Yüreğin Saklı Bahçelerinde Sanatla Dans 

Genç Düşünce

Yüreğin Saklı Bahçelerinde Sanatla Dans 

Eylül Özsoy

zorbatv


Roman okurken karakterlerin hemen yanı başında, onlarla birlikte hikâyenin içinde yer almayı hayal ettiğiniz olur mu? 
Beethoven’in 9.Senfonisi ayarında bir beste dinlediğinizde yüreğinizin saklı bahçelerinde dans eder misiniz? 
Dinlediğiniz bir şarkının sözlerinde anlatılanları merak eder misiniz? 
Tüm bu sorulara tek bir sözcük sayesinde olumlu yanıt verebiliyorum: Sanat. 

zorbatv

Bitip tükenmeyen çalışmalar insanoğlunun fikir üretme güdüsüyle birleşiyor, katlanıyor, çoğalıyor… Sonuçta ortaya özgün bir eser, eşsiz bir yapıt çıkıyor. Yoğun estetik duygular ve alın teri sayesinde oluşuyor sanat eserleri. Coşkun duyguların yarattığı eser ortaya çıktıktan sonra yine duygulara hitap ediyor, onları coşturuyor. 
Sanatçı niye zamanının çoğunu eşi olmayan bir eser ortaya çıkarmak için sarf eder ki?  Bir sanatsal etkinliğin benliğimize kattığı o eşi olmayan duyguları anımsarsak, tarih bilinciyle, kültür bilinciyle sanat arasında bir bağ oluşturabilirsek, sanatı günlük yaşamımıza dâhil edebilirsek, işte ancak o zaman sanatçının motivasyonu ile bir bağ kurabiliriz. 
Sanatçının, ruhunun derinliklerinde gezinen ışıltıyı başkalarının da yaşamasına imkân vermesi olağanüstü, değil midir? Sanat sayesinde doğayı, insanı, yaşamı severiz, yaratıcılık, yücelik duygusu kazanırız. 
Duygularımız bizim hazinemiz. Akarsuya benzetirim duyguları. Kimi zaman coşkuyla köpürür. Kimi yerde derinden şırıl şırıl sesini duyarsınız. Duygular sanatla birleştiğinde şahlanır, hayal edilemez etkilere sahip olurlar. Amazon olur okyanusla, Nil olur Akdeniz’le kucaklaşırlar. 

zorbatv


Duygularımıza ev sahipliği yapacak bir yerler bulabilsek… Akarsu coşkuyla aksa, oraya dolsa. Denizle kucaklaşan bir ırmağımız olsa. İnsan olmanın getirdiği hisleri karıştırabilsek suyumuza. Sevgilinin koluna girer gibi sanatın koluna girebilsek. Suyun canlılığı dertlere deva olsa. Sanat yürek kırgınlığının da ilacı olsa, toplumun yaralarının da. 
Toplum hafızasına ışık tutan bir kültürel miras biriktirmiştir dünya. Gözümüzü nereye çevirsek bir zanaat koluyla karşılaşıyoruz. Zanaat bir bölgenin kaynaklarının, coğrafyasının, sosyo-ekonomik yapısının ürünüdür. Toplumu geçindiren bir uğraştır aynı zamanda.
Alet kullanmayı keşfeden insanın ilk mesleği zanaatkârlık olmuştur. Tarih içerisindeki dönüşümü sırasında zanaat, bazen yalnızca usta-çırak ilişkisinde sürmüştür. Kimi kez çiftçi tarafından sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak için yapılmıştır. Taş Devri insanı temel ihtiyaçlarını zanaat yardımıyla gidermiş. Sığınılan mağaradaki yaşam için çakmaktaşı yapımından avcılığa kadar tüm ihtiyaçlar türlü çeşitli zanaatların kaynağını oluşturmuş. Zanaat Taş Devri’nden günümüze evrimleşmiş. Anadolu topraklarında loncalar oluşmuş. Kardeş anlamında kullanılan Ahilik, esnaflar arası dayanışmanın kurulmasını sağlamış. 
Zanaatkârlığın hâkimiyeti makineleşme öncesinde kalmış. Sayı ve çeşitlilikte gitgide azalış gösteren meslek kollarının bir bir yok olması beraberinde bir kültürün geçmişe gömülmesini getirmiş.

zorbatv


Çağımızda üretim ışık hızında gerçekleşiyor. Geçmişin siyah beyaz hatıraları evlerimizden usul usul uzaklaşmakta. İnsanoğlu icat ettiği makinelere gereğinden fazla itibar ettiğinden kendisiyle birlikte çevresine de zararlar veriyor. Kendisine, tarihe, kültüre etraftaki canlı cansız varlıklara karşı yeterince duyarlı davranmıyor.
Eski toplumlardan miras kalmış eşyalara müzelerde cam vitrinin arkasından bakarken meraklı gözlerimiz kilitlenir. Kültür katmanlarının metrelerce derinliklerinden çıkartılan bu objeler yüzyıllar bazen binyıllar öncesinin öykülerini kulağımıza fısıldar. Anadolu’da izini bırakmış medeniyetlerin görkemli yapılarını gezerken şaşırıp kalıyorsak duygularımızı aydınlatan şey sanatkârın eşsiz yaratıcılığı, zanaatkârın azimli alın teri değil midir?
Küreselleşmenin buldozer gibi ezip geçtiği yerel kültürlerin parmaklarımızın arasından yitip gitmesine izin verebilir miyiz? Beton ve çelikle gün be gün grileşen dünyayı elimizdeki fırçayla renklendiremez miyiz? Asık suratlara gülümseyebilelim ki gri şehir çiçek demetleriyle bezensin.  

zorbatv


Tüm canlılar ilgiye ve sevgiye açtır. Parmak izimiz kadar eşsiz olan karakterimizi dizginlemeyelim, dar bir kalıba sokmaya çalışmayalım. Ne zaman ki insanoğlu özgürlüğün kanatlarına tutunur, ancak o zaman yaşamın grileri sevgiyle renklenebilir. 
Sanatla dostluk kurmuş beden yorgunluk nedir bilmez. İnanmaya kendimizden başlayalım, engeller karşısında pes etmeyelim. Sanat hep yolumuzu aydınlatsın, her köşe başında toplumla buluşsun.
 

Yorum

Elif Koçan (doğrulanmamış) Pa, 20 Kasım 2022 - 14:33

Harika bir yazı. Emeğine sağlık güzel kızım.

Ali Fuat DAL (doğrulanmamış) Cu, 23 Aralık 2022 - 22:45

Bir ustanın marifetli elleri, emeği, sabırı ve alın teri ile ortaya çıkardığı ürünün ve bir sanatçının duygu, düşünce ve inceliği ile ortaya çıkardığı bir heykel, bir tablo, bir melodi hep takdirimi, beğenimi, hayranlığımı kazanır, başımda görünmeyen şapkamı saygı ile çıkarırım.
Eylül'ü bu yazısı da ta başlığından ve her zaman olduğu gibi özenle seçtiği fotoğraflarla sanatın inceliğini yazıyla ifade ediş biçmi de sanatlı olmuş.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.