Mutlu Kelimeler Söylemek

Deneme

Mutlu Kelimeler Söylemek


İhsan Kurt

Öyle kelimeler var ki öfkeyi de huzuru da mutluluğu da içinde taşır. Yazımın başlığını okuyanlar eğer benim yaşlarımda iseler, gençlik dönemlerimizin güzel bir şarkısından şu sözleri hatırlayacaklardır: Bana bir aşk masalından şarkılar söyle.

Aşk masalından şarkılar söylenir de insan olan insana mutlu kelimeler söyleyemez mi?

“Üzerinde düşünülmeyi hak eden düşünceler üretmesi” iyi bir yazar için ne kadar mutluluksa; insanlara mutluluğu çağrıştıran kelimeler söylemek, söyleyebilmek de söyleyen için o kadar mutluluk olabilmelidir. 

Düşünebiliyor muyuz? Bir günde ne kadar konuşuyoruz? Daha doğrusu kaç kelimeyi hangi yerde, kimlere ne amaçla söylüyoruz? Niye söylüyoruz? Sonucunda neler oluyor? Elbette bu sorulardan başka daha birçok soru sıralanabilir.

Kelimeleri seçiyor muyuz?

Düşünüyor muyuz kelimeleri harcamadan önce? “Boğaz dokuz boğumdur. Dokuz düşün, bir söyle” sözünü hatırlıyor, bu uyarıya kulak veriyor muyuz hiç?

Kelimeler ağzımızdan çıkarken kurşun gibi mi? Kurşunu aratmayan patlamalar mı duyuluyor, kelimeleri meydana getiren her bir seste?

Yoksa sabahın ilk güneş huzmeleri gibi karşımızdakinin yüzünü aydınlatıyor, gözlere umudun tebessümünü mü yayıyor? Sabahın seherinde gül bahçelerindeki güllere düşmüş çiğler gibi göz bebeklerine de düşebiliyor mu?

Söylendiği gibi anlaşılıyor mu kelimeler. Söylenmek istendiği gibi? Kelimelerin mutlusu, mutsuzu mu olur diyeceksiniz.

Kelimeleri mutsuz kılan söyleyenin söyleyiş şeklidir. Söyleyenin dilinde, ses tonunda, hatta yüz ifadelerinde bir kimliğe bürünüp öyle ses verir kelimeler. Kelime vardır bir başka kelime ile ifade edildiğinde öfke küpü olur insan. Kelime vardır bir başka kelime ile yan yana geldiğinde süt dökmüş kediye döner insan. Kelimeler kelimelerle yer değiştirip bir cümle ile hizaya getirildiğinde, cümle âlem de hizaya gelip selam durur. Yunus’layın ifade edecek olursak; “söz ola kese savaşı/ söz ola kestire başı”.

Kesmeyi kestirmeyi unutturup gönüllere yol veren de kelime! Gönül saraylarını bir anda tarumar eyleyip, yere seren de kelime! O halde insanları mutlu kılmak, mutlu görmek istiyorsak mutlu kelimeler söylemeliyiz.

İşte sırf bunun için diyebiliriz ki kelimelerin birden, ikiden çok,  belki sayısını tahmin edemeyeceğimiz kadar anlamı vardır: Sadece yan yana gelişlerine göre tesirleri değişmez. Ağızdan, gönülden, yürekten, beyinden, gözlerden çıkışları ile başka renklere, başka şekillere, başka tesirlere de sebep olabilirler. 

Bir de kime söylendiğine bağlı olarak kelimeler anlam kazanır. Ya da bir meta gibi umursanmayabilir. Bu durumda lügatlerin onları kendi sayfalarına hapsederek bir-iki mana ile açıklamaya çalışmaları nasıl bir bencillik, varın siz anlayınız!

Demek ki kelimeleri duyuran kadar duyan da önemlidir. Söyleyen ne derse desin, duyan duymak istediğini duyar bazen. Öyle olmasa Goethe şöyle der miydi?

Etkili olamıyorsan, her şey ruhsuz kalıyor,
Kendini üzme!
Bataklığa düşen bir taş
Halkalar oluşturmaz.

Belki etkili olmak adına değil ama mutluluk vermek adına ya mutlu kelimeler söyleyebilmek ya da kelimeleri mutluluk süzgeçlerinden geçirerek ifade etmek görevimiz olsa gerek. Tabii ki bu durumda kime, kimlere söyleyeceğimiz de önemli olmaktadır. Olur ya bütün gayretlerimize rağmen mutlu kelimeler söyleyemiyor ya da söylemeyi beceremiyorsak o zaman “susmak” en güzel kelime olacaktır:

“Ya hayır konuş, ya sus!”

***

Yorum

Ayşegül Tokatlı (doğrulanmamış) Cu, 22 Nisan 2022 - 21:21

Sokak seçilmesi imkansızmış gibi duran kelimelere kapalı ağızlardan geçilmiyor. Herkes ötekini mutsuz kılacak hazineye sahip.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.