Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev

Felsefe

Etienne De La Boeite' nin

Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev Eserine  Bakış

Ozancan Dernek

 

Yazarın kastettiği gönüllü kulluk ile günümüz modern ya da postmodern toplumdaki gönüllü köleliğin farklı olduğunu vurgulamak gerektiğini düşünüyorum. Yazarın kulluk sistemi 16.yüzyılın yönetim biçimi merkezli olup tiranlık ve monarşi merkezlidir. Bu merkezde bilgi eksikliği ve cehalet had safhadadır ve toplumların birbirinden haberi olması çokta olanaklı değildir. Epistemolojik ve ontolojik yakınlık coğrafyalar arasında çok da mümkün değildir. Daha doğrusu bilgi akışkanlığı daha ilk adımlarını atmaya çalışmaktadır. Peki günümüzde gönüllü kölelik nedir diye baktığımızda gönüllü kulluğun tersine bilgi akışkanlığı had safhada ve toplumların diğer toplumları gözlemlemesi ve dersler çıkarması pek olanaklıyken neden gönüllü kölelik tercihinde bulunuyoruz? Pek tabii tarihten ders çıkarmamak ve bazı şeylerin aslında bilinmesinin insanın anlam kabiliyetine herhangi bir artısının olmamasından dolayı.       

Bunu biraz daha açmam gerekirse bir şeyi bilmeniz, anladığınız anlamını taşımaması demektir. Misal ilahi dinlerin oruç ibadeti, bilinen şeyin bir anlam yoksunluğuna sahip olduğunu bunun içinde bu anlam boşluğunu doldurmak için olayın deneyimlenmesi gerektiği üzerinde durur. Böylelikle ifade edilen dönemlerde dinlerin mensupları ruhlarını terbiye edip bazı imkanlardan yoksun olan diğer insanları anlamaya çalışır. Ne kadar başarılı olduğu bizim konumuz değil elbette. Konumuza geri dönersek insan bazı şeyleri deneyimlemeden anlamına varamıyor dersek yanılmayız.

Burada özgürlük kavramına değinmemiz gerek Ortadoğu’daki bir insan ile Avrupa’da olan bir insan için özgürlük kavramı birbirinden mantıken farklı olacaktır. Çünkü ikisinin deneyimlediği yaşam kavramın içeriğini birbirinden tamamen ayrıştırmaktadır. İkisi de birbirine bu kendi öznel kavramını ne kadar anlatırsa anlatsın sadece duyduklarından öteye geçmeyecektir bu dinleme edimi ve anlam kazanmayacaktır. Bazı şeylerin aslında genç yaşta anlaşılamamasının en büyük sebebi bu anlam yoksunluğudur. Özgürlük anlamında oluşan bu farklılık tercih edilen asgari yaşam biçimini belirlemektedir. Kimisi için özgürlük sınırlarla belirlenmiş bir toprak parçasında yaşamakken kimisi içinde sırtında bir çanta ile dünyayı gezmektir diyebiliriz bunları çoğaltabiliriz tabi ki. Özgürlük demişken ilk otorite figürümüzün hatta eğitimin ilk başladığı yerin ebeveyn yanı olduğunu vurgulamak gerek. Bu öncelikle sizin hayatta nasıl bir duruş sergileyeceğiniz üzerinde büyük bir etkiye sahip eğer bu kurumda aşağılanmış ve söz sahibi değilseniz ileriki yıllarda düşüncelerini dillendirmekten çekinen çekimser bir çizgide olabileceğiniz anlamını taşır. Bunun yanı sıra demokratik bir aile ortamında yetişen bir çocukta aynı şekilde ileriki yıllarda düşüncelerini dillendirmekten çekinmeyen ve özgüvenli bir çizgide olacağı ihtimali üzerinde durmak gerek. Tabi ki istisna durumlarda yok değildir. Burada ifade etmek istediğim aslında ebeveynler bir noktada toplumu inşa etmektedir. Küba devriminin ilk yıllarında sağlık alanındaki eksikliği fark eden Fidel Castro ve Che eğitime evde ebeveynleri eğiterek daha sonra bu ebeveynlerin çocuklarına sağlık eğitimi vermesiyle oluşan sağlık eğitim silsilesinin başarısı sayesinde günümüzde sağlık alanında Küba var olabilmektedir.

Eserin üzerinde bir takım açıklamalara genel perspektiften bakmak gerekirse insanın doğası gereği özgür bir canlı konumunda bulunduğunu net bir şekilde görmekteyiz. Bu bağlamdan insanın siyasal olarak bulunmuşluk hali sonradan kazanılan bir gerçekliktir. Yazar, kitabın genelinde  doğa durumunu idealleştirmiş bir şekilde açımlamalarda bulunmaktadır. Yine yazarın iktidarın ortaya çıkışı hususunda  üç nedenle açımlama yapmaya çalışmış olması iktidarın varlığının nasıl sürdüğüne  odaklanmasına neden olmuştur.  Genel bağlamda insanların neden itaat ettiği sorusunu net bir şekilde hür olma iradesini kaybetmesine bağlamıştır. Ve bu durum  hukuktan bağımsız bir yönetim biçimi sergileyen önderin faaliyetleriyle devam ettiğini göstererek ilişkinin birlikte olduğunu göstermeye çalışmıştır. 

Yazar daha sonra bağımsız bir anayasa içerisinde yönetici sıfatındaki önderin üzerinden devlet mekanizması tanımlar. Onun iktidarının kendine ait özelliklerden ziyade iktidarını sağlayan arkasındaki örgütlenmiş yapıdan bahsetmektedir. Bu bağlamda halka söylevlerinde sadece iktidara itaat etmemelerini bunun nedeninin ise sadece iktidarı görünen yüzü olmasından kaynaklı olarak belirlemesidir. Dolayısıyla yazara göre, önder diye nitelendirdiğimiz aslında tiranın kendisi ortadan kalksa dahi ardında bir çok küçük önderler yani tiranlar olacaktır. Aynı iktidarın ortaya çıkışında sadece insanların doğa durumundan kaynaklı olarak sorumlu olduğunu ve kendisine itaat edenin özgürlüğü hür olmayı istemeyen kuşak olarak tanıması gibi kitabın en başından sonuna kadar savunulan kötülüğün kaynağının iktidar olması düşüncesiyle çelişmektedir. Kitabın yazarının eserinde tartıştığı ana sorun bireylerin neden seçtikleri iktidara boyun eğdikleri ve seçilen iktidarın varlığını nasıl koruduğu günümüz açısından da oldukça tartışılmaktadır. Bu anlamda iktidar üzerinden sorulan sorular halen modern dönemde geçerliliğini korumaktadır. Demokratik görünen fakat ondan bağımsız bir şekilde vuku bulan rejimlerin  kitapta açıklanan nasıl hükmedebilirim düşüncesiyle örtüşmesi bu güncelliği koruması manasına gelmektedir. Elbette bu konular  iktidarın sınırlandırılması insanların hak ve özgürlüğünün eşitliği fikrinin benimsetilmesi ve demokratik yöntemlerin kurulması üzerinde atılan en önemli yöntemlerden biridir.

Yorum

2. Erkan YAZARGAN (doğrulanmamış) Ct, 19 Ağustos 2023 - 01:52

OZANCAN ÖRNEĞİNDEN HAREKETLE
"kalıpların zararları"

Şu klişe ne kadar doğrudur; "okuyabildiğin kadar kitap oku, bakarsın ilerde YAZAR olursun"?

Şimdiye kadar Ozancan'ın bize aktardığı kelime ve kavramların tamamı -şimdiye kadar ZATEN okuduğumuz ve az çok bildiğimiz ŞEYLER.

O halde, gelsin soru; neden tekrar edip durayım ki, yaratım nedir?

Çatışma olmaması için önceden pes ettiğimi ifade edeyim yani yazarı zorlamayacağım sadece örnek kişi olarak alıp kendi sayfasında irdelemesini rica edeceğim.

ZorbaTv Dergi' nin diğer platformlar gibi eleştirdiğim bir yanı vardı; yazarları bile diğer yazarların yazılarına yorum yazmıyor/yazamıyorlar.

Gelelim mevzuya :)

Öğrendiğimiz veya bize öğretilen her ŞEYİN dünyamızı çokta iyi bir yere/yöne götürmediği doğru mu? Doğruysa ki görünen ve gelecekte olacak olan gerçek/ler bu yönde. En basitinden küresel ısınmayı becerip küresel kaynamaya geçtiğimiz gerçeği. Son dönemini yaşadığımız güllük gülistanlık capcanlı dünya hızla ölüyor. Artık kendi kapsüllerinde yaşamak zorunda kalacak insanların hayatta kalabilecek olanları. Ooo, çok üzücü. Kim yaptı? Dünyanın yeraltını oyup dünyanın gömdüklerini kim çıkarıp yaktıysa o/onlar.

Bizdeki entellektüel görünümlü, kendilerine aydın denilmesini çok seven, sürekli yazan, okumuş yazmış takımı/taifesi/güruhu sürekli geçmişi kazıp cümle devşirdikleri için yaratıcı olamazlar, yaratıcı olmaları imkansızdır çünkü onlar cezalıdırlar. Suçları büyük olduğu için mahşeri vicdan veya kamu düzeni/evrensel insani değerler hükmü vermiş cezayı uygulamaya koymuştur.

Sonuç olarak mevcut mezar kazıcılar çok yakın gelecekte -100 yıl gibi kısa bir sürede, tümüyle silinip gireceklerdir. Kapsüllerinde yaşama mahkum edilen çok az şanslı ise şu soruyu soracak; neden o melun kalıpları bir türlü kırıp, yıkıp, yakıp, yok edip kurtulamadılar?

Yazar (doğrulanmamış) Per, 24 Ağustos 2023 - 14:16

Merhaba eleştirinizi detaylı bir biçimde okudum. katıldığım noktaları olmakla birlikte katılmadım noktaları da mevcuttur. Kendime gerekli olan kısmı alıp katılmadığım noktaları irdeleyemeyeceğim. Teşekkürler.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.