Eski Zamanların Hisli Şarkısı

Deneme

Eski Zamanların Hisli Şarkısı

Dr. Seda Artuç Bekteş

 

Eski zamanlardan kopup gelen bir şarkı melodisi gibi çalındı kulağıma. Sözleri yitik, sözleri eksik yahut sözleri aslında hiç doğmamış… “Ölümü düşlemek de nereden çıktı” dedim.

Bu fikirler nereden geliyordu aklıma. Fakat kaçınılmaz bir gidiş olduğunu bile bile, dolup dolup boşalamayan göz pınarlarıma niçin söz geçiremiyordum? Hep, kulağımdaki o melodi yüzünden böyle olmuştu. Belki şarkının güftesini hatırlasam geçecekti şu anlam veremediğim, ancak bir o kadar da dünyanın yükünü taşıyan his…

Geçen gün taze üzüm yaprağıyla sarma yaparken geliverdi aklıma. Ah o şarkının sözleri, buralarda bir yerde gizliydi. Zira ben onunla çokça sarma sarmış, pek çok içli köfte yapmıştım. Sarma sarılır bu arada, dolma doldurulur. Konuyla pek ilgisi yoksa da…

Öyle güzel anlatırdı ki acıklı hayat hikâyelerini, olağan bir şeymiş sanki, bir daha bir daha dinlemekten sıkılmazdım. Bazen bildiğim hâlde yeniden sorardım. O zamanlar henüz düşkün değildi, bunu anlatmıştım diye başlardı. Tekrar ederken birtakım ayrıntıları atlamazdı. Gençtim o zamanlar üstelik. Bazı şeylere hâlâ hayret edebiliyordum.

“Karne Senesi” diye bir tabiri vardı mesela. Şekerin, çayın, sabunun kayıtlı ve sayılı alınabildiği… Karne Senesi’nde doğmuştu. Evet hatırlıyorum bir de kendisinden sabunu dahi sakınan bir üvey annesi vardı. Çok çilesi vardı, çileyi yaşam şekli hâline getirmişti.

Ama işte her şey kırık dökük, acı tatlı, sıra sıra geliyor da hatırıma; yalnızca kulağımdaki melodinin sözlerini anımsayamıyorum. “Ben, ölüm meleğinin böyle geleceğini düşlememiştim.” dersem ölüm meleğinin geleceğini düşlediğim sonucuna ulaşılabilir mi?

Ağlamak gelmiyor içimden, ancak ağlamak istiyor gözlerim. Çünkü ben o şarkının sözlerini düşününce gülümsemeyi yeğliyorum. Doğurduğu altı çocuk geçiyor gözümün önünden. Teyzelerim, dayılarım ve en çok annem… Kimi kavunlar olduğunda doğan kimi narlar toplanırken... Biri bağ bozumunda, diğeri baharda, öteki zemheride…

İşte o eski zamanların şarkısı, gidiveriyor sessizce. Hiç güftesi olmamış bir melodi gibi. Kimliği dahi başkasından yadigâr, doğumu kayıt altında olmayan; fakat ne talihse on beşinde ana olmuş, kırkının başında anneanne, sonra çile hep çile…

Madem buraya kadardı, güle güle eski zamanlardan kopup gelen ve kulağımda hep sözlerini arayacağım hisli şarkı… Sayende sarmayı hızlıca sarıp içli köfteyi incecik açabiliyorum.

Ya bu boğazıma kitlenen yumruyu kim çözecek?

 

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.