Üstat her ay eleştirinin keskin ama naif sanatsal diliyle seslenecek Zorbatv.dergi okurlarına.
Ne zıkkım sözcükleri dizer gırtlağımıza, nice gülümsemeleri kondurur mimiklerimize zaman dediğimiz ipsiz kuyu! Gün olur, zevk ve sefa içerisinde yaşamaktan duymayız kitlelerin suskunluğunu, gün gelir aynı yazgının zavallılığını birlikte yaşarız. Her iki uçta gezişlerde ya salt aklı kullanırız ya da duygularımızı! Oysa paylaştığımız evrende yok saydıklarımızla dip dibe, yürek yüreğiyiz.
Anlamın yüceliğini ağır ağır tüketen bir devşirme yılı, üzerimize yüklediği bütün karamsarlıklarıyla defetmeye çabalıyoruz. Her şeyi anlamsız kılan kısa ama bir ömürmüş gibi gelen bu uğursuzluktan, çok da ders almış ya da aklın ve yüreğin sınırlarına çekilmiş görünmüyor sürü kültürünü özümseyen insan! Kitlesel aymazlığın kültür, sanat ve yazın dünyası üzerinde yarattığı olumsuz mirası hızla silkelemeliyiz üzerimizden!
Niçin düş ve gerçek?
Birer düşünce varlığı olduğumuzun farkındalığını yakalarsak eğer, toplumsal yaşama da o bilinçle katılırız. ‘Niçin’ insanın varoluşundan günümüze, özüne yüklenilen merak duygusunun, düşünce tarihiyle birlikte şekillendiği büyük sorusudur! Merakın; her şeyin keskin sorulara dönüştüğü bazen düşlere bazen de gerçeklere dayandığı yalın ortamında biçimlendiği ortada iken, sanatı bunun dışında saymak mantığın kurallarına aykırı olurdu.
Sanat: Cevherin(töz) düş ve gerçek sarmalında biçim kazandığı, somut- soyut nesneye ve sese dönüştüğü algılardır. Gerek klasik gerekse modern sanatın üretileri tek seferlik veya kalıcı olarak biçim bulduğunda asla yok olmaz. Bu sanatçının düş gücünün özgün varlığa dönüşerek yaşadığı evrene izdüşümü, ‘düş-düşünce’ nin gerçekliğe ulaşması halidir.
Sanatçının yaratma serüvenin başladığı yer düşüncedir: Duyuların sağladığı verilerin, bireyin düş dünyasında harmanlananak özgün biçime bürünmesi, ardından esere dönüşme yolculuğunun felsefi bir geri planı vardır. Biçim vererek eser yaratma süreci bireyin bilgi, görgü ve yorumla gücüyle paralel ilerler. Ancak söz konusu ettiğimiz birikim, bilimsel metodolojinin izlediği yol ve ortaya çıkardığı sonuçlara benzemez-benzetilemez!
Yaşadığımız sığlığı ve evrensel değer ortaya koyamadığımızın soru hali: ‘Niçin, hızla özgün eser ortaya koyma yetisinden uzaklaşıyor insan?’ olurdu!
Kültür, sanat edebiyat ve düşünce dünyamızın kendi kulvarındaki bölünmüşlük, akademiyanın anlaşılmaz sessizliği, eleştiri sanatından yoksun oluşumuz, özgün düşünsel eylem ve düşler oluşturma yerine, birilerinin ortaya koyduğu sıradan olanı çarpıtarak, kırparak bir şeyler ortaya çıkarma kolaycılığı vs. hepsi… Bizi hiçliğe çıkaran yol ve de çıkmaz sokağımız!
Buna bir de dijital çağın insana zaman bırakmayan boş yükümlülüklerini eklersek; düşünceyi yaşamının merkezi yapmayı unutan insanın, zamanla bu beceriden yoksunlaştığını, giderek fakirleştiğini ama bunu anlama çabası yerine, kültür endüstrisinin dayattığı sanal özgüvenle her uyarıya bilge kıvamında karşılık verdiğini eklemeliyiz! Belki de en aciz yanımız; derinden içmek yerine, su üstünde yürüme becerisi kazanma isteği!
Bir yanımız alaylı/mektepli yok saymaları, diğer yanımız okumuşların birbirini ötekileştiren ağlarıyla örülmüş. Eleştirel akıldan yoksun kaldıkça, ne yazık ki, piyasa bakış açıları dolduruyor açılan boşluğu! Oysa ‘doğru’ tek ve biricik! Sanatta iyi kötü yok, estetik değer vardır. Yolculuğuna güzele ulaşma amacıyla çıkmayan bireyin, estetik değer yaratması akla ziyan bir tezdir!
Ah eser ortaya koymayı, evreni yaratma sancısıyla özdeşleştirmeyi başaranlar. Üstün değer ancak, bilgiyle beslenen büyük düşlerden, tükenmeyen meraklardan doğuyor. Zamanın ruhunu çalanlar değil, zamanı tohumlamayı hedefleyen sanatçı aydınlar çıkacak aklın düşürüldüğü, algının karanlık çağından!
İlk yazıya özgü kısa selamlama; Aynı heyecan dünyasında kesiştiğinizi düşündüğünüz birisiyle karşılaştığınızda 'hayır' sözcüğü kendi mabedine çekilir ve alanı olumlu yaklaşımlara bırakır. Sanırım ZorbaTv.dergi de böylesi bir heyecanın sonunda ortaya çıktı. İnsanın, aklıyla yüreği arasında bağ kurmakta zorlandığı yeni çağa ışık olsun.
ZorbaTv.dergi kültür, sanat, edebiyat ve düşünce dünyamıza eleştirel aklın ve objektif tavrın ışığını düşürsün.
*Önce Düşünür, Sonra Yazar, Değeri olanı Eleştirir!
Yeni yorum ekle