Bir Sanatçı: Necati Seydi Ferahoğlu

Görsel Sanatlar

 

 

Resimlerinde Doğayı Soyutlayan Sanatçı

NECATİ SEYDİ FERAHOĞLU

Gülseren Sönmez

zorbatv

1975 Amasya doğumlu olan sanatçı, ilk ve ortaokulu Konya da okur. O yıllar, sanatla tanıştığı yıllardır. Okul, ilçe, il ve yurtiçi ve yurtdışı yarışmalarda ödüller kazanır. Liseyi matematik bölümünde Amasya’da okur. Üniversitede de yine sanatın yolunu seçer Karadeniz Teknik Üniversitesi Resim - İş Öğretmenliği ve Grafik Ana Sanat Dalında okur. Gazi Eğitim Üniversitesinde yüksek lisansını tamamlar.

22 kişisel, birçok yurtiçi ve yurtdışı sergiler açar, çalıştaylarda görev alır.

“20 Yaşımdan sonra oyuncaklarıma kavuştum. Oynamaktan hiç sıkılmadım,” diyen sanatçının oyuncakları; boyalar, kağıtlar, tuvaller, tahtalar çamur ve taştır.  Sanatçı o günden sonra oyuncaklarıyla oynar da oynar. O, her gün farklı farklı oyunlar bularak mutlu olur.

Necati Seydi Ferahoğlu kendine inanıp güvenir. Oyuncaklarına kavuştuğu ‘an’ yola çıkmıştır. Biliyordur ki ‘inanmak ve güvenmek’ insanı ayakta tutan en büyük güçtür. O içsel ayinini, sanatındaki yolu bulmuştur.

zorbatvNecati Seydi Ferahoğlu duygunun gözle görülmeyen mikroskobik değişimini, şekle girmeye başladığı o kısacık ‘an’ı, ve anları çocukluğunda gözlemlemekle başlamış. O zaman ki hayatın üstüne eğilerek, ruhla bedenin birleşme vaktinin geldiğini, “evrenin bilmecesi” dedikleri şeyi hissetmiştir. O kalbindekini çocuk yaşta anlamıştır.

“Düşünce gücü yalnızca beyninden kaynaklanmaz. Hayatı açık seçik kavrayan bir düşünce olduğu için, varlığının bütün hayati özleri düşüncesinin ta içine girmiş, ve onu etkilemiştir. Onda nice güneşlerin ışığında ısınan, bütün ülkelerin havasını soluyan bir ruhun varlığı hissedilir. Gelişmenin susuzluğunu duyan, yaşanmışlığın duyuramadığı, bıktıramadığı bir hayatın zenginliği hissedilir. Hayatla dolup taşan köpükler halinde dışarıya doğru akan ruh, artık kabına sığamaz.”

Sağlam deseni, çalışmadaki hızı, kendine olan güveni yüzlerce resim yapmasını sağlar.

Siz Karadenizlisiniz, Anadolu coğrafyasındaki hayvanları bilhassa keçileri işliyorsunuz dediğimde;

“Hocam yazın Ziganalara keçilerini otlatmak için pek çok göçer ( çepnililer) gelir. Keçiler dağı taşı kaplarlar, dağların en doruk yerlerine tırmanarak harika görüntü sergilerler.

Hele dağlardan sis inip de sürüyü görünmez hale getirince seyrine doyulmaz bir görüntü oluşur. İşte ben bu görüntüyle kendimden geçerim. Artık doğa bana kendini öğretir. Sisler içinden yavaş yavaş çıkıp kendini gösteren keçiler var ya keçiler… Doyum olmaz görüntülerin sahibi keçiler. Hocam bu görüntüye doyum olmaz. Tek tek kendini gösteren hayvanların başları sis içinden belirirken diğer tarafları sis içinde erir. Bu muazzam görüntüyü izledikten sonra yerimde duramaz olurum. Hemen oyuncaklarıma koşarım. Oynamaya başlarım. Oyuncaklarım içimde birikenleri anlatman için neden olur. Anlatırım da anlatırım. Bazen, resimle anlattıklarım gördüklerimi ifade edebildi mi? diye düşünürüm. Doğa nasıl sislerle kendini soyutluyorsa ben de resimlerimi soyutlarım. Çünkü soyutlamayı ondan öğrendim. Benim en büyük öğretmenim DOĞA…

Necati ile konuşurken aklıma harika bir insan olan babaannem geldi.

Babaannem; kızım keçiler doğanın en zeki hayvanlarıdır. Onlar dağların, ovaların, hendeklerin, dere boylarının hiç ayak basılmamış yerlerinden bin bir lezzetteki otlarını yerler. O nedenle de keçilerin sütleri tertemiz çok kıymetlidir. Çok akıllıdırlar bastıkları yerlere dikkat ederler, zıplayacakları mesafeleri iyi hesap ederler. Keçiler hayatın matematiğini iyi bilirler. Hendeklerde koyun ölüsüne çok rastlanır ama, hiçbir zaman keçi ölüsüne rastlanmaz.“

Babaannemin Sözü Necati Seydi Ferahoğlu’nu düşündürdü. O da matematik bölümünde okumuş. Matematikten ve doğadan öğrendikleri kendinde birleşerek, hayatı çözmesine, yüzlerce matematiği doğru resimler yapmasına neden olmuş. Resimlerini de soyutlayarak, arındırarak var etmiş.

zorbatv

Keçilerden bahsetmişken Fas’ta gördüğüm keçiler aklıma deldi. Onlar ağaçların tepelerinde, en ince dallarında dolaşarak, harika görüntü sergiliyorlardı. Bu doyum olmaz görüntüleri otobüsümüzden inerek fotoğrafladık. Argan meyvesini yiyen bu hayvanların dışkılarından çıkan argan çekirdeklerini köylülerin toplayıp, kırıp, içindeki meyvesini değirmende çekip argan yağı elde ettiklerini öğrendik. Evlerimize dönerken de bu kıymetli yağdan gurupça kilolarca aldık.

Hocam doğa nasıl kendini farklı dillerde görüntülerde anlatıyorsa, bende resimlerimi farklı dillerde anlatırım. Kah desen çizer, üzerini gri renklerle boyarım, Kah içime dolan doğanın güneşinin renklerini soyutladığım resimlerime aktarırım. Aktarırken de doğa nasıl kendini anlatmak için, her rengin yanına kontrast rengini koyuyorsa bende koyarım. O nedenle çok renkli resimlerimde doğanın sıcaklığı, gücü ve sevgisi vardır. O güç bana güç verdiği gibi resimlerimi izleyene de verir.”

Hocam; çok zeki ve çevik olan keçiler beslenmek için, çok geniş alana dağılırlar.  Çobanlar keçileri takip edebilmek ve yerlerini öğrenebilmek için boyunlarına çan takarlar. Çan, çoban için can kurtarıcıdır.

Necati Seydi Ferahoğlu’nun resimlerinde çan; mekan olmuş, var oluşun simgesi, bulmanın sevinci, emeğin ifadesi olmuş. Resimlerinde ki çan şekli resimde bezen zemin, bazen mekanı oluşturmuş. Bu çan şekillerini dokularla, çizgilerle işleyerek adeta dokuyarak, estetiği çok yüksek güzelliklerde resimler oluşturmuş,

Necati Seydi Ferahoğlu’nun dediği gibi resimlerindeki sıcaklık izleyeni ısıtır. Çok renklilikte de hiç dağınıklığa rastlanmaz. Sanatçı kendine göre doğadaki fazlalıkları ayıklayarak soyutlamıştır.

O, doğasına aşıktır. Yalçın kayalıklar onun resminde konik bir alan içinde yer alır. Keçilerin yayıldıkları alanlar soyutlanarak dairesel, küresel, lekelere dönüşerek resimlerinde mekan oluştururlar.

zorbatv

Doğa; gören göze hisseden ruha görevini yapmış ona kendini öğretmiş, yol göstermiştir. Kendi *börkünü (çoban şapkası) giydirmiştir. O doğanın börkünü giymekten çok mutludur. Gönül kapısı açılmıştır. O börk oyuncaklarına koşmasını, yeni eserler oluşturmasını sağlar.

“Neden horozlar,” dediğimde de… Öğretmenimiz ‘Mekanik ve insan’ konulu bir kompozisyon yazmamızı istemişti. O kompozisyonu oluştururken aklıma dedemin sözü geldi. ‘Dedem bizi uyandırırken horoz öttü kalkın,’ Evden çıkarken de horozlar ötmeden gelin, derdi. Yıllar sonra dedemin ne söylemek istediğini anladım. Horozlar gün içinde en son ikindiden sonra ötermiş. Meğer dedem bizi “Hava kararmadan eve gelin.’ diye ikaz ediyormuş. O zaman, hayatı yine hayat içindeki varlıklardan öğrendiğimizi kavradım. Kavradığım doğrultuda yazdığım kompozisyon öğretmenim tarafından çok beğenildi. Öğretmenim ‘Necati bu konuyu bir de resimle anlat bakalım,” dedi. O gün 30 x 40 cm boyutlarındaki tuvale horoz resmi yaptım. Kendim de çevremdekiler de çok beğendi. Çok mutlu olmuştum. Talepler çoğaldı. Bu konuya ağırlık verdim. Elim iyice alıştı. O günden sonra sürekli horozları da çizip boyamaya başladım. Her zaman keyifle çalıştım.

Necati Seydi Ferahoğlu’nun horoz resimlerini izlerken onlara insani kişiliklerin verildiğini veya horozların davranışlarından insanların algıladıklarını… Kendini o dünyanın kralı zanneden, şişinerek gezen, egosu çok yüksek horozu olduğunu… Yağmur sonrası ıslanan yere aldırış etmeden çamur deryası içinde kavgaya tutuşan horozları… Kavga anında kopan gökyüzüne savrulan tüyler ve *telekleri veya yaz günü kavga eden horozların gökyüzüne savurdukları tozları, kavgada dağılan, birbirine karışan vücutları gördüm. Bütün bu kargaşayı, kavgayı izlerken bile figürler tertemiz düz zeminler üzerinde yer alıyor ; uçuşan telekler, tozlar estetik güzellikler içinde yüzeyi dolduruyordu. 

 Necati Seydi Ferahoğlu; özgür ruhu gibi doğada özgürce dolaşan yılkı atlarına da yer yererek onları ortamlarında bütün zarafetleriyle resmetmiş; izleyene at, zarif hayvandır.” dedirtmiştir. 

“Hocam ben doğayı çok seviyorum. Her zaman söylediğim gibi çok şeyi ondan öğreniyorum. Şimdi çok katlı evlerde oturuyoruz. Milyonlarca para verip kendimizi kapalı kutulara hapsediyoruz.”

Necati Seydi Ferahoğlu’nun çalışmalarına bakınca pek çok konuda resim heykel seramik çalıştığını görüyorum. “Hocam son yıllarda seramik çalışmalarına ağırlık verdim. Bu konuda pek çok eser yaptım.” diyen doğayı sağlam deseni, soyutladığı mekan perspektifi ile gözler önüne seren sanatçımızı kutluyor, yolun açık olsun diyorum.

* Börk : Çoban Şapkası

 Ekim 2023

 

 

 

Yorum

Gamze (doğrulanmamış) Pa, 05 Kasım 2023 - 13:16

Sanatçımızın resimlerini çok beğendim, çok güzel ve değerliler. Tüm yazıyı ilgi ile okudum. Sevgiler

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.