Geçiş / Diávasi
Sude Ilgın Sak
yok yoktu, ölüler ülkesinin namahrem tabanında
bin cefa, bir cezaya değerdi
arar ve bulurdu gözleri, en aşağılık mahlukatları
haykırır gezer hayaletleri,
ruh koparanlar sıçratırdı etrafa, dalga dalga kabarıp duran
kara karanlık azap nehrinin çirkin sularını,
bin bedenden tek bir nefes dahi çıkmazdı
görür gözler, görmezdi daha fazlasını
parçalanmış kemikler arasında
yeşeremezdi yaşam tek toprakta
öfke ve kırıklıkların sarmaşığında
ancak kemirir dururdu yeraltı kendini,
çatırdardı kemikler ve erirdi gözler üç sonsuz girdapta
ölüm ve kan kokan kadavralar deryasında
ateşten sandallarla taşınan, çürük bedenlerden yükselirdi çığlıklar
kimin feryadı bu?
siyah bir devin gölge eteğinde
cehennemlerden cehennem beğen ey kul dedi bekçi
çık ateşten yolculuğuna
greklerin kayıp ruhlar ülkesinde, ebedi bir gezinti,
tek tanrılıların cehennemine tercih edilir mi?
yahut bin şu tek kürekli sandala ve git uzağa,
baltalı adamların bir yanı beyaz bir yanı siyah ölüm tanrısı
karşılayacak seni,
başka limanlarda ruhların yargıcı bekleyecek…
yağız atı üzerinde esmer köleleriyle
mavi başı üzerinde yükselecek mücevheratı
bekletme beni ve konuş sefil ömrünün sonunda
bitti günlerin ve başlayacak azabın, yolun sonunda
söyle, hangisini yeğlersin
çıkılmaz yola girmeden söyle,
sustu insan iradesinin prangasında ve fırlattı sisler denizine
gökte şakıyıp duran iki yüzlü sikkesini
karşıya taşıyacak olan onu
Yorum
Tebrik
Sude misralarinin tutkunu oldum...
Yeni yorum ekle