Prospektif muhafazakarlık nedir?

Felsefe

Prospektif muhafazakarlık nedir?

Prof.Dr. Hasan Bacanlı


Muhafazakarlık içinde bulunulan duruma geleneksel yollarla çözüm bulma çabası olarak görülebilir. Muhafazakarlık geleneği muhafaza eder. Bu yüzden öncelikle gelenek nedir ve muhafaza edilmesi gereken bir şey midir, sorularına cevap aramak gerekir. Bu sorulara cevap verildikten sonra nasıl bir muhafazakarlığın makul görülebileceği üzerinde durulabilir. Böylelikle, önerdiğim prospektif muhafazakarlığın nasıl bir şey olduğu sorunu da çözülmüş olur. 

Gelenek insanın acizliğini ve tembelliğini gösterir. İnsan acizdir, çünkü tüm sorunlarına kendisi çözüm bulamaz. İnsan tembeldir, çünkü sorunlarına kendisi çözüm bulmaya çalışmak yerine başkalarının çözüm bulmasını tercih eder. Kişisel bazda düşünülecek olursa, insan her seferinde ne yapacağını düşünmek istemez. Hatta denebilir ki, insan ilgili ve benzer son durumda ne yaptıysa yeni durumda da onu yapma eğilimindedir. Bir parkta nereye oturduysanız, gelecek sefer oraya veya yakınına oturma eğilimindesinizdir. İnsan bunu o kadar genişletir ve genelleştirir ki, kendi davranışları için kişilik oluşturur. Kişilik kişinin geleneğidir. İnsanlar gelecek sefer ne yapacaklarını düşünmemek için kişiliklerini yapılandırırlar ve “kişiliğim böyle” diyerek davranış kuralları benimserler. 
Toplumlar insanın aciz ve tembel olduğunu bildikleri için gelenek oluştururlar. Her nesil sorunlarına bulmuş oldukları çözüm yollarını gelenek olarak gelecek nesillere aktarmaya çalışır. Gelenek “toplumun gelecek nesillerin işini kolaylaştırmak için oluşturduğu bilgi birikimi” olarak anlaşılabilir. Gelenek ana kucağı gibidir, çocuklarını koruma ve onları zahmetten kurtarma çabası içindedir. Bu amaçla tecrübelerini biriktirir ve yeni nesillere sunar. Bazılarının yanlış bir yorumla geleneğin “gelene ek” olduğunu düşünmeleri geleneğin her neslin bilgilerini biriktirerek sonrakilere aktarması yüzündendir. Geleneğe-ek yorumu yanlış bir yorumdur, çünkü Türkçede iki isim kural olarak birleşmez. Buradaki durum gelen-ek değil, gel-enek türemesidir; tutanak, ödenek gibi. Birleşik isimler nadirdir ve çoğunlukla nesne ismidir; aslanağzı, imambayıldı gibi. 

Geçmiş nesillerin oluşturduğu bu birikimin yeni nesiller tarafından kullanılması da onların tembelliklerinin bir uzantısı olarak görülebilir. Yeni durumlara yeni çözümler önermek zordur, eldeki hazır bilgiden yararlanmak hem kolay hem de pratiktir. Gelenekçiliğin veya muhafazakarlığın itici güçlerinden biri budur. İkinci güç ise geçmiş nesillere saygıdır. Buna diyecek bir şey yoktur, sonuçta herkes arkasından yaşamına değer verilmesi amacı ve beklentisi ile yaşar. Hepimiz arkamızda iyi bir şey bırakma amacı taşırız. Ancak bu saygının geçmişi muhafazaya dönüşmesi muhafazakarlığı türbedarlığa dönüştürür, bu da onu hem bugünden hem de yarından koparır. 

Saygıya dayalı bir muhafazakarlık bu yüzden savunulabilir değildir. Kişinin geçmişe saygı duyabilmesi için önce kendi ayakları üzerinde durmayı başarabilmiş olması gerekir. Kendi konumunu belirleyememiş birinin muhafazakarlığı bugünden kaçarak geçmişe sığınma olarak muhafazakarlığa dönüşme riskini her zaman içinde barındırır. Sağlıklı olan, geçmişe özlem veya perestiş duyarak onu muhafaza etmeye çalışmak değil, onun geçmiş olduğunun ve önceki nesillerin içinde bulundukları durumlara kendilerince iyi ve uygun çözümler bulmuş olduklarının bilincinde olarak, kendi durumunun onların eylemlerinin sonucunda oluştuğunu ve eğer içinde bulunduğu durumu anlamak istiyorsa geçmişi anlamak ve bilmek ve gelenekteki değerlere ve değerlilere (“inci”lere) sahip çıkarak onları kullanmak ve geliştirmektir. 

Muhafazakarlık çoğu zaman başkalarının geçmişe yeterince değer vermedikleri düşüncesiyle tepkiseldir. Bir açıdan, birileri geçmiş nesillere yeterince saygı göstermediği için birileri geçmişi korumaya yönelir. Bu şekilde bir muhafazakarlık verimli ve üretici değildir; kendisi olumlu bir önermede bulunmaz, daha çok geleneği korumaya çalışır. Bu muhafazakarlık kendisi bir şey yapmak için değil, başkalarının bir şey yapmasını (geleneğin küçümsenmesi veya unutulması) engellemek için çaba gösterir. Buna retrospektif muhafazakarlık denebilir, çünkü geçmişe dönüktür. Bunun diğer bir adı da reaksiyoner muhafazakarlıktır, çünkü üretime değil, korumaya yöneliktir. Korumaya yönelik olmak geçmişe yönelik olmak demektir; geçmişe yönelik olmak ise hem bugünü hem de yarını ıskalamak anlamına gelir. Üretici olmayan bir nesil sonraki nesiller tarafından miskinlikle (“beceriksizlik” dememeye çalışıyorum) nitelendirilecek demektir. 

Muhafazakarlık, adı dolayısıyla olumsuz bir nitelemedir. Ancak onun vurguladığı şeyler önemlidir. Muhafazakarlık geçmişin bilgeliğini ıskalamamayı, günün geçmişin ürünü olduğunun farkında olmayı, geçmişte üretilen değerler ve değerlilerden yararlanmayı vurgular. Sade bir muhafazakarlık savunulabilir değildir, ama değer verdiği hususlara değer vermemek de aynı şekilde savunulabilir görülemez. 

Retrospektif bir muhafazakarlığın türbedarlıktır, buna karşılık, prospektif bir muhafazakarlık geleneğe karşı sağlıklı bir tavırdır. Prospektif muhafazakarlık geçmişin bilgeliğinden yararlanmayı, (en azından bugünkü durumu anlamak için) geçmişi bilmeyi ve geçmişten gelen değerlere ve değerlilere sahip çıkmayı öngörür. Bu noktada sınırı nerede çizmek gerektiği ve bu muhafazakarlığın niçin prospektif olduğunun belirlenmesi gerekir. Geleneğin hangi özellikleri korunmalıdır, sorusu cevaplandırılması gereken bir soru olarak karşımıza çıkar. Ama bu soru neye değer verilmesi sorusundan sonra cevaplandırılabilir. 

Gelenek temelde bir bilgi birikimidir ve onun verdiği bilgilere değer vermek iki açıdan yapılabilir. Bir bilgi geçmişte başarılı bulunduğu için değerli bulunabilir veya gelecekte başarılı olma olasılığı olduğu için değer verilebilir. Bu iki açı muhafazakarlığın da iki yönünü gösterir. Prospektif “geleceğe yönelik” demektir. Prospektif muhafazakarlık da geleneğin verdiği bilgileri geleceğe yönelik olarak yorumlayan muhafazakarlıktır. Geleceğe yönelik olarak işe yaramayacak veya işleri zora sokacak geleneksel ögelerin muhafazası için uğraşmaya gerek yoktur. Bu geleneksel ögeleri tarih değerlendirecektir. 

Geleneğin bilgilerinin bir örneği olarak çocuk yetiştirme uygulamaları ele alınabilir. Soruyu şöyle sormak uygun olur: çocuk yetiştirme ile ilgili geleneğin muhafaza edilmesi gerekir mi? Buna “evet” demek mümkün değildir, çünkü günümüzde çocuk artık öyle yetiştirilmiyordur. Hatta öyle yetiştirilmemesi gereken durumlar bile vardır. Söz gelimi bu toplumda çocuklar, çocuk yetiştirme pratiklerinin bir sonucu olarak, istediklerini elde etmek için ağlama yolunu kullanırlar. Uçakta yolculuk ederken, etrafınızda bir çocuk varsa, seyahatiniz burnunuzdan gelebilir. Çocuk bir ağlamaya başlarsa, yolculuğunuz boyunca sürebilir. Oysa Avrupa ve Amerika’da yolculuk yaptığınızda, etrafınızda çocuk varsa, farkına bile varmazsınız. Çünkü orada çocuğa ilk öğretilen şey istediğini elde etmek için bile ağlamamasıdır. Dolayısıyla geleneğin çocuk yetiştirme yöntemlerinin sürdürülmemesi bir yana, değiştirilmesi gerekir. Geleneği korumanın ve sürdürmenin ölçüsü nasıl bir çocuk yetiştirmek istediğinizdir. Gelecekteki çocuk gelenekteki çocuğu yaşatıp yaşatmayacağınızı belirler. 

Özetle, prospektif muhafazakarlık veya gelenekçilik kültürün ve geleneğin geleceğe yönelik olarak değerlendirilmesidir. Gelenek işimizi kolaylaştırdığı ve içinde taşıdığı değerler için değerlidir. Bize düşen, koruyucu olmaktan çok üretici olmak, geçmişe saygı duymak ama bunun türbedarlığa dönüşmesine izin vermemektir. Bunun da yolu, geleneği nasıl bir gelecek ortaya çıkaracağının farkına vararak değerlendirmektir.  Bu da prospektif muhafazakarlıktır. 
 

Yorum

Erkan YAZARGAN (doğrulanmamış) Ct, 15 Nisan 2023 - 17:57

İTELE GİTSİN
"karmaşa"

"Yeleğin düğmesini başta yanlış iliklemek" forizması ile başlarsak metinde zihnimizi tırtıklayan, tırmıklayan nedir?

"Eleştiri ve çözüm önerileri" diyebileceğimiz metinde sonu "dır, dir" ile biten çoğunlukta "kesin karar" cümleleri mevcut. Neden?

"Muhafazakarlık içinde bulunulan duruma geleneksel yollarla çözüm bulma çabası olarak görülebilir" ile başlayan katılamadığım silsile. Muhafazakarlık dindarlıktır. Bu kadar basit. Bu basitliği anladıktan sonra eleştiriyi kabul ederek "yapılması gereken bir eleştiri ama bu yöntemle değil" dedikten sonra yol alabiliriz.

Darılmaca gücenmece yok.

Geleneği alışkanlık gibi algıladığımızda yapıp edenin insan olduğu YANLIŞ kesin yargısına varırız. Oysa doğrusu; o parktaki o banka sürekli oturma alışkanlığının kaynağı insan beyninin olmasıdır. İnsan beyni nöronlar arası sinir sistemi /trafik yolları ile bilgi edinip depolarken - hiç kullanmadığı yolları kullanmayı hatta yeni yollar yapmayı becerir. Hayvanlar da böyledir yani beynin çalışma biçimi budur. İnsan beyninin farkı YARATMA KABİLİYETİNE SAHİP OLMASIDIR. Yani hiç olmayan YENİYİ yaratabilir insan beyni!

Burasıda anlaşıldıktan sonra gelenek, gelenekçilik, geleneksellik, tutuculuk, muhafazakarlık, kültür, kültür savunması ve doğru aktarımı, yıkıcılık, devrimcilik, reform, yeni, restorasyon vb yüzlerce ilintili KAVRAMI anlamamız hatta ilgili yeni uygun kavramlar üretmemiz kolaylaşır.

Ve benden size bir hediye, bir şiirim:

Toplum Insan Bilgi

“Büyük Öğretmenlere”

TOPLUM İNSAN BİLGİ 

    

Robinson hikayeleri ne kadar yaygındır.

Issız adaya düşen yalnız bir adam.

İlham vermiştir düşünürlere bile.

Öyle değilsin ama olsaydın.

Yalnız adanda Robinson sen olsaydın.

Yapacağın işler ne olurdu?

Aradın ve insan bulamadın

Yalnızsın, yapayalnız ne yapacaksın

Kul Himmet Dede’den yardım alalım.

“Üryan geldim, yine üryan giderim.”

Yalnızlık Felsefesi

Yürekte bir titreme, ürperme, korku

 

Sosyolojinin üç temel yasasından

Birisi, insanın sosyal varlık olması

Toplumsallık yani ilişki kurma

 

Gelmişsem gelmişim

Gideceksem gideceğim. Ne yani!

Kurtulamadığın soru sürekli. Neden?

Daha iyi, ileri, güzel

Özellikle mutlu ama nasıl?

Döndük mü yeniden en başa

O halde, cevapsız bırakmadan

En baştan da olsa korkmadan

Teker teker cevaplayıp soruları

Hatta not edip yazıp bir yerlere

Bırakmak sonrakilere

Ki onlarda uğraşmasınlar bu kadar

Kolayca yol alsınlar.

 

Evet

Bizden öncekilerde düşündü, yazdı.

Âmilî’yi duydunuz mu

Çıkamayacağı bir çukura atılmıştır.

Suçu; öğretmenlik yapması yine.

Zamanın idaresine ters düşüren

Aydınlık, bilgi sevilmez bazı yerlerde

Atılır Âmilî bir çukura ama üstü açıktır

Kuruyan yapraklar, dallar düşer çukura

İşte tamda orada,  o çukurda

Yazılır bir kitap, kuru gazellerden

Kuru diken ile. Mürekkebi?

Parmaktan, diken batırılarak alınan kan!

Parmağına batırırni dikeni ve yazar

Bu kadar değerlidir bilgi.

 

Şimdi internet çağı

Gençler kıymetini bilmiyorsa

Eski örneklere bakmalı

Her şeyden çok

Doğru bilgiye sarılmalı

Yobazın nefesinden, baskıcı zorbanın

Entrikalarından kaçarak

Aydınlık günleri kurarak.

 

13.05.2011

TOKAT
Sanata İzin Şiir Kitabımdan

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.