Ömer Kavur : “Edebiyattan Sinemaya Uzanan Yol”
Tolga Oskar
Foto 1
Ömer Kavur Kimdir?
Senarist, yapımcı ve yönetmendir.1944 Ankara doğumludur. Orta öğrenimini Robert Koleji, liseyi Kabataş Erkek Lisesi, üniversite öğrenimini ise önce, Conservatoire Libre du Cinéma Français'de sinema, sonra Sorbonne Haute École du Journalisme'de gazetecilik, ardından da Paris Üniversitesi’nde Sinema Tarihi yüksek lisansıyla tamamlamıştır. Ömer Kavur, auteur bir yönetmendir. Auteur Yönetmen, popüler akımların ve sinemadaki değişimlerin etkisinde kalmayan, kendine has anlatım tarzı olan, sinemasal dilinde ayırt edici özellikler barındıran yönetmenler için kullanılan bir terimdir. Auteur bir yönetmenin filmini izlediğinizde filmin yönetmenini önceden bilmeseniz dahi filmi kimin çektiğini anlayabilirsiniz!
Yatık Emine (1974)
Yönetmenin ilk uzun metraj filmidir. Film, Refik Halid Karay’ın ‘Memleket Hikayeleri’ adlı öyküsünden uyarlanmıştır. Senaryosunu Turgut Özakman ile Ömer Kavur birlikte yazmışlardır. Başrollerinde Necla Nazır ve Serdar Gökhan yer almaktadır. Necla Nazır’ın sinemadaki ilk rolü olmasına karşın çok başarılı bir performans sergilemiştir. Konusu ise, Yatık Emine’nin Ankara’da hakkında çıkan dedikodular nedeniyle bir kasabaya sürülmesi ve sürüldüğü kasabadaki insanlar tarafından hor görülmesidir. Yatık Emine modern bir kadındır ama kasaba sakinleri dar görüşlü insanlardır. Dolayısıyla adı çıkmış bir kadın olan Yatık Emine’yi zorlu bir süreç beklemektedir. Hapse atılır, taciz edilir, dövülür ama yaşadığı haksızlıklara ses çıkaramaz.
Yatık Emine’nin hapse atılmasının sebebi kalacak bir yerinin olmayışıdır. Ancak hapisteki kadınların uyguladığı şiddetten ötürü hapisten çıkarılıp hastaneye yatırılır. Burada biraz daha iyi şartlarla karşılaşır. Daha sonra hastanede çalışan bir adam ona yardım eder ve hastaneden çıkan Yatık Emine’ye bir ev ayarlanır. Fakat bu evde eşya bile yoktur. Yatık Emine, açlıkla, soğukla baş etmek zorunda kalır. Bir süre sonra kendisinden ses soluk çıkmayınca Jandarma kontrole gider ve Yatık Emine’nin cesediyle karşılaşırlar. Film bir dönem filmidir ve bu yönüyle Ömer Kavur sinemasında tekdir. Filmin anlatım dili sade, gerçekçi ve eleştireldir. Bu nedenle film sansür engeline takılır.
Yusuf ile Kenan (1979)
Ömer Kavur’un ikinci filmidir. Senaryosunu Onat Kutlar ile birlikte yazmışlardır. Film, bir kan davası sonucunda iki atlı adam tarafından babaları öldürülen ve tek akrabaları olduğunu öğrendikleri emmilerini bulmak için Anadolu’dan İstanbul’a gelen iki kardeşin, yani Yusuf ile Kenan’ın buradaki var oluş mücadelesini konu ediniyor. İki kardeş, İstanbul’da her türlü pisliğe tanık olur ve bütün umutlarını yitirirler. ‘Böcek’ lakaplı bir sokak çocuğuyla tanışırlar, Böcek, onları içinde bulunduğu suç dünyasıyla tanıştırır. Böcek’in tanıştırdığı ‘Çarpık’ isimli çocuk, hırsızlık yapmaktadır. Yusuf ve Kenan’a da bu işi teklif eder. Yusuf, bu teklifi kabul edip hırsızlık yapmaya başlar. Zira kötülükleri göğüsleyip gerekirse de kötü yola sapıp kardeşini koruması gerektiğini düşünmektedir. Başka çaresi kalmadığını bilmektedir. Küçük olan kardeş, yani Kenan, teklifi kabul etmez ve çalışabileceği düzgün bir iş aramaya başlar.
Film, kan davasını, fakirliği, çıkar amaçlı kurulan ilişkileri, dönemin politik atmosferini arka plana alarak çocukların gözünden anlatmaktadır. Film, 12 Eylül 1980 darbesine doğru gittikçe yaklaşan Türkiye’nin, toplumun her bir bireyinin kutuplaştığı, ayrıştığı, yoksulluğun dibine kadar yaşandığı bir Türkiye panoraması niteliğindedir. Milano Film Festivali’nde büyük ödül alan film, aynı zamanda Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde de En İyi Film ödülünü Yavuz Özkan’ın ‘Demiryol’ filmiyle paylaşmış, En İyi Senaryo ve En İyi Çocuk Oyuncu ödüllerini kazanmıştır. Ancak 1979’da festival sansüre tepki için yapılmadığından, 1980’de ise 12 Eylül nedeniyle yapılamayan festivalin En İyi Çocuk Oyuncu ödülü filmden 32 yıl sonra, 2011 yılında Yusuf rolündeki Cem Davran’a verilmiştir.
Ah Güzel İstanbul (1981)
Filmin öyküsü Füruzan’ın bir kitabından alınmıştır. Senaryosunu Füruzan ve Ömer Kavur birlikte kaleme almışlardır. Filmde iki ayrı dünyanın insanının aşkı anlatılmaktadır. Bir kamyon şoförü ile bir hayat kadını… Ömer Kavur sinemasındaki karakterlerin ortak özellikleri yalnızlık ve yabancılaşma olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla bu filmdeki karakterlerde de aynı özellikler göze çarpar. Cevahir’in çocukluğu travmalarla dolu olduğundan sevgi arayışı içindedir. Hayat, karşısına Kamil’i çıkarır. Ancak Kamil, toplumsal kalıpların ve önyargıların bariyerine takılır. Ah Güzel İstanbul, gişede en büyük ticari başarı yakalayan Ömer Kavur filmidir. Ömer Kavur, Rıza Kıraç’ın yönetmenliğini yaptığı ‘Ömer Kavur’la Yola Çıkmak’ adlı belgeselde ‘Çok istediğim gibi bir film olmadı, Ah Güzel İstanbul. Bana göre çok başarılı bir film değildi. Ancak olağanüstü bir gişe başarısı vardır ama akıl almaz gişe başarısı vardır. Hatta hep kendimle dalga geçerim, en kötü filmim en büyük hasılatı sağlayan filmim olmuştur.’ der.
Kırık Bir Aşk Hikayesi (1981)
Filmin senaryosunu Selim İleri ve Ömer Kavur birlikte yazmışlardır. Başrollerinde Kadir İnanır ve Hümeyra yer almaktadır. Filmin müziklerini Cahit Berkay yapmıştır. 12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında kasaba yaşantısının sosyo-kültürel atmosferini görselleştiren bir filmdir. Filmde, zengin bir ailenin kızıyla evlendirilen Fuat’ın, düğün arifesindeyken kasabaya atanan edebiyat öğretmeni Aysel’le yaşadığı yasak ve imkansız aşk anlatılmaktadır.
Fuat kendi nişanına gelen Aysel’le burada tanışır. Ancak toplumsal kurallar ve yerleşmiş bakış açısı onların bir araya gelmelerine izin vermez. Ve görürüz ki aşk iki kişilik değildir. Toplumun diğer fertleri tarafından da kabul görmelidir. Filmi sadece imkansız bir aşkın anlatıldığı bir film olarak görmek yeterli olmayacaktır. Film, yalnızlığı, taşra yaşantısını, bireylerin özgürlüğünü engelleyen yerleşmiş toplumsal kuralları ele almakta ve yarattığı iç karartıcı atmosferle de bunu desteklemektedir. Film, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yönetmen, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En İyi Görüntü Yönetmeni ve En İyi Özgün Müzik ödüllerini kazanmıştır.
Amansız Yol (1985)
Ömer Kavur’un ilk yol filmidir. Senaryosunu Barış Pirhasan yazmıştır. Modern dönemin yalnız, yabancılaşmış ve çıkış yolu arayan karakterlerinin dışsal ve içsel yolculuğunu anlatan bir filmdir. Bu yönleriyle 1984 tarihli Wim Wenders filmi Paris, Texas’ı hatırlatmaktadır. Ömer Kavur, bunu saklamaz. Wim Wenders’ın filmlerinden etkilenerek bu filmi çektiğini ifade eder. Uzun yıllar Almanya’da kalan tır şoförü Hasan, yıllar sonra memleketine döner ve sevdiği kadın Sabahat’ın en yakın arkadaşıyla evlendiğini öğrenir. Sabahat yaşadığı hayattan memnun değil, mutsuzdur ve Hasan’la birlikte bir yolculuğa çıkıp hesaplaşırlar. İstanbul’dan başlayan yolculuk, Ankara, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Mardin’e kadar sürmektedir. Dolayısıyla 80’li yıllar Türkiye’sinin kaotik ortamını da açık bir şekilde gözler önüne serer. Zuhal Olcay, Sabahat rolüyle Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En iyi Kadın Oyuncu ödülü kazanmıştır.
Anayurt Oteli (1987)
Film, Yusuf Atılgan’ın aynı isimli romanından uyarlanmıştır. Senaryosunu Ömer Kavur yazmıştır. Zebercet toplum tarafından kabul görmemiş, alay konusu olmuş, topluma karışamamış ve yalnızlığa sürüklenmiş, özgüvensiz biridir. Yaşadıklarından sonra üzerinde sosyal fobi oluşan karakter, toplumdan izole bir şekilde Anayurt Oteli’nde yaşamaya başlar. Zebercet buranın işletmecisidir. İsteği; kabul görmek, bir kadını sevmek ve onun tarafından sevilmektir. Bir süre sonra bu durum cinsel saplantılara ve sanrılar görmesine kadar giden bir ruh hali bozukluğuna dönüşür.
Film, Zebercet isimli karakter üzerinden yabancılaşmayı, ötekileştirilmeyi ve iletişimsizliği ele alır. Film ve roman arasında önemli bir fark göze çarpmaktadır. Romanda, hikaye, 1960’lı yıllarda geçmekte, ancak filmde darbe sonrası 1980’li yıllarında geçmektedir. Ömer Kavur, darbe sonrası Türkiye’sinin toplumsal eleştirisini yapabilmek için böyle bir yol seçmiştir. Hatta öyle ki, Zebercet’in doğum tarihi 1950, annesini kaybettiği tarih 1960, askerliği bitirdiği tarih 1971 ve babasını kaybedip oteli tek başına işletmeye başladığı tarih de 1980’dir. Bu tarihlere bakıldığında Türkiye’de gerçekleşen darbe, reform ve muhtıralara denk geldiği görülür. Dolayısıyla film, birey üzerinden toplumsal bir eleştiri yapar. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödülleri verilen film, Venedik Film Festivali’nde ve İstanbul Film festivalinden de ödülle döner.
Gece Yolculuğu (1987)
Filmin senaryosunu Ömer Kavur yazmıştır. Başrollerinde Aytaç Arman ve Macit Koper yer alır. Bir yönetmen ve bir senarist iki arkadaşın çekecekleri film için mekân bulmaya çalıştıkları yolculukta yönetmenin yaşadığı içsel hesaplaşmalar filmin konusunu oluşturur. Yönetmen, Yeşilçam sinemasının dayattığı klişeler, gişe yapma beklentisi ve sansürden bıkmış, bu dayatmalara yenilmeden kendi sinemasını dilediği gibi yapmak istemektedir. Hesaplaşma piyasadan çok kendiyledir. Film, Ömer Kavur’un yaşantısından otobiyografik özellikler taşımaktadır. Dolayısıyla Ömer Kavur da bu film sayesinde, filmdeki karakter gibi kendiyle hesaplaşmaktadır. Filmin müziklerini Atilla Özdemiroğlu yapmıştır. Film, Antalya Film Festivali’nde En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödüllerini kazanmıştır.
Gizli Yüz (1991)
Filmin senaryosu Orhan Pamuk’un Kara Kitap adlı eserindeki Kara Gecenin Aşk Hikâyeleri adlı bölümden esinlenerek oluşturulur. Senaryoyu Orhan Pamuk ve Ömer Kavur birlikte yazmışlardır. Filmin başrollerinde Fikret Kuşkan, Zuhal Olcay ve Rutkay Aziz yer almaktadır. Başkarakter bir fotoğrafçıdır. Bir gün bir adam yanına gelerek onu bir kadının evine götürür. Kadın ondan çektiği fotoğrafları getirmesini ister. Fotoğraflara bakıp insanların yaşamlarının izini sürer. Fotoğrafçı, bu kadına aşık olur. Kadın, ondan bir fotoğrafta gördüğü adamı bulmasını ister. Bundan sonra düş ile gerçeğin birbiri içine girdiği karmaşık ve gizemli olaylar yaşanır.
Bir röportajda yönetmene filmde neyi anlatmak istediği sorulmuş, şöyle yanıtlamıştır; ‘sinema bir ifade alanı ve sinemaya giden insanlar bir filmden neyi algılayabiliyorlar, neyi anlıyorlarsa onu zaten alacaklardır. Filmi gerçekleştiren yönetmenin niyetinden bazen de bağımsız olarak kendi yorumlarını yapacaklardır. O bakımdan size çok açık bir cevap vermem mümkün değil, bu konuda. Ama tutkulu bir aşk hikayesinin, doğu masalı üslubu ile anlatılmaya çalışıldığını söylersem herhal¬de yeterli bir cevap olur.’
Ömer Kavur, uzun süren lenf kanseri tedavisinin ardından 2005 yılında hayatını kaybetti ve 61 yaşında aramızdan ayrıldı. Geriye zaman ve gizem kavramlarını irdelediği birbirinden önemli filmler bıraktı. Hala görmediğiniz filmleri varsa, hem yönetmeni ve üslubunu anlamak, hem de bu eşsiz filmlerin dünyasına girmek için iyi bir tercih olabilir!
tolga_oscar@hotmail.com
Yeni yorum ekle