Holistik Yaşam
Yeşim Kaya
Kozmetik diyetlerden uzak durun diyen biri, neden diyet tavsiye eder? Öneriyorum, çünkü yıllardır uyguluyorum, bu bir diyet değil aslında, yaşam biçimi. Holistik Felsefesinin bir uzantısı. Beni hastalıktan, ölümden kurtaran, genç ve dinç kalmamı, yıllardır hiç ilaç almamamı sağlayan sistem. Şimdi elimden geldiğince, herkese anlatmaya çalıştığım yaşam felsefem.
Beden, ruh, yaşam, besinler ve daha birçok gerçekliği içinde barındırıyor. Peki, nedir bu “ altın oran diyeti” ? Aslında pareto ilkesinden yola çıkarak hazırladığım ve kendi yaşantımda uyguladığım bir sistem bu. 27 yıldır uyguluyorum. Ağır alerjik bünyemi ayakta tutmak, hastalanmamak ve genç kalarak yaş almanın formülü. Yaşlandığımda bile sürdürebileceğim, keyif aldığım gıdaları, aktiviteleri, hobileri ve insanları içeren bir yaşam biçimi. Ömür boyu sürdürülebilir olması, en önemli özelliği. Toksik olanı at, iyi olanı al diye özetleyebilirim. Toksik gıdalar, toksik duygular, toksik ortamlar bu sistemde, ve hayatımda yok.
Bu sistem, pareto ilkesi, %20,%80 esasına uygun olarak hareket eder. Bende, böyle bir altın oranı tüm günüme, yediklerime ve yaşantıma uyguluyorum yıllardır. İlkenin mantığı kısaca şöyle açıklanabilir, ortaya çıkan etkinin %80'i, etkenlerin sadece %20'sinden kaynaklanır. Tabağımın %20 si protein, %80 sebze mesela, günümün, ayakta geçen kısmının, % 20 sinde aktif spor yapmaya odaklanıyorum ve bu tavrım yaşantımı, minimum %80 daha kaliteli hale getiriyor. Çevremdeki insanların %20 sinden, % 80 oranında keyif alıyorum. Altın oran, her durumda harika çalışıyor. Vücudumun yağ oranının % 20’nin üstüne çıkmaması için uğraşıyorum, çünkü %80 sağlıklı ve fit kalmak istiyorum.
Yaşlanmak, yaş almak kaçınılmaz, ancak bu süreci konforlu hale getirmek, tamamen bizim elimizde. Bedenimizi, ruhumuzu, beynimizi doğru şekilde ve dengeli beslemeyi başarabilir, zaman, zaman kantarın topuzunu kaçırsak bile dengede kalmaya genel olarak özen gösterirsek, bu mümkün. Sürdürülemez, kısa süreli kozmetik diyetlerin ise yarardan çok zararı var. Ve kesinlikle uzun vadede işe yaramaz.
Yaşamın tamamı, her alanı enerji üstüne kurulu bir sistemler bütünü. Besinler, oksijen ile yanar ve hücrelere gerekli olan enerjiyi sağlar, diğer işlevleri yapabilmemiz için ( mutlu olmak, keyifle yaşamak, çalışmak, âşık olmak vb. Gibi ) bedenimizi ayakta tutan en önemli aktivitemiz beslenmek. Ancak bunu yaparken, mutlaka birde atık ortaya çıkar. Bunlara “ serbest radikaller” diyoruz. Minimum atık için maksimum düzeyde sağlıklı ve doğru beslenmeye odaklanmak çok önemli. Sağlıklı enerji alırsak, serbest radikallerin oranı o kadar azalacaktır. Serbest radikallere neler yoğun sebep olur? Paketlenmiş rafine olan her şey, şekerli ve unlu her şey, alkol, yağda kızarmış gıdalar, sigara… sadece bununla da kalmaz, yoğun protein diyeti yapmanın da zararları vardır. Ne diyorum her zaman “ azı karar, çoğu zarar “ atalarımızın bu sözünü asla unutmamamız lazım. Protein yakılır, ürik asit ve amonyak açığa çıkar. Ürik asit, adı üstünde zehirli bir asittir. Bedenimiz bu durumu etkisizleştirmek için mineralleri kullanır, yoğun olarak da kalsiyum. Eğer, size tavsiye ettiğim “ altın oran ”a uyuyorsanız sorun olmaz. Ancak tam tersini yaparak, devamlı ve daha yoğun protein tüketiyorsanız, bedeniniz sizi sağlıklı tutabilmek için, kemiklerinizdeki kalsiyumu kullanılmaya başlar ve osteoporoz riski ile karşı karşıya kalırsınız. Doğru besin seçmek kadar önemli olanı, doğru oranda tüketmek.
Her gıdadan azar, azar ve çok çeşitli beslenmek en güzeli. Sofraya çorba ile oturup, keyifli bir salata ve devamında zeytinyağlı ve sebze yemeği ya da balık, et ardından bir âdeti geçmeyecek şekilde meyve. Tüm bunlardan makul oranda, tadarak ve çok bol çiğneyerek yersek, hem keyfimiz, hem bedenimizin ahengi yerinde olur.
Gıdaları seçmek kadar, doğru pişirme tekniklerini bilmenizde çok önemli. Gayet sağlıklı bir gıdayı, yanlış pişirerek zararlı hale getirmeniz mümkün. Yağda kızartmak yerine fırını, suyun içinde haşlamak yerine buharda pişirmeyi, yiyebildiğiniz her tür gıdayı çiğ olarak tüketmeyi tercih edebilirsiniz. Bahar ve baharatlarla pişirilen yemeklerin, kemik suyu ile yapılan ev yemeklerinin tadına doyum olmaz. Üstelik gayet sağlıklıdır. Doğal olanda kaldığınız sürece, doğanız mutlu olacaktır.
Yemek, bir zevk haline getirilmelidir. Şahsen, ayaküstünde, oturmadan yemek yemek bedenimize saygısızlıktır. Bunun yerine yemeyi ötelemeyi ya da sağlıklı sıvılarla desteklemeyi deneyebilirsiniz zaman, zaman. Yemeğin lezzeti kadar, sunumu bakmalısınız. Mümkün olduğu kadar, sofrada, aile ya da dostlarla yemek, damak tadı kadar, ruhunuzu da besler.
Geçiştirmek için asla yemek yemeyin. Yediğiniz her şeyin, az, öz lezzetli ve görsel olarak doyurucu olmasına dikkat edin. Beş duyunuza hitap etmeli. Hormonlarınızı pozitif anlamda tetikleyip, mutlu olmanızı sağlamalı. Tıka basa doymak için değil, keyifle, her anlamda tatmin eden yiyecekleri tercih edin. Şifa onu hissederseniz sizinle olacaktır. Metropollerde yaşayanlar, arabaların sözde konforu için saatlerce trafikte kalıyor. Bunun yerine yürümeyi, vapur keyfi, toplu taşıma tercihi yapılsa. Vakitten, nakitten kazanç sağladığınız gibi, sıcakta trafikte boğulmak yerine, boğaz ya da izmir’in mavilerine bakarak kahve içmek gün arasında harika bir mola olmaz mı? Trafikte geçecek saatler yerine, bir parkta oturup kuş sesleri içinde sandviç yemek? Basit, sağlıklı ve onarıcı çözümler bunlar, üstelik hayatınıza pozitif değer katarak.
Gıda üreticileri kişilerin sağlığına değil, gıdanın ambalajına, tadına, görüntüsüne odaklanarak üretim yapar. Paketlenmiş, rafine ürünlerle yoğun olarak besleniyorsanız, hastalık uzun ve ya kısa vadede kaçınılmazdır. İşte altın oran, ömür boyu yediklerinizin % 20 si hayatınızın % 80 ini etkiler. Bu nedenle, sağlıklı %20 leri her güne yaymayı alışkanlık haline getirmelisiniz.
Her zaman söylediğim gibi, doğaya yakın kalırsanız, doğal beslenirseniz, yediklerinizi en doğal haline yakın tüketmeye çalışırsanız, keyifli şekilde yaş alırsınız. Ağrılarınız, hastalıklarınız olmadan, gayet dinç, kırışıksız ve her anlamda aktif bir ömür hiçte zor değil. İnsan vücudunda trilyonlarca hücre var. Ve bunlar her gün bölünerek, yeni hücreler oluşturmaya devam ediyor, ama bir yere kadar. Unutmayın, sadece kanser hücreleri sınırsız şekilde üremeye devam ediyor. Onların yaşamasına üzün verecek hiçbir şey yapmayın.
Holistik Beslenin, Fitoterapik Destekler Kullanın ve Homeopatiye inanın. Bu Konularla ilgili tüm sorularınızı bana iletebilirsiniz. yesimkaya@gastronomiss.com
Yeni yorum ekle