
Doğan Soydan
Köy Edebiyatı Bitti Mi
"Liyakat" Arapça bir sözcük. Sorsanız halkın %80'i anlamaz ama bugünlerde herkesin dilinde pelesenk…İşe alımlarda gerçekten önemseniyormuş gibi!
Büyük bir şirkete aşçı yardımcısı alınacakmış,adaylardan birini -liyakatini ölçmek için-mülakata çağırmışlar.
—Adın ne?
—Cuma, efendim.
—Sınavı kazanırsan ne olacaksın?
—Aşçı yardımcısı
—Patlıcangüveç nasıl yapılır, anlat bakalım.
—Efendim;etini, yağını hazırlarım, patlıcanı, soğanı, biberi doğrarım sonra da hepsini karıştırıp pişiririm.
—Peki, Aşçıbaşı ne iş yapar?
—O datuzuna bakar efendim.
Cuma doğru söylemiş; bizde “Baş” olanlar iş yapmaz, tuzuna bakarlar!
Aşçıbaşı olur da edebiyatçıbaşı olmaz mı?
Dün Google’da gezinirken böyle bir edebiyatçıbaşına rastladım. Yüksek petrol ilmi tahsil etmiş,çeşitli yayınevlerinde ve dergilerde yazı işleri müdürlüğü yapmış ama “Köy Edebiyatı” konusunda her şeyi karıştırıp kendine göre bir edebiyat pişirmiş!
“Köy Edebiyatı var mı yok mu?” konusunda Bakınız ne demiş bu muhterem edebiyatçımız:
1.“Günümüz edebiyatı kente hatta büyük şehre, metropole sıkışmış vaziyette.Yazılan roman ve öykülerin yüzde doksanı İstanbul’da geçiyor.”
Bu edebiyatçıbaşı bu sözü bir köyde söyleseydi, bizim bilge köylümüz uzun lafınkısasıyla “Atma Recep” derdi. Yazılan roman ve öykülerin yüzde doksanı İstanbul’da geçiyormuş!Düşüncenin tutarsızlığı bir yana, anlatım bozukluğu hemen göze çarpıyor; İstanbul’dan geçen öykü, roman değil, öykünün, romanın konusudur, efendim!
Sayın edebiyatçımız, sen Talip Apaydın’ın, Fakir Baykurt’un, Orhan Kemal’in, Yaşar Kemal’in ve daha nicelerinin adını hiç duymadın mı?İnce Memed’i, YılanlarınÖcü ’nü, Susuz Yaz’ı, Hanımın Çiftliği’ni, Eskici Dükkânı,Bereketli Topraklar Üzerinde romanlarını okumadın mı’
Bir de şu sözüne bakalımbu edebiyatçımızın:
2.Kahramanları köye giden yazarlar az da olsa var ama köyü mekân edinen köylülerin başından geçenleri anlatan pek öykü ya da roman anımsamıyoruz.Bu hal normal, çünkü roman modern bir tür ve şehirlerde geçmesi şaşırtıcı değil. Köyler romanın yapısı için uygun değil, köyde ancak öykü yazılır diyen de var ama köy öyküsü de çok yok.“Köyde geçen her edebiyat eseri köy edebiyatı değildir,” dersek elimizde pek bir şey kalmayacağı da bir başka gerçek.
Buna göre; şehirli biri köye gitmişseve bir süre köyde yaşamışsa yaşadıklarını yazmıştır ama“köyü mekân edinenlerin (köyde yaşayanların) başından geçenleri anlatan öykü ya da roman yok.”Şaşıp kaldım vallahi! Sayın yazar, Köy Edebiyatını hepten yok sayıyor.
Son zamanlarda sık sık karşılaştığımız“Köy Edebiyatı Bitti mi” tartışması boşuna değilmiş meğer. Bir de ben sorayım, sahi, “Köy Edebiyatı bitti mi? Bana kalırsa köy edebiyatı bitmedi, bitmez de… Niçin? Anlatayım:
"Köy Edebiyatı bitti" diyenlere soralım; köyler boşaltıldı, haritadan silindi de biz mi duymadık, görmedik?
"Köy Edebiyatı " deyince salt kağnı, karasaban, şalvar, çarık, sarık, kıraç tarla, kepir toprak mı geliyor aklınıza? “Köy Edebiyatı” denilince salt Zaro Ağa'nın atı, Kel İbrahim'in eşeği mi geliyor aklınıza?
Gerçek Şu ki; nüfusları azalsa da okulları kapatılsa da şehirlere göç artsa da adı değiştirilse de kimi köyler "mahalle" yapılsa da köylerimiz yerli yerinde duruyor ve milyonlarca yurttaşımız köylerde yaşıyor. Düğünüyle bayramıyla, davuluyla zurnasıyla, dövüşüyle kavgasıyla, üzüntüsüyle, sevinciyle, diliyle, kültürüyle köy yaşamı sürüyor. Ağacı, ormanı, kurdu kuşu, börtü böceği, otu çiçeğiyle, tavuğu cücüğüyle, koyunuyla kuzusuyla, ineğiyle, danasıyla, ırmakları, dereleriyle köyler yerinde durup duruyor. Bir yerde Ay ve Güneş doğup batıyorsa, Doğa canlılığını koruyorsa ve orada insan yaşıyorsa öyküsü de, romanı da, masalı, manisi, destanı da olacak ve yazılacaktır.Koşması, Koçaklaması, Taşlaması, Ağıdı, Türküsü olacak, bütün bunlar yazılacak ve dilden dile aktarılacaktır.Kağnının yerini kamyon almışsa, atın eşeğin yerini Audiler, Mercedesler almışsa, Köylere apartmanlar yapılmışsa, bir tavuğun yumurtasını beklemek yerine tavuk çiftlikleri kurulmuşsa, köylere telefon, televizyon, bilgisayar girmişse oranın öyküsü, romanı olmaz mı, yazılmaz mı?
Ben diyorum ki; evet bugünün köyü Fakir Baykurt'un yaşadığı, yazdığı köy değildir, Talip Apaydın'ın "Köylüler"i değildir, Mahmut Makal'ın "Bizim Köy"ü değildir, Yaşar Kemal'in, Orhan Kemal'in anlattığı köy, köylü değildir;ama bugünün insanı elli yıl, yüz yıl öncenin köyünü, köylüsünü adını anımsattığım bu yazarların yapıtlarından öğreniyorlar ve öğrenecekler.Bugünün köyünü, köylüsünü de bugünün yazarları yazacak ve yarınlara bırakacaklar. O gün de bugün de diliyle, kültürüyle, tasasıyla, kıvancıyla köy yine köydür; elbette öyküsü de olacak, romanı da olacaktır. Günlerdir süren orman yangınlarını kimileri evinde çekirdek çitleyerek, televizyonda izlerlerken, kimileri masa başında dolarlarını sayarken; traktörüyle yangının ortasına dalan yine köylümüzdür, bakracıyla, kovasıyla ormana koşan, yangının acısını yüreğine taşıyan, yanan bir ağaç için, bir kaplumbağa yavrusu için ağlayan yine köylümüzdür. Bunlar yazılmaz mı?
"Köy Edebiyatı bitti" söylemi ve tartışması yeni değil, uzun zamandır tartışılıyor, yazılıyor. Bakınız, Arifiye Köy Enstitüsü çıkışlı Eğitimci-Yazar Nadir Gezer "Köy Edebiyatı (Köy Yazını) bitti" diyenlere ne diyor:
“Köyden öykü, roman çıkmaz diyerek fetva verenler ve Anadolu gerçeğine sırt çevirenler utanacaklardır. Anadolu gerçeğini Anadolu’nun derinlerinden gelenler yazacaktır.”
Bir öyküden alıntıladığım Şu iki cümleye bakalım; birincisi kentli, ikincisi köylü:
1."Arabasını otoparka bıraktı, sigara paketinden bir sigara çıkardı. Ceplerini yokladı kibrit, çakmak yoktu. Kırmızı kravatlı bir delikanlıya yaklaşarak 'Çakmağınızı rica etsem' dedi."
2. "Arabasını otoparka bıraktı, sigara paketinden bir sigara çıkardı. Ceplerini yokladı kibrit, çakmak yoktu. Kırmızı kravatlı delikanlıya yaklaşarak, 'çükünü yediğim, varsa bir ataş ver de şu cigaramı yakayım' dedi.
***
İşte böyle... Köy insanı doğaldır, yapmacıktan uzaktır. Bildiğini, düşündüğünü kendi diliyle söyler, kültürü de bu dille yoğrulur, zenginleşir.
Yeni yorum ekle