Gerçekliğin İllüzyonu Üzerine

Edebiyat

Gerçekliğin İllüzyonu Üzerine

Sadece gerçeklikten koptuğunuzda gerçeği görebiliyorsunuz. Zira insanın kendine iğne batırması, başkasına çuvaldız batırmasından daha zordur. Neden?
Çünkü herkes aslında kendi gerçekliğinin önünde bir maske ile gezer durur. Kişi kimi eleştiriyorsa mesela, aslında o eleştirdiği şahsın huylarının aynını kendinde taşır. Yahut kim kendini durmadan övüyorsa o kişi gerçekte, övdüğü özelliklere zerrece sahip değildir. İşte genelde ailece gidilen ve asla harcanan paraya, daha da önemlisi zamana değmeyecek olan bazı dönemlerin otel tatillerini de bu bakışla değerlendiriyorum. İtikadımca söz konusu bu tatiller, gerçek hayattan kopuş sürecinin bir provası niteliğinde.Şöyle ki aslında pek de lüks ve fantastik bir hayat sürmeyen çekirdek aileler, çoğunlukla bütçelerini zorlayarak, birkaç gecelik “her şey dâhil” otellerde konaklıyorlar. 6 yaş altı çocukların genellikle ücretsiz kabul edildiği söz konusu otellerde, yeme içmenin yanı sıra birtakım etkinliklerden de yararlanmak mümkün olabiliyor. Ancak bu etkinlikler kapsamında henüz kültürel herhangi bir aktivitenin ya da bireyi ruhsal veya kişisel açıdan geliştirebilecek bir programın olduğuna rastlamadım. Konuyla bir ilgisi yok fakat bu kadar yorum yapabildiğine göre sen de -ne yazık ki- bahsi geçen mekânların yabancısı değilsin, dediğinizi duyar gibiyim. Yine de bu yazının konusu o yaman çelişki olmadığı için savunmaya geçmemeyi yeğliyorum.

Asıl merak ettiğim husus ise şu: Yapılacak, insan şerefine ve tabiatına uygun o kadar çok etkinlik varken toplumun bir kesimi neden sadece durmadan yiyip içilen, havuzlarda vakit geçirilen ve belli başlı sıkıcı bir dizi programa maruz kalınan mekânlarda ömrünü katlediyor?
Bu işi biraz, izlenecek birçok sosyal duygusal film varken oturup saatlerce futbol maçı izleme tercihine benzetiyorum. Öyle ya bütün bu bana göre pek de manalı olmayan fiil, sadece sosyal medya içeriği oluşturma maksadıyla yapılıyor olamaz…

Sanıyorum, insanın gerçeklikten kopma gereksinimi onu kendi gerçeği ile yüzleştirmede aracı. Yani başkasına pek de tereddüt etmeden batırılan o çuvaldızları bir kenara bırakıp iğneyi kendine batırma tecrübesi. Çünkü maskeler altında gizlenen gerçeklikler bir anda açık büfe yeme içme alanlarında, sözüm ona sosyal faaliyet yapılan (!) bazı programlar sırasında ya da en doğal şekliyle denize girip çıkarken; hamamlarda ter dökerken kapının ardından göz kırpıvermekte; üstelik kişinin bizzat şahsına… Birkaç gün sonra ise o muhteşem tatil günleri sona eriyor ve aradaki tek farkın çevredeki tanıdık insanlar olduğu ve dolayısıyla maskelerin bin bir renge bürünüp kişiden kişiye aktarıldığı sahte gerçekliğe zorunlu dönüş yapılıyor. Dolayısıyla geriye sadece gerçekliğin gerçeklikle örtülmesi illüzyonu ve sosyal medya vitrinlerini süsleyen maskeler kalıyor…

 

Dr. Seda Artuç Bekteş

Yorum

2. Erkan YAZARGAN (doğrulanmamış) Çar, 14 Şubat 2024 - 23:29

Gerçeklikten kopukluğa genel olarak şizofreni deniyor ama genelleme hastalığı da bir başka çözümsüzluk sonucu. Uğraşmış ama olmamış. İnsan denen varlığın dörtte birinin hazcı olduğu gerçeği kabul edilirse beklenti sorunu da aşılabilir kanımca. Gerçek gerçekten de acıdır. Acı derken biberin acısı gibi bir acı değil aksine ona benzeyen insanın içini yakan bir acı. Bu durumda "bilebile neden acı çekilir" sorunun yanıtı en baştaki şizofreni ile buluşur. Aralarındaki ölçeğin her bir milimetresine de ayrı bir psikolojik sorun dizilebilir.

Neticede hakettiğimiz yere doğru hızla sürükleniyoruz. Şahsen 55 sene iyi bir yaşantım oldu. Bizden sonrakiler düşünsün!

Dr. Seda Artuç… (doğrulanmamış) Per, 14 Mart 2024 - 09:01

In reply to by 2. Erkan YAZARGAN (doğrulanmamış)

Evet 55 sene bu üslupla zor olmuştur anlıyorum, dilerim sizden sonrakilere "nezaketli" bir dünya bırakabiliriz. Amacımız bu...

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.