Gülseren Aktaş:
Gelecekse Beklenen Beklemek Güzeldir.
‘’Gelecekse beklenen beklemek güzeldir.
Özleyecekse özlenen, özlemek güzeldir.
Ve sevecekse sevilen;
O hayat her şeye bedeldir’’
Özdemir Asaf
İki katlı evde herkes odalarına çekilmişti, salon kalabalığından arınıp sessizliğe gömülmüştü. Seviyordu bu saatleri evin kimsesizliğine sığınıp, kendi kimsesizliğini unutuyordu. Evin ikinci katındaki odamın balkonundayım. Deniz önümde sonsuzluğa uzanıyor. İçinden, geçmişi geleceği toplayıp şimdide birleştirebileceğime inanıyorum. Bekliyorum. Ya da beklemekten korkuyorum. Beklemek…
Elimi uzatmıyorum. Dayandığım balkon korkulukları olmasa düşecekmişim gibi hissediyorum. Yorgunum, uykusuzum, başım dönüyor. Yine de hiç olmadığım kadar meraktayım. Sonsuzluğun içinden çıkacak güneşi bekliyorum. Doğacak günün belki de şimdiye kadar yaşadığım en uzun gün olacağını biliyorum. Haber gelmeden oraya gitmek istemiyorum. Ve çalan ilk telefonla içimden bir şeylerin akıp gideceğini, sonsuzlukta yuvarlana yuvarlana kaybolacağı gibi. Ben beklediğim sürece…
‘’Hayır ‘’ diyorum. ’’Hayır. Var olan hiçbir şey yok olamaz. Yoktan var olunamayacağı gibi. Ben ondan oldum, ben olduğum sürece onu bekleyeceğim. Bundan başka türlü olması mümkün değil. Topla kendini, topla… Onu beklerken yok olmaktan kendimi korumak için ayakta olmalıyım, hâkimiyeti kaybetmemeliyim. İpleri kimseye bırakmamalısın. Dönüşünde her şeyin onun istediği gibi olmasını sen sağlayacaksın.’’
Güneş ışıkları yayılıyor maviliğin üstüne ‘’ Korkma’’ der gibi. Çaresizliğimi iliklerime kadar hissediyorum. Doğanın karşısında ki güçsüzlüğüm içimi ürpertiyor. Bakışlarımla dalıyorum denize. Hıçkırıklarıma engel olamıyorum. Denizi beslemeye yetecek kadar gözyaşı akıtıyorum. Dalgaların beni kucaklamasını istiyorum.
Yapamam, telefondan ayrılamam. ‘Yoldayım birazdan yanındayım. Çay hazır mı?’’ diyen sesini duyacağım birazdan. Yine de dalgaların beni sarmalayışını içimde hissediyorum. Derin bir ses tekrar ‘’ Korkma’’ diyor. ‘’Az kaldı. ‘’ ‘’ Korkmuyorum’’ diye fısıldıyorum.
Güneş yükseliyor. Sıcacık… Sonsuzluk önümde, ışıldıyor. Ufukla öpüşen maviliğin, geceyle buluşup laciverte döndüğü noktada, onun olmayacağını fısıldayan içimde ki sesi duymazlığa geliyorum.
Uzaktan görünen trenin boğuk sesi düşüncelerini, korkularını bıçak gibi kesti. İkiye bölündüğünü hissetti. Kısacık an büyüdü. Geçmiş ve gelecekteki tüm ömürleri kapladı her şey, herkes o kısacık zaman diliminin içinde kayboldu, trenin karanlığı, çöken sis bulutunun içinde aydınlandı, aklandı. Öylece kıpırdamadan telefonun çalmasını bekledi.
‘’Gelecekse beklenen beklemek güzeldir.’’
Yeni yorum ekle