Yalan Falcı Yalan

Deneme

Yalan Falcı Yalan[1]

Emel Koşar

Geleceği öğrenme arzusu insanı heyecanlandıran, umutlandıran ve korkutan bir duygu.
Fallar insanın zihnindekileri ortaya çıkarıp, ona yeni fikirler verir. Bu bağlamda falcılar zaman bekçileri veya umut tacirleri diye nitelendirilebilir. Zamanın esiri olan insan, hayatının gidişatını öğrenmek için her yolu deniyor. Ölümsüzlüğü (âb-ı hayat) aramak gibi bir uğraş bu. Geleceğimizi bilirsek mutlu olacağımıza, kendimizi ve sevdiklerimizi garanti altına alacağımıza inanıyoruz.

Yıllar önce sabahları uyandığımda rüyalarımı hatırladığım kadarıyla yazardım. Bunlardan bir kaç tanesini şiirleştirdim. Rüyaların ve masalların kahve falıyla, tarotla ortak noktaları olduğunu düşünüyorum. Rüya, masal ve fallarda zamanda yolculuk mümkün. Üçünde de bilinçaltımız çeşitli sembollerle ortaya çıkıyor.

Falın rüya ve masaldan farkı bizi kaderimizi değiştirip değiştiremeyeceğimizi sorgulamaya itmesi. Fallarla gelecekten bir şeyler çalıyoruz. İnsan beyninin yüzde doksanı bir muamma. Aslında geleceğimiz zihnimizde, biz farkında değiliz. Arzularımız, umutlarımız, pişmanlıklarımız, intihar biletlerimiz zihnimizde saklı. Bilinçaltımızın derinliklerinde. Bunlar rüyalarda ve fallarda sembollerle (anahtar, çizme, balık, kuş, fil, deve...) kendilerini gösteriyorlar. Hissediyoruz, ancak bilmiyoruz. 

Gelecek zaman, ihtimallerle dolu bir hayal yığını. O ihtimallerden birini seçip gerçeğe dönüştüren biz miyiz? Doğmamış çocuklarımızı rüyalarımızda görür müyüz? Duymak istediklerimizi duymak için mi fal baktırırız? Fallar hayatımızı yönlendirir mi? Kaderimizi değiştirebilir miyiz? Levent Mete’nin Oğlum için Bir Masal (Nar Kitap, İstanbul 2015) romanındaki gibi kader sadece kâğıtları dağıtır ve biz mi oynarız: “Elimize gelen kartlarla oynamak zorundayız, öte yandan ne zaman hangisini atacağımıza biz karar veriyoruz... Elin güçlüyse şanslı doğdun demektir.... Yani akıllı, güzel, sağlıklı, zengin, bunun gibi şeyler.” (s. 203)[2]

Kader çizgisini değiştirmek, ihtimallerden birini seçerek onu gerçeğe dönüştürmek bize mi bağlı? Bizim için yazılmış hikâyelerden birini seçip yaşamak gibi bir şey bu. Değiştirmeye çalışmak da kaderimizin bir parçası mı?

Seyhan Erözçelik hâtıralar dükkânından ve satılık anılardan bahsettiği “Fal”da (Yeis ile Tabanca, Şiir Atı Yayınları, İstanbul 1986) kahve fincanındaki figürleri şiirleştirir:

‘İki insan var bu fincanda, biri sensin,

diğeri ince bir kız, tüyleriniz karışmış iyice...’

Ürperiyor kasıklarım telveyle!

‘...siyamikizleri gibi yapışmış

kafalarınız...’

Balla dillendirdi

fincandaki müstehcenliği falcı kız.

Adını öpüp uçurdum havaya, gökte

açıldıkça açıldı.

‘Fincanda iki insanız’

...derken tam, kırıldı fincan hâtıra gibi

en ince yerinden, telve saçıldı

masaya.

Raslantıları ve ayrıntıları

Beklemekle geçti sonra ömrümüz 

ve kahve zamanı. (s. 35)

Seyhan Erözçelik adı geçen şiirinde falın geçmiş ve gelecek kadar beklentileri ve insanın saplantılarını yansıttığını imâ eder. Okuru zihnindeki çarpıcı sembollerle dolu bir yolculuğa çıkarır. İnsan zihninin haritasını yansıtan bu yolculuk sorularla örülüdür: Geleceğimizi bilmek bizi mutlu mu, mutsuz mu eder? Geleceğimizi bilmek kendimizi güvende hissettirir mi? Ölüm gibi felaketler dışında geleceğimizi şekillendiren biz değil miyiz? Soruların cevapları şiirde.

1 Güftesi ve bestesi Rıdvan Tandoğan’a ait Nihavent makamındaki Türk müziği eseri.

[2] Yüksek Lisans tezimde Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanlarındaki bâtıl inançlar-onun deyimiyle- üzerine çalıştım. Gürpınar’ın romanlarında, özellikle cahil kadınları kandırmak için onların bâtıl inançlarını sömüren insanlara mizahî bir şekilde yer verdiğini söyleyebilirim. Levent Mete’nin fala ve falcılara bakış açısı Hüseyin Rahmi’ninkinden daha farklı.

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.