Aşkta Pusulasız Kalmak

Deneme

Aşkta Pusulasız Kalmak

Sibel ÜNAL

Aşk kapalı bir labirent, kaybolmak istediğimiz bir harita. Her aşaması ayrı yere açılır; mavi bir gökyüzüne, karanlık, sıkışık bir köşeye veya karmaşık bir yol güzergahına. Bir haritadır labirent. Dolaşık, engebeli. Yolları çatallı.  Hiç engine varılmaz, güneşe kavuşulmaz. ‘Ben’ silinir yeryüzünden. Yön işaretsiz, pusulasız.

Aşk ağı, meridyen ve paralellerle örülüdür. Duygu, düşünce ve eylemlerin her biri aşıkların koordinatlarıdır. Haritadaki iki nokta olarak tasavvur edebiliriz onları. Masaya açılan bir haritaya başımızı eğdiğimizi ve o iki noktanın durmaksızın devindiklerini gözlemlediğimizi hayal edelim mesela. Biri hızlanırken ötekisinin yavaşladığını, biri karaya doğru ilerlerken ötekisinin kıyıya koştuğunu; biri yaklaşırken berikinin kaçtığını…Sonsuzca…Uzaklaşır, yaklaşır, yapışır, ayrılır, birleşir, büyür, küçülür böyle. Çapı büyüyenin ötekini benliğinden sıyırdığı, hiçleştirdiği de olur bazen. Kuyruğunu yiyen yılan misali. Amorf bir şekil alır. Sonra bu şekilsiz kütleden belli belirsiz bir hareket oluşur ve bir parçası kendini o bütünden koparır, ayırır. Yutulan parça, yeniden bir nokta olarak varlık gösterir harita üzerinde.

 Görsel kaldırıldı.Aşıkları birleştiren, ayıran, uzaklaştıran, farklı yönlere iten nedir? Neye göre hareket   ederler? Yönlerini neye göre belirlerler? Yolları niçin kesişir? Onları ana ve ara yönlere sürükleyen nedir?

İklimdir kimi zaman, geliştiğimiz ortamın havası, suyudur; aile, çevre, kültürel atmosfer, toplumsal değerler, inançlar vb.  Bazen yüzey engebeleri yani büyüdüğümüz coğrafyanın sertliğidir. Farklı etmenler farklı yol arayışlarına zorlayabilir en nihayet. Doğaçlamadır çoğu. Bazen bırakıp gitme arzusu da doğabilir içe. Özgürlüğü yitirme korkusundan mıdır, bilinmez. Altta yatan başka başka nedenleri de vardır. Aşık, sadece hayata karışmayı, haritada kaybolmayı seçer. Böylelikle ağın içinde rotasız dolanma imkânı bulur.  Dışarıdan dikte edilen, belletilen, koşullandırılan ya da eline tutuşturulan pusulayı kullanmayı reddeder. Yönden çok, yeryüzü engebelerinin cezbesine tutulmuştur bir kez. Göğü baştan başa renge boyayan gökkuşağın altından geçmek, erişilemez olanın hayaline tutunmak… Aşkın kendi esrimesidir bu.  Ferhat’ın dağları delen aşk iksiri gibi. Derin vadilerden dağlara, dik yamaçlardan zirvelere, sert iklimlerden tropik bölgelere doğru.                                                                                                                                           Aydınlanma çizgisi denilen o ince tekinsiz alacakaranlığı, o hattaki belirsizliği kat eder. Gündüzden geceye geçme cesaretini yakalar. Sıcak topraklardan kumlu verimsiz çöllere, buzullarla parçalanmış fiyortlardan tuzlu falezlere değin uzar macerası.

Görsel kaldırıldı.Lejanda Sıkışan Aşk (1) Bu iki noktanın tutku, arzu ve dostlukla birbirlerine çekildiği de olur. Canlılıkları, sevinçleri, coşkunlukları aşkın yoğunluğuna göre dalgalanır durur. Yükselip alçalır, genişleyip daralır aşkları. Renklenir. Kimi zaman soluklaşır söner. Aşıklardan birinin haritanın kenar çizgisine dek savrulduğu da görülür. Çıkmak ister. Dondurucu kutuplara ya da kavurucu çöllere de düşse fark etmez. Gittiği yön umurunda olmaz. Aşk bu, pusulasızdır en nihayet.

İki noktanın çekim kuvvetini kaybettiği anlar da olur. Dostluğa dayalı, tutkunun ağırlığının olmadığı düşük yoğunluklu bir ilişki hali hasıl olur. Tutkuya ihtiyaç duyar böylesi. Tutku ki kontrolsüzdür. Sıcak ve soğuk deniz akıntıları gibi istikrarsızdır.  Alçak kuşaklardan kutup altı bölgelerine dek yol alan, ısınıp, soğuyan ve bir anda tersi yönde hareket eden bir doğaya sahip. Fırtınalara, tornadolara, hortumlara gebe. Ilık kıyılardan kontinental iç kısımların gündüzden geceye değişen dengesiz ve dondurucu zirvelerine değin savurur o.

Arzu Düğümü

Haritada renkler de vardır; maviden yeşile, yeşilden kahverengine geçiş yapan kuşaklar halinde.  Hiçbiri aşka tam karşılık gelmez, o kendi rengiyle boyanmak ister. Kırmızıdır en çok. Ne ki rengidir aşkın. Ama illaki pembeyle görülmek ister kimisi; bir gömlek, bir boyun bağı veyahut bir bornozla. Aşkın adı olur o zaman pembe.

Aşk yasaklı alanlarda dolanır tekinsiz. Birleşme niyetiyle yaklaşır iki nokta. Ancak cesaret edemezler. Toplumsal baskı arzularını, birbirlerine duydukları cinsel çekimi açık etmelerine engeldir çünkü. Ötekinde tutuklu kalınır. Arzu kavurucu olsa da ondan sıyrılma zorunluluğu hissedilir. Bastırılır ya da yüceltilir. Bu iki eril noktadan seven taraf sürekli olarak sevileni eksen alır. Onun yapıp ettiği, tutum ve davranışları, yaşadıkları gözlenir, dillendirilir. Sevilene dönük duygu yoğunluğu gözbebeklerinde mayalanır adeta. Açık edilmeyen, için için yiyip bitiren bu yasaklı aşk, bazen de dostluk zeminine yerleşmek zorunda kalır. Adına dostluk da dense, birinden ötekine yönelik gidip gelen ‘özel’ şeyin ne olduğunun her ikisi de farkındadır. Ortak isimler, benzer giysiler, anlatılar-misaller dolayımıyla dışa vurulur. Aşılması zor, kırılgan sınırı taraflardan hiçbirinin geçmeye cüret edemediği bu durum, bazen perdelenir. Vitrine alımlı bir kadın yerleştirilir.   

Wolff ’un (2) belirlemesine göre, Friedrich Nietzsche’yi Richard Wagner’e yedi yıl boyunca bağlamış ‘özel’ denen homoseksüelliğe yatkın böylesi bir ilişkidir.  Nietzsche’nin hayranlık ve uç noktaya vardırdığı bir tür tapınmaydı. Vazgeçişi de bir o kadar yıkıcı oldu! Wagner’e karşı duyulan şiddetli öfke bir yana, işkencecisini bir daha görmemek üzere hayatından menetme ile sonuçlandı.

Kâğıt Kesiği Aşk

Gizemli, karanlık, çözülemeyen, tam anlaşılmayan ve tutkuyla, arzuyla, dostlukla, kıskançlıkla, sahiplenmeyle, hak iddiasıyla yoğrulur aşk. Farklı maskeler takar, farklı kostümler giyer.

Heteroseksüel ilişkilerden, çeşitli homoseksüel ilişkilere, Marquis de Sade’ın savunduğu zevk odaklı, sapkınlığa varan ilişkilerden, altmış sekizlerin marjinal ilişkilerine, Henry Miller ’in romanlarında bahsettiği sürekli yeni cinsel deneyim peşinden koşan çapkınların ilişkilerine ya da günümüzde benimsenen her iki tarafın isteğine bağlı olarak gelişen karşılıklı zevk vermeye dönük haz odaklı ilişkilere değin geniş bir yelpazesi vardır onun. Geçmişten günümüze gölgede kalan karanlık bir yanı olduğu da muhakkak.

Ne olursa olsun belirsiz ve tanımsızdır aşk. Harita sathında durmaksızın devinir baş döndürücü bir biçimde. Bir boylamdan bir başkasına, bir nirengi noktasından bir yerleşkeyi gösteren işarete kadar. Arayış sürer böyle. Yanlış yerlerde konumlandığı da olur. Ana yönleri ya da hepten yön duygusunu yitirdiği de. Ne ki, Mercator Projeksiyonu’yla (3) çizilmişçesine hatalıdır harita. Kuzeyi gösteren pusulayı düşürmüşse bir de… Enlem ve boylam dereceleri arapsaçı misali karışır birbirine. Yıldızlara kayar gözler bir umutla. Ola ki izlerinde, parlaklıklarında bir işaret, bir belirti görme umuduyla. Kendinden kuşku duyar da onların doğruluğundan asla. Hisler, duygular, düşünceler o göğe yapışıktır adeta. Yürek, her şeyden şüphe duyar. Çapraşık, kâğıt kesiği can yakıcıdır aşk. Uçurumların ucunda beklenir uzunca. Koordinatlara sıkışıp kalınır nefessiz. Silinir sonunda yönsüz haritanın bütün izleri.                                                                                                                                                              

(1) Lejant, haritada kullanılan işaretleri açıklayan tablo.                                                                                                                                      

(2) Francıs Wolff, Kusursuz Aşk Yoktur, Pinhan Yay., s.44                                                                                                                                     

 (3) Mercator Projeksiyonu: Yeryüzünü haritalamak için kullanılan bir tür projeksiyon yöntemidir. Ör.Kutup bölgelerini olduğundan daha büyük, hatalı gösterir.

sblunal34@hotmail.com

                                                                                                                               

Yorum

Ufuk kocayol (doğrulanmamış) Ct, 15 Temmuz 2023 - 14:05

Coğrafya eğitimi aldığınız bariz belli oluyor ve belirsiz tanımsız aşk bazen mutluluk bazen acı verir kâğıt kesiğinin acısı yürek yakar ama kısa süre sonra unutulur belirsiz ve tanımsız aşk her zaman etkisini devam ettirir

Hamza Akşit (doğrulanmamış) Sa, 18 Temmuz 2023 - 10:32

Sayın Sibel Ünal'ın bı denemede kullandığı dil ve yazım gerçekten kusursuz. Zengin bir söz dağarcığı, hiç yazım (imla) hatası yok. Kutlarım.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.