
Kırılanın Doğuşu Ve Korkağın İnkârı
Yasın umudu daha büyüktür. Sonlanması beklenen bir acının varlığı kanıtlar bunu. Yas tutabiliyor olmak, umudun önceki adımıdır çünkü. Kabullenilmiş keder,eyleme geçmemiş inancı andırır. Salt değildir belki. Kalabalığı gürültülüdür çoğu kez. Yine de kirli sayılmaz arınmayı bu denli isterken. Usul usul açılır kanatlar, artık tuz buz olan kristal kanatların yerine. Kaç köşesinden ayrılsa da izlerine doğru gerilir bu kez sadece kendi için. O aşamada zaten çıplaktır, görünmekten utanmaz. Esas derdi, görülmemektir ve yas süresi de buna bağlı değişir.
Kırılan yer, her zaman kırılmaya en yatkın yer olmayabilir. Buzdan bir odada, korunaklı camlara rağmen buğuyu hissederse kalp; duvarlarını yükseltip yine de kendini darmadağın bulabilir. Herhangi bir surette, önünde sonunda parçalarına ayrılacakbir şey için onca tedbir, onca dikkat, onca gözlem ya da düşünce; kifayetsizdir. Dikenli teller eriyebilir; sınırlar geçilmesede eşikten giren rüzgâr, zaman sonra içerinin havasını değiştirebilir; ev sahibi, bir başka ev sahibini kendi evinden zannedebilir. Bu yüzden odaları bazen serbest bırakmak gerekir. Aşırı tedbir, tedbirsizlikten beter duruma geldiğinde sonuçlar da birbirine benzer. Kalp, ayıklayamaz o düzlükten kendini. Vurgusu değişir gerçeklerin ve sevilesi bir giriş, özlenesi bir son perdeye yetişmez.
Kurguya hâkim olma arzusu, yenilmezlik yanılgısının ön sözüdür. Zira aklın almadığı derinliği, yukarı doğru çekip yüzeyde eşitlemek isteyen biri; çoğunlukla mantığa başvurur. Ters düz fark etmeden her tür sağlamayı yaparsa en az yarayla sıyrılacağını sanır. Oysa duygu düzlemlerinde en savunmasız anlar, sınırların en iyi korunduğu anlardır ki yas, biraz da elinden geleni yapmanın hüznüyle beraberdir. Kapıya dayanan bir merak, elini cama vuran bir özlem, tavan arasından damlayan bir kuşku; evdeki düzeni bozmaya yeter. Ruhun dengeyi en kolay kaybettiği yer, terazinin en düz durduğu yer olabilir bu yüzden. Sanrılar netliğe, netlikler sanrıya dönüşebilir. Kayıp bir özneyle sırasız cümleler kurulabilir ve her birine rağmen anlam, bağlamdan boşalabilir.
Sahneler sırasıyla gelişirken emeğin içeriden verildiği gizli bir boyut vardır ve adına sabır denir. Sonuç almak değil, süreci yaşamak için yola çıkanların yani aslında azınlıkların deneyimlediği hâldir. Elinden geleni yapmanın ötesinde, zamanın getireceklerini beklerken akışagösterilen sadakatten doğar. Çıkarı olmayan kişi, beklemenin sorumluluğunun yalnız kendinde olduğunu bilir. Elbette bu hâle herkes tahammül etmez ya da etmeyi istemez. Şeffaflık tam olarak burada belirir. Meselenin yalnız ne istediğini değil, ne istemediğini bilmek olduğunu keşfetmiş kişiler için öncelik; gerçekliktir. Riyakârlık isekendi göstermediği tahammülü, haricindeki herkesten bekleyen ve daima alacaklı olduğunu iddia edenlerin düzeneğidir. Bekleyenin içindeki odalar, ferah fakat muhatabına özelken bu oyunu kuranlardan kiminin evi daracıktır kimi de bir çatısı olduğundan dahi bihaberdir.
Kırılmanın ve hâlâ kırılabilecek kadar içinde insana karşı inançtan yana pay bırakmış olanların yas sürecindeki anahtar ifade, yanılgıdır. İlişkilendirmekle varsayımın, dürüstlükle inkârın, benimsemekle dışlanmışlığın arasında gelişen, geçen her ne varsa bu ifadede toplanır ve orada uzun süre kımıldamadan durur. Kıran, korkaktır; baskınlığını son sözü söyleyen olmakla kanıtlamaya çabalarken kendine ayrılan odaya verdiği zararı görmez. Esas göremediği ise ömrünce yerleşemediği koca koca evlerden sonra ona sunulan yeri nasıl bozguna uğrattığıdır. Yaşadığı sürece arayışı bitmeyecekken bulduğunda en önce yitirdiği şey, aslında ona saklanmış bir hazinedir. Görmekten o kadar korkar ki o da kendi sığınağını görülmemek sanarak bütün bir hayatına yaydığı çığlıkları, haklı isyanlarmışçasına çoğalttıkça çoğaltır.Sesi hiç dinmez ama sözüne kendi de güvenemez çünkü hem aklın hem kalbin merkezinde, kullandığı sözcüklerle bir dil yaratılamayacağından en çok da kendi emindir. Kararsızlığıyla sığamadığı dünyayı,dünyasını özenle ve şefkatle kuranlara dar etmeye yeltenir;o güne kadarki sevilmemişliğinin hıncını, korkusuzca sevenden alırcasına.
Evine bakmaktan ürken birininbaşka bir ev karşısında ne denli fütursuz olabildiğiyle yüzleştiğinde, sözcükleri düğümlenirhissetmekten korkmayan ve inkâra kaçmayan kırılanın. Yine de eksilen, o değildir. Yıkılıp dağıtılan yer, daha derinden temizlenir.Odalara rüzgâr diye nefes buyur edilir. Eşikten döndürülen; bir daha hiç yaklaşamayacağı o yerde elleriyle nasıl bir hazineden mahrum kaldığını anlar mı, bilinmez ama hazine sahibi için bu denli yıkılmak, belki var olandan güzelini inşa edebilmeye sebeptir.
Yeni yorum ekle