Sus ya da Konuş, Tercih Senin

Deneme

Sus ya da Konuş, Tercih Senin

Ozancan Dernek


Gerçek o ki aydın entelektüel kelimeleri birbiri ile o kadar yoğun ilişki içerisinde ki aralarında net bir ayrım yapmak imkânsıza yakındır. Kelimelerin karşılığı olarak kültürlü, görgülü, ileri düşünceli ve okumuş anlamlarını söyleyebiliriz. Daimi olarak fikirsel meseleler için entelektüel mesele kavramını kullanmaktayız. Bu bağlamda kelimenin kökeni, anlamak kavramına dayanmaktadır. Günümüz çerçevesinde kültür, sanat düşünce ve bilgi alanında söz sahibi ve üretken insanlara entelektüel denmektedir. Bu anlam dilimizde önceleri münevver kelimesi, sonrasında ise aydın kelimesi ile yakalanmaya çalışılmıştır. Eğitim ile kuşkusuz ilişkisi olan aydın ve entelektüel kavramları toplumlara yol gösterici konumunda algılanması gerekmektedir. 

Her toplumun eğitim yoluyla kişilere kazandırdığı bu sıfatlar o toplumun ilerlemeci anlayışına katkı sağlamak durumundadır. Peki, bu olgu gerçekten böylemi gerçekleşmektedir? Daha özel bağlamda içinde yaşadığımız toplumun aydın ve entelektüel bireyleri üzerinden konuşmak gerekirse bu durumun çok da iç açıcı olmadığını görürüz. Bir toplumun sanat, felsefe, edebiyat vb. birçok alanda aydın insanları olabilir. Fakat bu insanların topluma ne kadar fayda sağladığı incelenmelidir. 

Aydın veya Entelektüelin görevi sadece bir eser ortaya çıkarmak değil toplumun yaşamına katkıda bulunması en kritik dönemlerde fikirleri ile bir yol açmasıdır. Elbette toplumların ideolojik tutumları ile yönetici erklerinin uygulamaları ile aydın ve entelektüel bireylerin etkisini azaltmak çıkar gruplarının öncelikli hedefleridir. Halk ile yönetici gücü arasında bir yerde duran noktada objektif bir fikir üretimi ne yazık ki demokrasisi gelişmemiş toplumlarda oldukça zordur. 

Fikir beyan etmek bir çıkmazı açmak için değil var olan sistemi devam ettirmek için güç erkleri tarafından istenmektedir. Toplumların elbette aydın ve entelektüel bireylerden güçlünün yanında olmayıp toplum geleceğinin iyi olması için fikir beyan edenler vardır. Lakin bu bireylerin kendini var edebilmesi çok güçtür. Bu bağlamda sadece eserleri ile fikirlerini ortaya koymak istemeyen zamanı geldiğinde toplum için konuşması gerektiği noktada söylemlerini ifade etmek isteyen aydın ve entelektüel bireylerin önüne sürekli bir engel konulmaktadır. Bu engel fikrilerini beyan etmek isteyen bireyin ne kadar istekli olduğuna göre de katmanlı şekilde artmaktadır. Bir ülkenin hapishanelerinde olması gerekenlerin dışarıda gezdiğini ifade eden aydın ve entelektüel kişilerin hapishanede olması, o ülkede ki fikir özgürlüğüne karşı atılan bir dinamittir. Bu dinamit belki o an için gücü elinde bulunduranları daha güçlü yapacaktır. Fakat ülkenin asıl beka sorunu bu noktada başlayacaktır. 

Toplumların sanattan, edebiyattan, felsefeden, bilimden, ahlaktan uzaklaştığı bir nokta elbette o toplumun geleceğinin zedelenmesi hatta daha kötüsü toplumun içten içe yarasını kanatan daha da büyüten yaraya sahip olmasıdır. Böyle bir yara dış güçlerin açmak istediği yaradan daha çok beka problemi yaratmaktadır. İçten içe kendi kendini kemiren bir toplum entelektüel ve aydın bireylerin yokluğu dışında oluşamaz. 

Herhangi bir güçten korkmadan söylenen fikirler bir gelişimin öncüsüdür. Bu gelişim aynı zamanda bir değişimi meydana getirmektedir. Değişim ise toplumların olmazsa olmazıdır. Değişimi içinde barındırmayan toplumlar muasır medeniyetler seviyesindeki diğer toplumlarla yarışamazlar. Bu yarış sadece kültürel bir yarış değil teknolojik, iktisadi, bilimsel ve savunmaya dayalı yarıştır. 
Bu bağlamda geri kalmış toplumlar belirttiğim gibi kendisini yok etmekten başka bir çabası olamayan toplumlardır. Ama her ne koşulda olursa olsun tüm baskılara engellemelere karşı fikrini beyan eden aydın ve entelektüel bireyler o toplumun mihenk taşlarıdır. Tamamen karanlık bir düzenin içinde yeni bir aydınlık yaratma girişimi, her ne koşulda engelleme olursa olsun önüne geçilecek girişim değildir.  Bu bağlamda aydın ve entelektüel olmak ilkeli durmak ve bu ilkeyle fikirlerini beyan etmek ile mümkündür. 
Her insan eğitim alabilir, kendisini aydın ve entelektüel kategorisi içinde görebilir. Fakat bireyin kendini bu şekilde tanımlaması onun egoizmi ile ilgilidir. Asıl tanımlamayı yapacak olan halkın kendisidir. Kimlere aydın kimlere entelektüel kimilere yarı aydın kimilerine ise güçten yana olan korkaklar yakıştırması halkın söylemi ile vücut bulur. Eleanor Rososevelt’in “Büyük beyinler fikirleri tartışır; ortalama akıllar olayları tartışır;  küçük beyinler ise insanları tartışır.” İfadesinden yola çıkarsak söylenecek tek şeyin büyük beyinlerin susturulup küçük ve orta beyinlerin konuştuğu bir toplum olursa ne yazık ki o toplumun kendi kendini kemirerek açtığı yarayı daha da kanatıp, sonunda ise kan kaybından öleceği gerçeğidir.
 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.