Dünya Mirasımız: Safranbolu
Safranbolu, Türkiye'de koruma altındaki 50 bin kültür ve tabiat varlığımızın 1.125'ine ev sahipliği yapmakta. Bu nedenledir kimüze kentolma onuruna tam anlamıyla layıktır.
Ahşap evler, taş camiler, altmış üç odalı Cinci Han ve daha yüzlerce eser… Karabük’ün incisidir Safranbolu. Çok kültürlüdür, çok etnik ve çok dinli bir bölgedir. İnsanı cana yakındır.
Safranbolu’nun pek çok yeri zarafetini ve sağlamlığını asırlar boyunca korumuş. Değerli mirasını bir bütün olarak barındırması sayesinde 1976’da kentsel sit ilan edilmiş. Her bir karış toprağı değerli Safranbolu, tarih boyunca elindeki olanakları sonuna kadar kullanabilme becerisine sahip olmuş. 1994’te Unesco Dünya Mirası unvanını kazanması ile birlikte Safranbolu’ya asırlarca zenginlik taşımış olanzanaat, ticaret, tarım ve hayvancılığa turizm de eklenmiş.
Ünlü Safranbolu evleri 1700-1800’lü yılların kültürünü, ekonomisini, yaşam biçimini yansıtıyor. Şehirde bulunan 2.000 kadar geleneksel yapının yarıdan fazlası tescil edilmiş ve koruma altına alınmış. Ticaretle ilişkili meslek grupları ya da loncalar özgün kentin sokaklarına damgalarını vurmuş.
Tarihi İzzet Mehmet Paşa Camii’nden hayranlık duygularıyla ayrılırken çağlayan eşliğinde çalınan neyi dinlemek insanda tarifsiz duygular yaratıyor. “Aziz bir kent işte olsa olsa budur!” diye geçiriyorum içimden. Öylesine baş döndürücü manzaraların bir arada oluşu ömürde bir daha ne zaman denk gelir, doğrusu bilemiyorum.
O güzelim manzaralardan hiçbirini kaçırmak istemiyorum. Dikkatim yerinde, yüreğim şendi Safranbolu’da... Hayalimse şehir manzarasından seçtiğim Cinci Hanı ve Hamamı taraflarına yönelmişti. Manastırınki gibi uzun duvarlara sahip han, Cinci Hoca (Kazasker Hüseyin Efendi) tarafından yaptırılmış. Safranbolulu bir askeri hâkim olan Kazasker Hüseyin Efendi memleketine refah getirmiş.
Çin’den Anadolu topraklarına uzanan İpek Yolu ticareti bu handa hayat bulmuş. Tarihi Cinci Hanı ve Hamamı, hem dışının hem de içinin genişliğiyle görenleri elbette olumlu anlamda cin çarpmışa çevirebilir.
Safranbolu’nun mütevazı görüntüsüne aldanmayın. Zira geçmişin büyük tüccarları, değerli devlet adamları çıkmış bu yöreden. Ya yetenekli zanaatkârlar… Onların eserleri de asırlar öncesinden bize göz kırpmaktalar.
Gezgin İbn-i Batuta, Candaroğulları Beyliği hâkimiyetinde iken Safranbolu’yu 1332’de görmüş. Kuzey ve Orta Afrika kıyıları, Arabistan, İstanbul, İran ve hatta Çin’i gezmişolan coğrafyacı İbn-i Batuta dünya mirası kentimizi de ziyaret etmiş. Gezginimiz stratejik öneme sahip Safranbolu Kalesi’ni, eteklerindeki yerleşimi ve Cami-i Kebir semtini notlarında betimlemiş.
Yıllara meydan okumuş yapılardaki inci gibi dizilmiş taşlar efsanevidir benim gözümde. Sabrın ta kendisidir taş üstüne taş koymak. Asırlar öncesinin en uzun ticaret ağı İpek Yolu Safranbolu’dan da geçmiş. En önemli iş alanları, doğanın akciğerleri ormanlar sayesinde tarım, hayvancılık, kerestecilik ve dericilik olmuş. Çarşısında semercilikten bakırcılığa, kalaycılıktan kunduracılığa kadar asırların gelenekleri süzülüp günümüze ulaşmayı başarmış. Safranbolu’da evinin kapısından kahvesinin cezvesine, kadınının yemenisine kadar pek çok şey uçsuz bucaksız geleneklerin izini günümüze taşımış.
Anadolu’nun değişik noktalarında rastladığımız, geçmiş uygarlıkların mirası tümülüs mezarlar Safranbolu’da da bulunuyor. Tümülüs, kral ve ailesi için yapılmış özel bir mezar çeşidi... Toprak yığılarak oluşturulmuş tepenin zeminindeki odaya hanedan üyelerinin bedenleri ve değerli eşyaları konuluyor. Ankara’daki antik Gordion kenti tümülüsünü dedoğrusu hiç unutamam. Safranbolu’da MÖ 3000 yıllarına tarihlenen, henüz kazıları tamamlanmamış antik şehirde dokuz kaya mezarı, beş tümülüs, mezar odası kalıntısı ve toplu mezarlar keşfedilmiş.
Stratejik konumdaki cennet köşe Safranbolu’dan kimler gelmiş, kimler geçmiş… Anadolu medeniyetlerinden Hititler, Frigler, Lidyalılar, komşularımız Persler, Helenler, Bizanslılar... Türklerin Anadolu’ya gelişiyle Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları, Osmanlılar… Her biri taş üstüne taş koymuş ve Safranbolu gözbebeği gibi değerlenmiş ve günümüze ulaşmış.
Ozan Homeros’un İlyada destanında geçen Paflagonya adından Safranbolu’nun her dönem stratejik önemde olduğunu anlıyoruz. Safranbolu’muzun o dönemdeki ismidir bu... Yunan devletleri Troyalılar ve Akalıların savaşının anlatıldığı İlyada destanında Paflagonya şöyle geçiyor: “Kromna’dan, Parthenios Irmağı’nın suladığı topraklardan, Sesamos ve Kydoros’tan gelen vahşi katırları pek meşhur olan Enetlerin ve Paflagonyalıların başında korkusuz yürekli Pylaimenes’in…”
İki devletin savaşı etrafında şekillenen bir öyküyü anlatan Homeros’un dünyaca ünlü destanı İlyada Safranbolu ve civarı için ilk tarihi belge olarak kabul ediliyor.
Geçmiş bin yılların tarihe mal olmuş yaşanmışlıkları sizde de vurucu etkiler yaratıyorsa Safranbolu’yu gezmenizi, görmenizi coşkuyla önerebilirim. Yeni coğrafyalara yelken açmak, binlerce yıldır yaşanmışkimi zaman olumlu, kimi zaman olumsuz koşulların bir sonucu değil midir? Gezilerinkahramanı biz göçebe Türklersek gezen kurtlar misali nasibimizi arar dururuz. Gezen kurt yatan aslandan nasiplidir, kuralına uyarız…
Rahatımızı bir parça öteleyip dünyanın bilge gezgini olan ışık misali dönüp duralım… Işık gücümüz bedenimizi ve aklımızı zorluklara karşı koruyacaktır. Yuvamızdan uzaklardaykenbile karmaşayı önleyecektir…
Hürriyete Doğru şiirinde Git gidebildiğin yere, diyor şair Orhan Veli…
Gidelim, ancak tamamen eski kendimiz olarak da dönmeyelim…
Başkalaşarak, bilincimize değerler katarakyuvamıza geri gelelim…
Yelken olalım, kürek olalım, dümen olalım,
balık olalım, su olalım…
Gidelim gidebildiğimizher yere…
Yorum
Eylülcüm, gene döktürmüşsün…
Eylülcüm, gene döktürmüşsün. Bavulumu alıp Safranbolu'ya gidesim geldi. Tebrik ederim.
Eylül Özsoy"un yazısı
Safranbolu üzerine bu denli derinlikli, sağlam araştırmaya dayalı, ayrıntılara inen, içtenlikle kotarılmış, olgun bir yazıya rastlamadım. Birbirinden lezzetli yazılarıyla kendini geliştirerek aşan genç Eylül'ü kutluyorum. Boynuz kulağı geçmiş. Ne dersin sevgili Murat Özsoy?
Safranbolu
Gezip görmek istediğimiz Safranbolu şimdi bizi daha çok çağırıyor.
Teşekkürler bu güzel yazı için.
Dünya Mirasımız: Safranbolu
Safranbolu'yu 20 yıl kadar önce görmüştüm. Şimdi okurken hem o günleri anıp ⁸mutlu oldum hem yeni bir şeyler öğrendim. Yazarı kutluyorum.
Eylül'cüm Safranboluyu…
Eylül'cüm Safranboluyu tanımadığım yönleriyle de tanımış oldum. Ne güzel anlatmışsın😘😘
Yeni yorum ekle