Ben, Öteki ve Sen
Serap Demirağ
“Ben” diyerek başlarız yaşama. Çevremizdeki her şey, herkes “ben”dir. ”Ben”lerle örülür o minik dünya. Anne “ben”dir, baba “ben”dir, kardeş, arkadaş, oyuncak ev, hala teyze her şey “ben”dir.Yenilen yemek,içilen su,giysiler de “ben”dir.Bu öyle bir “ben” deyiştir ki,aslında her şey BİRdir.
Derken ayağa kalkar küçük insan.. Yürür, koşar, oyunlar oynar. Konuşur. Anlar. Düşünür. Sıra karşısındaki insanların “sözlerini dinlemeye gelir.O eski ”ben “ ve “ben” e ait uzantılar yavaş yavaş terk ederken yuvayı,”ötekiler” doldurmaya başlar her yeri.Yaşam ilmikleri atılmaya başlar.”Öteki” tehlikelidir diye yıkanır beyni.Hiç görmediği ötekilerin farkında bile değildir eğitmenleri.Geçmiş silinmiştir o duru gözlerde.Ötekilerle gelişmeye başlayan “ben “ de, artık önceki olmaktan çıkar.
Egonun endamı görünür. Bu melodramın baş oyuncusu olmak için dayanılmaz bir çekimle atılır sahneye..Ötekileri küçümsemeye,yaşamındaki minik deliklere oturtmaya başlar. Yeni.”ben” o derece büyür ki,sahneler bile almaz sonunda onu.Dünya sahne oluverir gözünde birden.İnsan o yaradılıştaki ışığı silkelemiştir artık sırtından.Giydiği, ötekilerin zevklerinin kontrol aynasına dönüşmüştür.Ne paylaşma vardır,ne verme.Ne konuşma vardır artık,ne de dinleme. Çoktan tırmanmıştır bile Babil Kulesi’ne.O kendi ayaklarının üstünde duran,erişilmez insandır artık.Beğeneceği,örnek alacağı kimse kalmamıştır.Küçümseyen bakışlarla süzmeye başlar çevreyi.Eleştirir,agresiftir.Yaptığı her şeye onay ve methiye bekler.Vermeyeni de hayatından defeder.Ondan isteneni büyük bir azametle sunar,Yarı bellerine kadar eğilerek teşekkürler edilmesidir beklediği.Hedeflediği tahta böyle kavuşacağını düşünerek sürdürür yürümesini.Topuklarını yere vura vura atar adımlarını.Dağları titrettiğini hissederse mutlanır.O artık beklenen,tertemiz yaradılışından uzak,insanın kirlettiği bir yaratıktır.Ama,ne yazık ki,ne aynası vardır kendisini görecek,ne de bir yiğit kendisine gerçeği gösterecek.
Kuşkusuz değişimdir yaşam. Yaşamın değişmeyen özüdür bu. Her şimdide, bir öncekinden farklı olmamız öncelikle doğasallığımız gereğidir.Sonra da aldığımız her duyum farklı kılar bizleri.Büyüyen ve gelişen bilinçle şekillenir her şey yeniden yeniden.Her yaşam dramının mutfağında pişirilen bu kısır döngüsellik sonunda ,çok az insan doğruya özlem duyar.
Sevgiyle gelir “sen”..Değişimin kaçınılmaz olgularından biri olan bu kavram, karşı cinse çekimle ortaya çıkar ilk kez.”Sen” demeye başlanır sevgiyle.”Ben” kalmaz bir süre.Bu bazen yerleşir yüreklere,açar kapıları,bazen da bitişlerde bir daha gelmemecesine kaybolur gider.”Öteki” yerini “sen” e bırakmıştır artık.Her şey “ben” in dışında düşünülmeye başlanır.Mutluluk,ayakları yerden keser,gerçeklere kapatır gözleri.Hayallerle kurulu bir evrenin merkezi olur “sen” diyen.
Bilinçle seçilmeyen, aklın kararlarına uymayan her şey gibi “sen” de eğer bilinçle yerleştirilmemişse yüreklere,en ufak bir esintide kaçar gider kapının aralığından. Ötekiyle gelen kuşkuculuk, denemeler, yoklamalar biçimselliklerini korumaktadırlar çünkü. Saklandıkları delikte sürdürürlerken nefes almalarını, fırsat kollarlar.
Her “sen”in, karşısında “ben”ler dizilidir “Sen”,”ben”den ayrı bir şey diye düşünüldüğünde, bir yığın “ben” getirmiştir peşi sıra.Ve bu şekilde kabullenilen “sen”,in insanları yan yana değil ,karşı karşıya getirmesi de kaçınılmaz olur.
Oysa ne problem var ortada,ne de çözüm gerektirecek olaylar dizisi.Öncelikle şu Babil Kulesi’nden inmeyi başarmalı insanlar.Hatta yıkabilmeli onu el birliğiyle.Ve koşulsuz sevebilmeli.Beklentilerinden arındırmalı benliğini.Beklenen her şey için geçerli olan kaçınılmaz mutsuzluklar,sevgiyi de delip geçmekte acımadan.Ve biz, kendi ellerimizle üretmekteyiz karanlıkları.Birbirini sevmek bireysel olsa da,”sen” için üretebilmektir özü.Ve “sen” olabilmektir.Her sevgi kendi dilini konuşmaz kuşkusuz..Ama,her sevgi ortak bir dildir..Paylaşımdır..Paylaşmanın bittiği yerde dil de çöker gider.Çünkü gizillerin keşfine yönelik iç yolculuklarda,sevginin açtığı kapılar,incinen yüreklerle bir bir kapanır gider.Acılar bir süre unutulmaz,bir süre adına sevgi de denir bunun ama,gerçekte paylaşılan yeni dillerle,yeni söylemlerle yeni “sen” lere açar kapılarını.Doğru olan da budur.Sever görünmekle,sevmek arasındaki derin uçurum böyle kanıtlar kendisini.
Deneyimler olgunlaştırır,deneyimlerle ulaşılır “öz”e.Çünkü kazanımların hiçbiri kalıcı değildir.Deneyimler dizisinden yaşama geçirdiklerimizdir bize kalanlar..Kuşkusuz insan kendisini yaşar bulduğu andan itibaren ,çevresiyle de hesaplaşmak durumunda kalır ama,asıl hesaplaşması gerekenin kendisi olduğunun farkına vardığı zaman gerçek insanı bulacaktır yüreğinde.En zor olanı başarmalı,kendisini yargılamalıdır korkusuzca.Ve gerekirse kendisini cezalandırabilmelidir de.Yaşamın kabukları böyle soyulur,böyle ulaşılır üst bilince ve ancak böyle BİR olunur yeniden…
Yorum
Ben yani ego ve değişim. …
Ben yani ego ve değişim. Hepsi birbirini zorlayan girdaplar. Aslında sorun otekilestirenlerde. Bunu aşmak yerine üstüne gitmeli.
Yeni yorum ekle