Yaren Biçer: Sanat Çizgisi

Deneme

Yaren Biçer:

Sanat Çizgisi 

Son derece şık bir takım giymiş iş adamının telefonla konuşurken kravatını gevşetmesi, sokak sanatçısının şarkı söylerken insanlara paslanmış teneke kumbarasını uzatması, insanlara yanaşmaya çalışan genç anketörden herkesin gözlerini kaçırması, zanaatkâr ellerine sahip bir ayakkabı boyacısının çevik el hareketleri… Ben buradakilerin hangisiyim? Büyük ihtimalle yol soran bir turist olurdum.

Ankara’nın kalbi Kızılay’da metroyu beklerken oturduğum yerde yavaşça kımıldanıyorum; o kötü his bir kanser hücresi gibi tüm vücuduma, zihnime köklerini salıyor. Şu an yaşadığım hayatı huzurlu bulmadığım gibi geleceğe yatırım olarak da göremiyorum.

Zaten gelecek hedefi olmayan, günleri bozuk plak gibi tekrar eden birinin ne gibi bir beklentisi olabilir ki?

Okuduğum bölüm bana göre mi? İleride sahip olmayı planladığım meslek, amacım mı yoksa istediklerime götüren aracım mı olacak? Bunlardan daha da önemlisi ben ne istiyorum?

Tüm bu sorular zihnimde tomurcuklarını bırakmış filizlenirken ben ellerim bağlı izlemekten öteye geçemiyorum. Beklentisizlik beraberinde umutsuzluğu da getiriyor olsa gerek.

Umut kıvılcımları değil midir insanı bir sonraki güne taşıyan? Dostlarım, ailem, birilerine yardım eli uzatmak… Eskiden gökkuşağının en büyüleyici tonlarıyla hatırladığım ve bana zevk veren tüm bu şeyler artık gri, sihrini yitirmiş bir masaldan öteye geçemiyor.

Eskiden bunun kökten çözülmesi gereken bir sorun olduğunu düşünürdüm, şimdi ise benliğimin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Kendime acımak yapacağım en büyük aptallık olur, çünkü bu belirsizlik silsilesinin mimarı benden başkası değil. Hem de olgunluğun bu durumun bir meyvesi olduğu da inkâr edilemez bir gerçek. Dünüm bugünümün kopyasıyken yarınımın da onlara karışıp zaman içinde silikleşeceğinden eminim.

“Bu zor dönemleri atlatırsan sonunda aydınlık günlere ulaşacaksın.” gibi genelgeçer bir sözün yanlışlığına hâlâ şaşıp kalırım. Şimdiki zamanı tozlu ve yüksek raflara kaldırıp gelecek günleri cam fanusa koymuyor muyuz? İronik bir şekilde aradan biraz süre geçince de eski günleri büyük bir özlemle anmamız… Bu döngünün dışında kalan benin tek farkı ise hayatın bir ana karakter değil, tam tersine arka planda çalan şarkı kadar silik bir varlık olduğunu düşünmemdir.

Sanat belki de zihnimde solmamış tek çiçek. Hayatı büyülü kılan sanatın ta kendisidir. Okumayı yeni bitirdiğim kitabın cümleleri ne güzel özetliyor durumu: “Sanat, geçinmenin bir yolu değildir. Hayatı katlanılır kılmanın son derece insani bir yoludur. Ne kadar iyi veya kötü yaptığınıza aldırmaksızın sanatla uğraşmak, ruhunuzu büyütmenin bir yoludur.”(Vonnegut, Kurt-29 sh. Ülkesiz Bir Adam. İstanbul: A.P.R.I.L Yayıncılık, 2020.)

Günün ilk ışığında romanın son sayfalarını okumak, duşta son ses şarkı söylemek, izlediğin filmlerden kendine bir rol seçmek, kaleminle hiç varolmamış bir dünya yaratmak … Hayatta bir amacım olmasa bile günün sonunda sanatın güvenilir kollarına sığınabileceğimi bilmek benim için yeter de artar bile.

Düşüncelerimin, sonu gelmek bilmeyen sorularımın tek işgal etmediği alandır sanat. Bu yüzdendir ki sanata dair herhangi bir şeyi hayatımda bir meslek, amaç hâline getirmekten çekiniyorum. Sanatı sanat için sevebilmek ve yapabilmek istiyorum, daha fazla anlam yüklediğimde değerinin gözümde yitip gitmesi istediğim en son senaryo. Gelecek kaygımın sanatımın önüne geçmesi durumunda sadece hayatımın değil, ruhumun da çıkmaz sokaklarla karşılaşmasından korkuyorum.

Biliyorum ki sanatın salt gerçekliğine erişebilmek için sadece sanatla ilgilenmem yeterli değil, sanatın ta kendisi olmam lazım. Kendimi sanatla tek vücut hâline getirirsem işte o zaman, hayatımı değerli kılmış olurum. O zaman hayat kelimesi zihnimde renklerini geri kazanır, kafesinin kilitleri kırılır.

Sanatın bir parçası olmalıyım ki yaşamıma karşı bir bağlılığım, adanmışlığım olabilsin; böylece hayatın kelepçesini çıkarıp onunla dans edebilirim. Gittikçe yakınlaşan boğuk ses ve saçlarımın rüzgâra karışması metronun geldiğini haber verirken düşüncelerimi askıya alıp gerçek dünyanın kollarına kendimi bırakıyorum.

 Fotograflar: ZorbaTVdergi Koleksiyonu/Zorbey

           

 

           

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.