Acının Felsefesi

Edebiyat

Acının Felsefesi

Aydınlanmanın erken dönem düşünürlerinden olan Yahudi kökenli Hollandalı Filozof Baruch Spinoza, evren ve insan hakkında modern fikirler ileri sürerek öncü ahit eleştirileri yapmış ve zamanla 17. Yüzyıl felsefesinin önde gelen rasyonalistlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Kaynaklar Descartes'ın fikirlerinden etkilenen Spinoza’nın, Hollanda Altın Çağı’nın önde gelen filozofu olduğundan gururla bahsetmektedir. Hayatta olduğu zamanlarda anlaşılamayan birçok filozof gibi Spinoza da ne yazık ki yanlış anlaşılmaların muhatabı olmuş, garip bir çelişkiyle hem en büyük din düşmanlarından biri sayılmış hem de fikirlerinin temel kaynağının Tanrı sevgisi olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca Filozof’ungerçek bir bilge hayatı yaşadığı onunla ilgili çalışmalarda aktarılmaktadır. İşte bu ilgi çekici düşünürün-ki itikadımca bütün filozoflar ilgi çekicidir- geçenlerde okuduğum ve duygu yönetimine temel teşkil edebilecek değerde bir sözü, günlerdir zihnimi meşgul ediyor: Acı da iyi bir duygudur, çünkü incinen kısmın henüz çürümemiş olduğunu gösterir…

Aslında üzerine sayfalarca yazı yazılıp günlerce konuşulabilecek bir yargı değil mi sizce de? Ama belki öncesinde şu soruya cevap bulmalı: Sahici bir acı nedir? Yahut acı, kime göre neye göre acıtır?

Mesela bir kadının şiddet görmesinde midir gerçek acı? Şiddetin oranına göre midir? Bir çocuğun 21. Yüzyıl’da aç bırakılması, sefil, kimsesiz; savaşın ortasında savunmasız kalması mıdır? Ya da şımarık ve aç gözlü bir kimsenin bütün günü hayatından şikâyet ederek geçirmesi midir? Dünyanın yükünü sırtlanmış giderken tek kelime dahi etmeden önüne bakan bir kişinin yaşadıklarında mıdır? Dünyaya bir evlat getirme çabasında çekilen sancı mıdır acı? Sabah kahvaltısı gecikmiş olan sözüm ona bir beylerbeyinin kazınan midesinde hissettiği midir? Yoksa ehline düşmemiş bir canın ya da bir inci mercanın ziyanında mıdır? Ekmek parası diye canını hiçe sayıp cam silerken ayağı kayarak apartmanın bilmem kaçıncı katındandüşen bir kadının sakatlanmasında mıdır? Gece gündüz demeden evinden yurdundan uzak düşerek vatan savunmasına ömrünü feda eden isimsiz kahramanların ruhlarında mıdır? Verdiği emeklere ve uykusuz gecelere rağmen ihanete uğramış bir kalbin paramparça edildiği anda mıdır gerçek acı? Bütün bu suallerin suali içindeki cevaplarda mıdır yoksa?

İncinen kısımlar henüz çürümemişse insan acıyı hissetmededir belli ki… Aklın ve ilmin dahi açıklamakta yetersiz kaldığı ise şudur: Bundan dört asır önce, böyle hisli bir filozofun yetiştiği bir kavmin nasıl olup da dünyadaki nice zulmün müsebbibi olabildiği korkunç handikap! Öyleyse hızla küreselleşip insani hislerin yönetilemediği modern dünya düzeninin evrensel değerlere evrilerek acının bal eylenmesi şart görünmektedir. Bu da şüphesiz, incinen kısımlarımızın çürümesine müsaade etmeden harekete geçerek gerçekleşebilir…

Dr. Seda Artuç Bekteş

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.