Senfonik Eserlerinde Müzik ile Resim Birlikte
ERKİN KESKİN
Gülseren Sönmez
Sanat, ruhtaki aşk senfonisinin renklerle vücut bulmuş halidir.
Işkun aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım düni güni
Bana seni gerek seni”
Ne varlıga sevinürem
Ne yokluğa yirinürem
Işkunıla avınuram
Bana seni gerek seni
Yunus Emre
Yunus Emre’nin dediği gibi arar durur, yanar durur, sanatçı…
İçinde senfoni oluşturmuştur, aktaracağı müziği vardır. Duyurmalıdır önce kendine, sonra çevresine, sonra da dünyaya… İçindeki coşkuyu tüm dünya duymalıdır.
Erkin Keskin lisede okurken seçmek zorunda kalmıştır; tercihi ağır basmıştır resimden yana… Ya içindeki müzik? O da aşktır çocukluğundan bu yana… En sonunda çözümü bulur… Müziği anlatacaktır figürler yeryüzü ve gökyüzüne koyduğu renk ve dokularla… O, resmi müzikle birleştirmiş, senfonik resim haline getirmiştir.
Erkin Keskin’in resimlerindeki figürler üzerindeki lekesel renkler ve çizgiler ruhtan akıp gelen müziğin kat edilecek yolu ve notasıdır. Bu notalar bir araya gelerek besteler oluştururlar.
Resmin atmosferindeki renk titreşimleri bestelerini yaparken, enstrüman çalanların besteleriyle birleşerek sonsuz güzellikte zengin besteleri oluştururlar. O anda hava katmanları oluşur. Hava katmanları izleyene içindeki şarkıları söyler…
İnsanların elbiseleri üzerindeki, çaldıkları enstrümanların üzerindeki ve gökyüzü ile yeryüzündeki çizgisel ve lekesel renkler, izleyeni şaşkınlık içine sokar. Her resmin gizi vardır. O gizler çözülmeyi beklerler. İzleyenler bilmezler ki o giz, içerisinde senfoniyi gizler.
Onun için her resmin dili vardır, sesi vardır. Sanatçı İle eseri arasında oluşan, gönlü coşturan bir ses... Sanatçı birlikteliği yakalamak için sessiz çalışma ortamı seçer. Mutludur. Her zaman içinden şarkı söyler. İçinden şarkı söylemeden resim, heykel, rölyef, gravür, çizim yapan var mıdır acaba?
Sanatçı zamanla içindeki şarkıyı yaptığı eserine de aktarır. Ona şarkılar söyletir. Sanatçısına göre bu bestelerin sesi gökyüzü katmanlarından uzay boşluğuna yayılır, insanların ruhuna akar.
Erkin Keskin sanatı şöyle tanımlıyor:
“Sanat dışavurumdur. Herkesin kendisini anlatması, var olana kendince katkıda bulunmasıdır. Her eser özgün olmalıdır. Bu benim vazgeçilmezimdir. Resimlerim bestelerimdir. Resimlerimin üzerine bestelerimi yazıyorum. Taş plaklar gibidir benim resimlerim. İnsanın resimleri parmak izidir. Benim resimlerim de benim parmak izimdir.
Hocam; Her zaman çizdiğim, boyadığım resmin kokusunu duyar, ruhunu hissederim,” Çünkü o benimdir, parmak izim gibidir.”
Sanatçı, resimlerindeki figürlerin üzerini nokta nokta işleyerek puantilizm akımına da hizmet eder. Puantilizm 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında Fransız yeni izlenimci ressamlar tarafından yaygın olarak kullanılmış bir resim akımıdır. Puantilizm insan gözünün, birbirine yakın duran ufak renk noktalarını birleşik görmesi esasına dayanır. Bu tekniği başarıyla kullanabilmek, renk teorisi konusunda iyi bir eğitim gerektirir. Bu akımın sanatçıları renkleri paletlerinde karıştırmadan direkt tuval üzerinde noktalar halinde uygulamışlardır.
Sanatçı figür olarak kullandığı kadınların arkasına fon olarak İstanbul’u, etrafına ise turna ve kuşları koyar. (Turnalar sanatçı özel anlam taşıyan kuşlardır.) Kadınlar müzik kadar estetik ve güzeldir; her türlü enstrümanı, kemanı, viyolonseli, akordeonu çalmaktan mutluluk duyarlar.
Erkin Keskin seramik eserlerini keramiks olarak adlandırıyor. Baskı tekniklerinde, bilhassa gravür tekniğinde eserler veren sanatçı, gravürlerini oluştururken asitle indirgemede, genellikle nitrik asit kullanır. Ayrıca kuru kazıma, aquatint tekniklerini de kullanmaktadır.
Gravürleriyle dünya müzelerinde yer alan sanatçı… Gravür sanatına aşkla bağlı olduğunu, gravür çalışırken çok mutlu olduğunu anlatır Erkin Keskin.
Sanatçının birçok resminde dışa vurumculuğun yanı sıra sürrealizmi de hisseder ve görürüz. Sürrealist resimlerin de cana can katılmıştır. O tüm bilgilerini iç benliğiyle birleştirmiş, ruhunu da katarak resimler yapmıştır.
Erkin Keskin çok düşünen bir ruhtur. Derin düşüncelerin, duyguların insanıdır. Onda duygular ve düşünceler gelişerek şekle dönüşürken, o şekilleri renklendiren boyalar, (renkler) derin sevdalar gibi sonsuz güzellikteki eserleri oluştururlar. Seramikleri, gravürleri için de aynı sözleri rahatlıkla kullanabiliriz.
Sanatçının resme başlaması, sevgiliyi kucaklar gibidir. Aşkla sarılır... Çalışır da çalışır. Başladığı çalışmaya en sonunda noktayı koyar. Doğum bitmiştir. Yeni doğumlara hazırdır. Sanatçının doğumları hiç bitmez. Sanatçı çalışkandır, azimlidir… Bu kararlıktan resimler, heykeller doğar.
“Yaşamak solumak değil, çalışmaktır.” - Jean Jacques Rousseau
Rousseau’nun dediği gibi sanatçımızın prensibi de çalışmaktır. Bu çalışma ömrünün sonuna kadar devam edecek gibidir.
Çalışmaları hep özgünlüğü aramak içindir. Özgün çalışanı zaman değerlendirecektir.
Yolun açık olsun Erkin Keskin
Yorum
Erkin Keskin baskı resmin…
Erkin Keskin baskı resmin felsefesini yapmakta. Renk ve çizgi doyumsuzluk hissi yaratıyor. Güzel hir tasarım.
Gülseren hanım Ümit Yaşar…
Gülseren hanım
Ümit Yaşar Gözüm üstadın açtığı gedikten ilerliyorsunuz. Tebrikler. Sanatçı seçimlerinde hassas davrandığınız için ayrıca kutluyorum. Gönlünüzce olsun
Gravür baskı resim insanın…
Gravür baskı resim insanın gelenekle sınavı. Okulda denemiştim. Haka bir kaç parça atölyedeki köşesinde duruyor. Erkin tebrikler kardeşim.
Erkin keskin resimlerinde…
Erkin keskin resimlerinde akademik derinlikle mitolojik izleri buluşturuyor diyebilir miyim.
Gülseren hocam metni duygudan arındırmak gerekiyor sanırım . Teşekkür ederim
RESİM-MÜZİK İLİŞKİSİ
Erkin keskinin resimlerinde resimle müziğin birbirine sıkı biçimde birleştiğini gördüm. Çizgilerin,boyaların içinden sanki bir şarkı,bir Anadolu türküsü boşanır gibidir.Turnalar sevgilere taşır bunları.Dağların yeşilimsi çimenlerin üstünde filizlenir.
Yeni yorum ekle