Eski Eserlerin Korunması

Kültür

Eski Eserlerin Korunmasında Mehmet Ali Paşa’nın Rolü Neydi?

Yücel Feyzioğlu

 “Mısır ve Nubiya Anıtları” adlı dizi eserlerin 6 ciltte tamamlanıp yayınlanmasından bir yıl sonra 1848 yılında M. Ali Paşa ölecek, gözleri açık gitmeyecektir.”

 

“Dünyanın bütün büyük müzelerinde Mısır eserleri var. Biz bunları geri istemiyoruz. Çünkü o eserleri görenler Mısır’ı daha çok merak ederek buraya geliyorlar,” diye açıklama yapıyor rehberimiz Gazi.

İsyanın başladığı ünlü Tahrir meydanındayız. O kalabalık gözlerimizin önünde canlanıyor. Şimdi arabalar doldurmuş meydanı. Biraz ileride kutsal nehir akıyor. Meydanın kuzeydoğusunda yer alan Kahire Müzesi’nin önüne geliyoruz.

“Dünyanın en büyük müzelerinden biridir bu müze. Antik Mısır’dan kalan yüz bin eseriyle dünya birincisi,” diyor Gazi. Heyecanlısın. Hep görmek istediğin bir müze. Her bir parçası efsane ve masal… Beş bin yıllık bir hikâye var burada. Bin yıl yaşasan yazmakla bitmez. 

Bu müzenin temelini atan Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dır. Aslında eğitimli bir insan değildi M. Ali Paşa, ama çok zekiydi. 1804 yılında valilik isteğinin kabul edilmesine rağmen Osmanlı ile yaptığı bir dizi mücadeleden başarılı çıkarak 1848 yılına kadar Mısır valiliği yapmış, kendisinden sonra da Mısır’ı çocuklarına bırakmıştı. 1952 yılına kadar bu aile yönetmişti Mısır’ı. En son Kral Faruk onun torunuydu. M. Ali Paşa hanedanından önce Jül Sezar ile başlayan Mısır’ın işgali iki bin yıl yabancıların yönetiminde kalmıştı.

Cemal Abdül Nâsırve arkadaşlarının yaptığı devrimle Kral Faruk devrilmiş, yönetim iki bin yıldan sonra yine Mısırlılara geçmişti. Türkiye tanımamıştı yeni hükümeti. Nâsır'ın o zaman bize karşı kurduğu unutulmaz bir cümle var: "Bunların elinden Arapça kelimeleri alsak dua edemezler, Farsça kelimeleri alsak karılarını sevecek kelime bulamazlar. Ciddiye almayın!.."

Konuya dönelim:

“1800 yıllarına doğru Avrupa’da eski eserlere karşı ilginin artmasıyla çoğalan Mısır’daki kaçakçılık olaylarını ilk engelleyen Mehmet Ali Paşa olmuştu. Gerektiğinde atına binmiş, o kaçakçıların izine sürmüştü. Avrupalılar Mehmet Ali Paşa ile baş edemeyeceklerini anlayınca kaçakçılığı konsolosluklar üzerinden yürütmeye başlamışlardı. Bunların başında da Fransız Konsolosu BernardinoDrovetti (1776-1852) gelmekteydi. İngiliz Konsolosu Henry Salt (1780-1849) onu izlemekte, Avusturya Konsolosu Giuseppe Acherbi ise (1773-1849) yaman bir kaçakçıydı.”

Rehberimiz şöyle devam ediyor: “Mehmet Ali Paşa kazıları başlatır, 1820 yılında eski eserleri korumak için ilk yasayı çıkarır, koruma altına alır. 1826 yılında İngilizleri engellemek için ilk yönetmeliği de yapar. 1833 yılında kazıları gizlice gözlemesi için Hüseyin Bey’i görevlendirir. O da kazılardan çıkan birçok eseri gemilerle İskenderiye limanından kaçırırken İngilizlerin elinden kurtarır, kayıt altına alıp müzeye koyar.”

Dinlediğim her kelimeyi not alıyorum, soruları hep ben soruyorum, gruptaki Almanlar bu ilgiyi merak edip bana soruyorlar: “Bu ilgi neden?” “Meraktan, unutmamak için,” diyorum. Her gün bu merak devam edince, “Yoksa kitap mı yazıyorsunuz?”

Rehberimiz Gazi anlatmaya devam ediyor. Konuşmayı, anlatmayı seven biri. Grubun yaş ortalamasının altmışın üstünde olduğunu hesaba katmıyor. Hep ayaktayız. “1832 yılında Jean-François Chanpollion antik kültürü öğrenmek ve kazı yapmak için Paris’ten gelir. M. Ali Paşa’ya çıkarak yapmak istediklerini samimi bir biçimde anlatır. Paşa ona inanır, kendisine görev, maddi destek ve güvenlik ekibi verir. Chanpollion 19 ayda 50’den fazla kazı alanı belirleyip çıkan eserleri kayıt altına alır, müzeler genişler ve hiyeroglif yazısını ilk çözen kişi de o olur, Mısırolojiyi kuran da odur. Eski Mısır tarihini yazma önerisinde bulunur. “Mısır ve Nubiya Anıtları” adlı dizi eserlerin yazımına başlanır. Genç yaşta ölmeden önce bir şey daha başarır Chanpollion: Kazılar sırasında eski anıtların soyulmaması ve zarar görmemesi konusunda M. Ali Paşa’yı bilgilendirip, bu konuda yeni kurallar ve yönetmelik yayınlatır. Günümüze kadar bu kurallar titizlikle uygulanır. Chanpollion 1832 yılında ölmüş olsa da 1835-47 yılları arasında 6 kitabın yazılıp basılması tamamlanır. Eserlerin tamamlanmasından bir yıl sonra 1848 yılında da M. Ali Paşa ölecektir.”

25 Ocak 2011 “Öfkenin Günü” olarak adlandırılan isyan günlerinde en sıkı güvenliği sağlanan yine bu müze olur. Ama gelin görün ki o günün militanları gece müzenin çatısına çıkıp camları kırarak içeri dalar, paha biçilmez eski eserleri çalarak Amerikalı kaçakçılara satarlar. Çalınanlar arasında en ünlü Firavunlardan Tutankamun’un, Ehneton’un ve karısı Nofretete’nin heykelleri de var. Önümüzdeki yıllarda bu eserler açık artırmalarda milyonlarca dolarlara satıldığını duyarsanız hiç şaşırmayın. Ehneton öyle bir insandır ki, inançlarda devrim yaratmıştır. Eskiden Mısırlılar binlerce Tanrıya inanırlardı. Ehneton ise bu kadar Tanrı olmaz der ve hepsinin üstünde tek Tanrı vardır. O da Amon’dur. Bu durumu tapınaklarda çok güçlü olan rahipler asla kabul etmezler ve Ehneton’u bir suikastla öldürdükleri söylenir. Ehneton’un ismini bütün belgelerden sildirirler, mezarının ve mumyasının bulunmaması bu görüşü güçlendirmektedir. Ancak 19.yy araştırmalarında yeniden keşfedilir.

Yani tek Tanrılı inancın kurucu babası Ehneton olarak bilinir.

 

Foto Galeri

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.