
Barış Ekranda, Sessizlik Hakikatte: Kardeşlik Masalı Kimseyi Uyandırmadan
Ozancan Dernek
Ülke öyle bir yer haline geldi ki, herkes aynı gemide ama kimisi kamarada, kimisi su almış bölmede. Kimimiz sabah kahvesini ithal çekirdeklerle içerken “her şey yolunda” diyor; kimimiz aynı cümleyi, boş bir tencerenin yankısına karşı mırıldanıyor. Artık gülmek, ağlamanın daha ekonomik versiyonu: sessiz, pratik ve vergisiz.
Kardeşlik çok konuşuluyor ama kimse kimsenin elini tutmuyor. Barış kelimesi her gün ağızdan düşmüyor, çünkü gerçek hali uzun süredir rafta yok. Televizyonlarda “birlik, beraberlik, huzur” çağrıları yapılırken, ekranda alt yazı geçiyor: “Yeni zam oranı belli oldu.” Birlikte güçlüyüz, evet; ama birlikte kim, o kısmı hep flu.
Ekonomi artık halkın değil istatistiklerin refahı. Büyüme rakamları göğe uzanıyor, ama pazarda patates hâlâ yer çekimine boyun eğiyor. Sınıf farkı kitaplardan çıktı, manav tezgâhına indi. Birinin çocuğu özel okulda “yaratıcılık” dersi görüyor, diğeri devlet okulunda “ısıtıcıyı prize takma” uyarısını ezberliyor. Bir zamanlar eğitim, geleceğin anahtarıydı; şimdi kapı çok, ama anahtar birilerinin cebinde unutulmuş. Sistem hâlâ çalışıyor gibi yapıyor, öğrenciler hâlâ inanıyor gibi görünüyor. İnanç artık bilgiye değil, mucizeye duyulan güvene dönüştü.
İnanç desen, o da piyasa şartlarına uyum sağladı. Cümlelerin sonu hâlâ “elhamdülillah ”la bitiyor ama başlangıcında genellikle ihale kovalanıyor. Kimileri şükrediyor, çünkü refahı sürüyor; kimileri sabrediyor, çünkü mecbur. Aradaki fark, inanç değil; gelir düzeyi. Yine de herkesin Tanrı’sı aynı, sadece erişim hızı farklı. Dualar fiber değil, kota doluyor bazen.
Ve ne tesadüf ki, aynı eller Gazze için göğe kalkarken, bu ülkenin yoksulları o ellerin altına bile sığınamıyor. Gazze’ye ağlarken kendi mahallesinde ekmek kuyruğundakini görmeyen gözler, artık merhameti televizyon kumandasından ölçüyor. Filistin’e destek mitinginde en yüksek sesle bağıranlar, ertesi gün aynı gürültüyle zamlara sessiz kalıyor. Kardeşlik sınır ötesine kadar uzanıyor; ama apartman komşusuna kadar gelemiyor. Ne de olsa dış politikada empati bol, içerideki adalet stokta yok.
Barış hâlâ en çok konuşulan ama en az yaşanan kelime. Her açıklama “hep birlikte başaracağız” diye başlıyor, “ama onlar…” diye bitiyor. “Onlar” kimse, kimse tam bilmiyor — ama herkesin bir “ötekisi” var. Terör artık dağda değil, dilde; bir cümlede bile infilak edebiliyor. Bir virgül yanlış yere konsa, bir insan eksiliyor. Yine de herkes barış istiyor, yeter ki yanındakiyle aynı masaya oturmasın.
Bazı yüzlerde daimi bir huzur var, çünkü kriz onların kapısını çalmıyor. Birileri arabasının modelini değiştirip şükrediyor, diğeri elektriği kesilmesin diye dua ediyor. Birileri geçim hesabı yapıyor, diğeri başarı oranı. Ama herkes eşitmiş, değil mi? Eşitlik o kadar kutsal ki, kimse ona dokunmaya cesaret edemiyor. Belki de eşitlik, bu ülkenin en güzel vitrini — camdan bakınca şahane, ama girmek yasak.
Ve bütün bu düzenin ortasında hâlâ “kardeşiz” diyoruz. Belki gerçekten öyleyiz — sadece bazılarımızın odası daha sıcak, bazılarının ışığı daha erken kesiliyor. Bazılarının çocukları geleceğe hazırlanıyor, bazılarının çocukları geleceği beklemeyi öğreniyor. Bir taraf ülkenin “büyük başarılarından” gurur duyuyor, diğer taraf markette gram hesabı yapıyor. Ama herkes memnun görünmek zorunda, çünkü mutsuzluk artık muhalif sayılıyor.
Yine de umut hâlâ var, belki de çünkü mecburuz. Bu ülkede insan, artık umudu değil, susmayı öğreniyor. Birileri “sabredin” diyor, birileri “şükredin”; ortada kalanlar ise sadece gülüyor — çünkü gülmek hâlâ bedava, ama yakında o da vergilendirilir belki.
Belki bir gün sistem yarattığı enkazın altından yeni bir vicdan çıkarır. Belki çocuklar ezber değil, düşünmeyi öğrenir; yetişkinler inanmayı değil, anlamayı seçer. Belki o gün barış, ekranlarda değil kalplerde başlar. Ama o gün gelene kadar biz, ironiyi iman gibi koruyacağız.
Çünkü ülkede hakikat artık su gibi — kimine kutsal, kimine pahalı, kimine yasak. Ve belki de bu yüzden: biz kardeşiz, ama bazı kardeşlerin duası, diğerlerinin suskunluğuyla besleniyor.
Ve unutma: ülkede herkes barış ve adaletten bahsediyor, ama gerçek vicdan, kendi yalanıyla hesaplaşabilenlerinkinde yaşıyor.
Yeni yorum ekle