Küllerinden Doğan Şehir: BERLİN

Turizm

Küllerinden Doğan Şehir: BERLİN

Eylül Özsoy

zorbatv

1939’dan 40’ların ortasına dek devam eden İkinci Dünya Savaşı sonunda, Almanya’ya o yıllarda da başkentlik yapmış Berlin harap olmuş, bir moloz yığınına dönmüştü. Kenti inşa etmek için vatandaşın birlik olması ve yardımlaşması kaçınılmazdı. Halk, sokaklara dökülmüş, evlerini tamir edebileceği uygun malzemeleri buluşturup şehri yeniden ayağa kaldırmak için canını dişine takmış uğraşmaktaydı. Zaman içinde, kent projesine profesör, mühendis ve mimarların desteği de katıldıkça Berlin küllerinden yeniden doğmaya başladı. Şehir planlaması açısından günümüzde artık emsal olarak gösterilen Berlin, bebek halden koca bir bireye dönüşmüştü. 

Kent sanki o korkunç savaşın yıkımını hiç yaşamamıştı. Sihirli bir dokunuşla tüm yıkılanlar gerisin geri yerlerine yerleşmiş gibiydi. O gün bugündür, saat gibi tıkır tıkır yürüyüp gidiyor Berlin.

Haydi, şimdi gözlerinizde sanal bir gözlük olduğunu hayal edin. Birlikte Berlin’i gezelim. İlk olarak, kral I.Wilhelm’in, karısı Charlot için inşa ettirdiği Charlottenburg Sarayı’na gidiyoruz. Burası Berlin’in en büyük sarayıdır ve günümüzde müzeye çevrilmiştir. Demir parmaklıklar ardında gösterişli bir saray olan Charlottenburg Sarayı 1713’e tarihlenir. Sarayın içinde geniş bir yeşil alan, büyük bir park ve bir mozole göreceksiniz. Sonra da kral I. Friedrich’in heykelini… Saray geziniz ardından kafeye uğrayabilirsiniz. Kafenin ismi Orangery Café; bergamot aromalı siyah çayının yanında peynirli sandviçleri çok lezzetli. Afiyetler olsun. 

zorbatv

Haydi gezimize devam... Şimdi Berlin’in meşhur meydanı Potsdamer Platz’tayız. İşte şurada, Berlin filmlerinin gösterildiği Berlin Sineması. Kent, filmleri, festivalleri, oyuncuları kadar modelleriyle de meşhurdur. Heidi Klum ABD’li iç çamaşırı markası Victoria’s Secret’te uzun yıllar görev almış bir Almandır. Yine Amerika’da uzun yıllar çalışmış Calvin Klein modeli Alisa Ahhman da öyle. Annesi Alman, babası Nijeryalı olan Jill Asemota da ünlü bir model… 

Film ve afişlerin sergilendiği Film Müzesi’ne şöyle bir göz atalım arzu ederseniz. Marlene Dietrich, The Blonde Venus filminin afişleri, oyunculara ait fotoğraflar ve özel eşyalar burada. II. Dünya Savaşı’nda hem dünyaya hem kendi halkına dehşeti yaşatmış Alman Nasyonal Sosyalist Partisi adına yapılmış film afişleri de yine bu müzede sergileniyor. 

Almanya’dan ABD’ye göç edip orada top modellik, aktörlük yapan insan sayısı bir hayli olduğundan Film Müzesi’nde Hollywood filmlerine de yer verilmiş. Transatlantik köşesinde Hollywood sinemasının Alman oyuncularına ait mektuplar, hatıralar ve hediyelik eşyalar bulunuyor. Öncüler ve divalar bölümünde ‘sinemanın sessiz çağı’na ait bilgilere ve o çağın meşhurlarına yer verilmiş. 
Hangimiz bu dünyada bizlerden önce kimlerin yaşadığını merak etmemişizdir ki? Yok olmuş ama tarihte izlerini bulabileceğimiz pek çok uygarlık Berlin müzelerinde sergilenmekte. Aralarında en önemlisi de Bergama Müzesi-Pergamon Museum. İsim olarak bize çok aşina gelen Bergama yanı sıra pek çok antik kentin eserlerini Bergama Müzesi’nde bulabilirsiniz. 

Babil’in Asma Bahçeleri’nin kalıntıları, İştar’ın Kapısı, Sümer medeniyetine ait tabletler ve Batı Anadolu’da kurulmuş İyonya uygarlığına ait Bergama eserlerini izlerken, kaynağından koparılıp binlerce kilometre uzakta sergilenmelerinin hüznüyle birlikte tarihe tanıklık edebilirsiniz. 

Berlin’de her hafta kurulan antika ve ikinci el pazarı görülmeye değer gerçekten. Mauerpark’taki ikinci el eşya pazarı her zaman insanların ilgi odağı oluyor. Bitpazarında taş plaklardan taburelere, porselen çay takımından Afrika aksesuarlarına kadar aklınıza gelebilecek neredeyse her şey uygun fiyatlara satılıyor.

80 küsur milyon nüfuslu bu ülkede akla gelebilecek her kıtadan, her renkte ve çeşit çeşit diller konuşan insanlara rastlamak mümkün. Çevresiyle birlikte 6 milyonu aşkın nüfusa sahip Berlin, ülkenin en çok göç alan kenti. Nitelikli eğitim yerli, yabancı herkesçe ulaşılabilir olduğundan Berlin’e okumak üzere gelen gençlerin sayısı da azımsanmayacak ölçüde. 

Göçmen nüfusun katkısıyla Arap mutfağından Meksika mutfağına, Çin lokantasından İtalyan lokantasına, sözün özü gökkuşağında yer alan tüm tatlara rastlamak mümkün bu şehirde. Berlin’e yolunuz düştüğünde dünya mutfaklarından birini tatmanızı öneririm. Türk dönerini de hararetle tavsiye ederim. Göçmen restoranlarından birine uğramayı lütfen ihmal etmeyin. Favorilerim arasında Türk döneri, İtalyan pizzası, Meksika mutfağı ve Alman pastası bulunuyor.

Sadece Alman pastası değil, İtalyan pastası, trileçe, baklava, şans kurabiyeleri, Hint tatlısı, Uzak Doğu kekleri ve aklınıza gelebilecek dünya tatlıları da artık Alman şehir kültürünün bir parçası olmuş. İçecek konusunda rağbet görenler arasında tacı hak eden biradır. Bira, bir Alman için vazgeçilmez unsurların başındadır. Almanya’nın olmazsa olmazıdır. 
Her yerde olduğu gibi Berlin’i de betonlaşma gerçeği sarmış. Öte yandan da kentin parklarında göğe yükselen ulu ağaçlar mevcut. Merkezde bile ağaçların korunmuş olduğu hemen göze çarpıyor. Berlin yerel yöneticileri betonun pek yakınında yeşili, ormanı muhafaza etmeyi başarmış.

zorbatv

Alman toplumunda birey olmayı başarabilmek, en başta gelen kaideler arasında sayılır. İnsanlar henüz çocukluktan birey olmayı, kendine yetebilmeyi öğrenir. Bu küçük hanımlar, küçük beyler de büyüdüklerinde aynı şekilde yaşarlar. Ana babalar çocuklarını “Çalış. Kendi paranı kazan. Kimseye bağımlı olma” diyerek yetiştirir. 

Çalışmaya bu denli önem veren bir toplumda gençler nasıl sosyalleşebilir? İki ayağının üstünde durma meselesi söz konusu oldu mu 18 yaşından itibaren gençler önce bir ev tutma mücadelesi içine girerler. Almanya’da çoğu genç ya akranıyla ya da sevgilisiyle ev tutar. İkisi de yaygın. Hatta bir karavan satın alıp hem kira ödemekten kurtulmak hem de gezgin olmak da kimi Alman gençlerin son yıllardaki favorisi. 

Çeşitli organizasyonlar vasıtasıyla gençlik kamplarına gitmek veya değişim öğrencisi olmak da Almanya’da çok yaygın. Ben de Berlin’de üç haftalık bir gençlik kampına katılmıştım. Oradaki gözlemlerime dayanarak Alman gençlerinin dayanışma içinde olduğunu, gençler arasında samimi ve yakın ilişkiler bulunduğunu söyleyebilirim. Berlin gençliği bende cana yakın, dost canlısı bir izlenim bırakmıştır. 

Berlin’de hava karardıktan sonra dışarıda bir başka hayat başlıyor. Gece hayatı, kimileri için eğlenceli bir zaman dilimi iken kimileri içinse yorucu ve yıpratıcıdır. Berlin gençliği gece hayatını sever. Kentte her bütçeye uygun pek çok eğlence mekânı mevcut. Hafta sonları gece dışarı çıkarsanız pek çok insanı ve kol kola girmiş gençleri görürsünüz. Onlar eğlenenlerdir. 

Yorulanlar ise, eğlenip acıkanlara hazır yemek satanlar, metro içlerinde ve çıkışlarında satış yapanlar, geçimini gece hayatında var eden insanlardır. Kimileri yasal, kimileri yasa dışı dünyadadır. Yani, eğlence tiyatrosunun bir de perde arkası bulunur. Tıpkı, peşimizden gelen gölgemiz gibi onlar da peşinizden gelirler. Siz onların gölge olduğunu ve yaşamınızı şekillendirenin siz olduğunu bildiğiniz sürece, onlar size dokunmazlar. 

zorbatv

Berlin Almanca ayı anlamına geliyor ve bär olarak yazılıyor. Kent, ismini ayıdan almış. Berlin Eyaletinin arması üzerinde siyah bir ayı bulunuyor. Berlin’de pençelerini havaya kaldırmış ayı heykelleri ile karşılaştığımda şöyle düşünmeden edemedim: “Adını ayıdan almış bir kentteyim. İşte karşımda insanları selamlayan bir ayı heykeli. Ayıyla özdeşleşmiş kente içten içe bir sıcaklık duyar gibi oldum.” 
Acaba, takımyıldızlardan oluşan büyük ayı ve küçük ayı ifadeleri bize şunu mu söylemek istiyordu: “Ayı artık parlak bir yıldızlar topluluğu haline gelmiş. Herkes görebilsin diye gökyüzüne çıkmış. İnsanlığı oradan izliyor.” 

Sanırım artık “ayı” derken iki kere düşüneceğim. Ayı sözcüğüne yüklenmiş olumsuz özellikleri unutmak galiba en iyisi. Öte yandan kimi sözcükleri de müsrifçe harcamamalı insan. Ünlü saksafoncu Ray Charles şöyle diyor: “Yerli yersiz sevdiğinizi söylemeyin. Sevgi, cömertçe dağıtılamayacak kadar değerlidir.”

Bağımsız olmayı öğrendiğim, samimi arkadaşlıklar kurduğum, beni sorgulamaya iten, aklımdakileri yazıya aktarmama aracılık eden ayı sembollü Berlin’i selamlayıp ona ve tüm insanlığa refah, huzur diliyorum. Hoşça kal sevimli ayılı güzel Berlin…
 

Foto Galeri

Yorum

Oktay Handan Tatar (doğrulanmamış) Ct, 24 Haziran 2023 - 12:09

Harika

Tevfik Ekiz (doğrulanmamış) Ct, 24 Haziran 2023 - 12:50

Savaş, Barış, Duvar, Doğu/Batı, Soğuk Savaş, Kültür, Başkent...
Avrupa Tarihi'nin kalbi; yeniden Başkent. Gezmekle bitirilemeyecek, her daim keşiflere açık, ilham kaynağı, sayısız çagırışım kenti Berlin...
Yolculuğa çıkardığın için teşekkürler Eylül. Sevgiyle...

Ayşe Babacan (doğrulanmamış) Pa, 25 Haziran 2023 - 00:40

Eylükcüm, tebrikker. Yazını büyük bir zevkle okudum. Okurken kenti gezdim. Bérlin en çok merak ettiğim şehirlerden.

Vedat Yazıcı (doğrulanmamış) Pa, 25 Haziran 2023 - 18:50

Akıcı ve içtenlikli biçemi, ayrıntılı, bilgilendirici, gözlemci söylemiyle Eylül'ün tüm gezi yazılarını tat alarak okuyorum. Kaleminle bin yaşa.

Işık (doğrulanmamış) Pa, 25 Haziran 2023 - 19:27

Berlin’in tarihini ve günümüzdeki durumunu çok güzel özetleyen yazısından dolayı Eylül Özsoy’u kutluyorum.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.