33

Sevgili İnci hocam ,
Sayenizde yine bir araştırma yaptım.Karagöz- Hacivat gölge oyununun tarihçesini inceledim ve bilmediğim bir sürü şey öğrendim.Meğer başka ülkelerde gölde oyunları üniversitede bölüm olarak okutuluyormuş. Bizde de unutulmaması ve yazınızda bahsettiğiniz şekilde, ülkemizin turizmi ve tanıtımında rol oynamasına çalışmalıyız.Kaleminize sağlık.
Senay Öztrak

Senay Öztrak (doğrulanmamış) Sa, 16 Ocak 2024 - 18:34

Sevgili İnci hocam ,
Sayenizde yine bir araştırma yaptım.Karagöz- Hacivat gölge oyununun tarihçesini inceledim ve bilmediğim bir sürü şey öğrendim.Meğer başka ülkelerde gölde oyunları üniversitede bölüm olarak okutuluyormuş. Bizde de unutulmaması ve yazınızda bahsettiğiniz şekilde, ülkemizin turizmi ve tanıtımında rol oynamasına çalışmalıyız.Kaleminize sağlık.
Senay Öztrak

Figen Çakmakoğlu (doğrulanmamış) Sa, 16 Ocak 2024 - 18:35

Teşekkür ederim paylaştığın için.

Ne güzel bir düş...
Ama ne yazık ki yerel yönetimler bunu desteklemiyor, popüler "kültür"ü destekliyor. Özel tiyatroların yaşamak gibi bir kaygıları olduğu için buna desteksiz dayanamaz. Kendi adımıza bulunduğumuz yerde elimizden geleni yinede yapıyoruz diyebilirim.

Yazını Nihat'a da yolladım. Bu konuda yazman onu da mutlu edecektir.

Sevgiler.

Nurcan Uçar. A… (doğrulanmamış) Sa, 16 Ocak 2024 - 18:41

İnci hocam muhteşem bir yazı. Çok önemli bir konuya parmak basmışsınız. Keşke hayalleriniz gerçek olsa. Biz bütün değerlerimizi kaybeden bir toplumuz artık. Çocukluğumda şu anda hayal olan şeyleri keyifle yaşadık biz. Özellikle ramazanda karagöz ve orta oyunları sahnelenirdi. Bizler de koşa koşa giderdik. Ne çok şey öğrenirdik o oyunlardan.
Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
Bırakın bu oyunları, bizleri sinema ve tiyatrodan da mahrum ettiler. Eskiden mahallelerimizde sinemalar vardı. Hafta iki gün mutlaka giderdik.

Şule Şenel (doğrulanmamış) Sa, 16 Ocak 2024 - 22:50

Güzel hayâller...
Kültür için, Türkiye'nin tanıtımı için, Dünya çocukları ile bağlantılarımızı geliştirmek için, Dünya barışına katkı için Karagöz-Hacivat her dem yeter.
Hayâllerinizin gerçek olması dileğiyle... ☆☆☆

Esin Turgut (doğrulanmamış) Çar, 17 Ocak 2024 - 02:11

İnci hocam yazınız çok güzel olmuş. Biz Edebiyat Fakültesinde Halk Edebiyatı derslerinde bu konuları detaylıca okuyor, araştırıyoruz. Metin And hocamızın kitaplarının tümünü okuyoruz. Halk Edebiyatı alanını seçen akademisyenlerin bu alanda pek çok araştırması var. Sizlerin de değindiği gibi yaşamın içinde olamıyorlar. Çevremizde bu oyunları göremiyoruz. Düşleriniz o kadar anlamlı ki…Yaşaması gelişmesi halka inmesi. Bu yazınızın ses getirmesini, hayallerinizin gerçek olmasını diliyorum.

G. Melike Bayazıt (doğrulanmamış) Çar, 17 Ocak 2024 - 08:27

İnci Hocamız ne güzel bir konuya değinmiş. Unutulmaya yüz tutmuş bu geleneksel oyunların tekrar canlandırılması, kültürümüzü koruyabilmek için çok önemli. Hocamızın düşlerinin gerçek olması dileğiyle... Kaleminize sağlık hocam

Aysen TOPALKARA (doğrulanmamış) Çar, 17 Ocak 2024 - 10:21

Sevgili İnci hanım,
Yazinizi keyifle okudum. Tespitleriniz ve bilgilendirme için teşekkür ederiz.
Hayallerimizin gerçekleşmesi dileklerimle

Füsun Berksoy (doğrulanmamış) Çar, 17 Ocak 2024 - 11:12

İnci hanım, günümüz yukselen değerlerinin"tik tok" ve benzerleri olduğu bir zamanda böyle konuyu ele almanızı çok takdir ediyorum. Çünkü gölge oyunu (Karagöz Hacivat) unutulmaması gereken önemli bir kültür varlığımızdır. Üstelik, günümüze uyarlanarak siyasal hiciv gibi ögeler katılarak yaşatılabilir. Dilerim, yazınız çok kişiye ve gerekli yerlere ulaşır, bu değerli sanatsal kültürümüzün tekrar canlandırılmasına ön açar. Elinize, kaleminize sağlık.

Meltem Ruscuklu (doğrulanmamış) Çar, 17 Ocak 2024 - 12:20

Yine bilgilendirici, derinlikli bir metin. Gerçekten de üstünde durulması gereken bir konu. Çok çok teşekkürler.

zorbatv Çar, 17 Ocak 2024 - 16:13

Sevgili İnci hanım,

Öncelikle toplumsal duyarlılığınız için teşekkür borçluyuz. 'Gelenekli Sanat' kavramı içi doldurulmadığı zaman 'Kavramsal Sanat'a benzer. Kavramsal sanatta kurgu iyiyse eserde iyi olur. Bu açıdan -Geleneksel ile Gelenekli- arasındaki uçuruma dikkat çekmemiz gerekiyor. Özellikle Unima'nın varlığını görevdeyken sevgili Metin Ant ağabeyden öğrenmiş ve onun çabalarını desteklemiştim. Zaman içerisinde kimi ortamlarda ticari amaçlarla soytarılığa döndü, kimilerinde salt geçmişe saplanarak ağır aksak tavırlardan sonuç alınamadı. Biz gelenekselin değişmez çağ ötesinde kalan yanıyla gelenekli sanatın çağı kuşatamayacağı algısını yıkmalıyız önce. Bu yönüyle Türk Halk Tiyatrosunun hem kendi çocuk ve gençlerimiz hem de turistik amaçla ülkemizde olan misafirlerin  ilgisini yakından çekeceğinden şüphe duymamak gerek. Yeter ki, kendi kültürel mirasını özümsememiş Kavuklu'yu bir kavuktan ibaret zanneden kişiler elinde bir soytarıya dönüştürmeden yapalım.

Bu yanıyla yerel yönetimlere açık çağrımız olsun: Kültürümüze sahip çıkın. Kendi birikimlerini yok sayanların sonu soysuzluğa çıkıyor. 

Düşüncenin aydınlattığı sevginin, sanatın ve yazının ışığında buluşalım.

Ümit Yaşar Gözüm

Felsefeci-Yazar-Eleştirmen

Gamze Karaoğlu (doğrulanmamış) Çar, 17 Ocak 2024 - 16:47

İnci Hanımcım günaydın ☺️ Nasılsınız? Yazınızı az önce okudum Bodrum’da kalıcı bir Kukla -Karagöz tiyatrosunun kurulmasında öncü olabilecek yegane insan sizsiniz. Lütfen bu konu üzerinde daha fazla duralım. Metin And’ın kızı Esra And ile bir söyleşi gerçekleştirmiştim kendisi bu konuda bize yardımcı olmaktan mutluluk duyacaktır.
Ben de elimden ne gelirse yardımcı olmak için buradayım.
Sevgilerimle
☺️

Meltem Ruscuklu (doğrulanmamış) Çar, 17 Ocak 2024 - 16:49

İnci çok önemli bir konuya değinmişsin. Bodrum'a da harika bağlamışsın. Umarım sesini duyanlar harekete geçer.

Nermin Küçükceylan (doğrulanmamış) Çar, 17 Ocak 2024 - 16:50

Sevgili İnci, özellikle halk tiyatrosunu halk kültürünü yeniden anımsattığın için çok teşekkür ediyorum. Eline gönlüne sağlık.
Ne yazık ki eskiden beri yerel değerler küçümseniyor halk tiyatrosu, köy seyirlik oyunlar, gölge oyunları sanki rafa kaldırıldı. Köylü küçümsene küçümseme onunla ilgili olarak kabul edilen yerel kültürümüz reddedildi. Atatürk'ün "Köylü milletin efendisidir." Sözü üzerine bunu yadsımak amacıyla oluşturulan ve yerel değerlerimizi yok sayan " Basma da fistan giyemem aman
ben sana efendim diyemem aman" gibi bir türkü oluşturup onları insanlarımızın beynine kazıyarak başladılar kendini yok saymayı, yerel kültürü yadsımayı.
Tüm yapılanların sonucu ortadadır başkalarına hayranlık duyarken kendimizi yok ettik bir Karagöz hacivat'la aslında ne büyük kara mizah yapılırdı. İnci'nin de vurguladığı gibi her türlü söz sanatına her türlü söz oyununa açık bir doğaçlama, gölge oyunu değil midir Karagöz Hacivat? Biz elimizdeki değerleri kullanmayıp başkalarına özene özeniyoruz başkalarına özenmek yerine kendimizi kendi değerlerimizi güncelleyebilseydik komedi bugünkü durumda olmayacaktı, şimdi tiktok'lara gülüyoruz.
Aslında tiyatrolarımıza, tiyatro eğitimine çok iş düşüyor. Konservatuarda tiyatro bölümlerinde yerel'e biraz daha ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü gelecekte yereli yaşatacak olan sanatçılardır, sanatçıyı okullarda eğitmek de bir sistemin görevidir. Doğal olarak Çağdaş tiyatro öğrenilecektir Doğal olarak batıya açılacaktır ama yerelde de doğu kültüründe de ne var ne yok, öğretilmelidir. Köyü köylüyü gömdüğümüz gibi yereli, yerel kültürü de tarihe gömmek bizi,bugünkü göstergelere göre, yok edecektir.
Bu düşüncelerle İnci'nin hayalinin gerçekleşmesini, Bizim de çocukluğumuzdaki o güzellikleri yeniden yaşamamızı, çocuklarımızın yerel tiyatroya, kültürümüze daha sıcak, daha yakın bakmalarını ve yerelle çağdaşı birleştirerek güncelleştirebilmelerini diliyorum.

Iclal Nur (doğrulanmamış) Per, 18 Ocak 2024 - 09:06

Ülkemizin zenginlikleri kazı yapan değerli sanatçılar sayesinde hep yaşayacaktır. Elleriniz dert görmesin İnci Gürbüzatik.

Hatice (doğrulanmamış) Per, 18 Ocak 2024 - 12:33

Günaydın, değerli dostum, sanat sever arkadaşım,
Sonunda herzamanki gibi sanatçı gönlü ve emeğiyle yazılmış yazını okuyabildim, kutlarım. Yaz dostum yaz , okuyan etkilenen bulunur. En azından bizlerde düğünlenip kalmasın.
Özellikle eğitimde anaokullarından başlayarak sistemli bir şekilde belediyeler ve STK larva ılarönem verilmeli.
Bodrumdaki belediye şehir tiyatrosu okullarla folklör çalışmaları gibi( bunu başardılar)yapabilirse mutlu sonuç çıkabilir. Öncülük gerekir,
Düne zaman yok, günceller günümüzü yarınlarımızı da silip süpürüyor. Haklı ve aydınlık bir yazı tekrar teşekkürler. Önceki yazını bulup okuyamadığımdan düşüncelerimi de iletemedim.
Çalışmalarını sürdürme dileğiyle.
Yazık ki bizleri besleyen yüzyüze iletişimlerimiz de azaldı değil mi?
Sevgiler inatla yola devam!

Mezula Dragonetti (doğrulanmamış) Per, 18 Ocak 2024 - 23:17

Sevgili İnci Hanım, yazınız çok güzel hayalleri barındırıyor, dilerim gerçekleşir. Yılmamak gerek. Önce toplumu ikiye böldüler, sonra ayrışmalar başladı, mesela Karagöz'ü Ramazanın bir parçası olduğu algısı yerleşti. Diliyorum dijitalin ruhumuzu beslemediği erken farkedilir ve gerçek değerlerin önemini anlayabiliriz. Kutluyorum, beklenmedik bir anda gerçek bir değere parmak bastığınız için.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.