Eleştiri, Korkulu Rüyamız mı?

Eleştiri

Eleştiri, Korkulu Rüyamız mı?

Fatma Göde*

Gündelik yaşamda çoğunlukla kaçınılan, insanın korkulu rüyası eleştirilmektir. Günlük dilde kullanılan anlamı ve olumsuzlama kalıbında görülmesinden; kırıcı, sert bir üslup olduğu düşüncesiyle insanların bundan kaçındığını düşünüyorum. Tabii bu fikrin yerleşmesinde herkesin her konu hakkında fikir beyan edebileceğine olan inancının da etkisi var. Teknolojik imkânların artmasıyla birlikte, sosyal ağların insanlara bu fikrin inşasında etkisinin büyük olduğu yadsınamaz bir gerçek. 
Peki, günlük dilde kullanımının aksine gerçekte eleştiri nedir? 
Bir tür değerlendirme sanatı diyebileceğimiz bu tür, hemen her alanda yapılabilmesi. En bilineni ise sanat ve edebi eleştiridir.  Korku olarak nitelendirilse de eleştirinin amacı eserin değerini ortaya çıkarmaktır. 
O halde yazılı veya sözlü  düşünceyi, eleştiri yapan nedir? 
Bu soruya yanıtım eleştirmen olurdu. Çünkü herhangi bir alanda ortaya konulan konu, eser, düşünce vb. üzerine disiplinler arası veya türler arası entelektüel bilgiye sahip kişi eleştirmendir. Eleştirmen, eseri sarraf edasıyla inceleyip onun değerini ortaya koyabilendir. Bunu yaparken de kendisinden beklenilen, tüm öznel yargı ve deneyimlerini bir kenara bırakıp eseri nesnel bakış açısıyla ele almasıdır. 
Bunu Husserl’in paranteze alma (epokhe) yöntemiyle benzeştirebiliriz. Bu yöntem zihnin bütün ön yargı ve kabullerini askıya almaktır. Böylece tüm ön yargıları parantezin dışında bıraktığında ‘şey’in özüne ulaşabiliriz. Eleştirmen de böyle olmalı; tüm dogmalarını askıya alıp eserin dil, şekil, estetik, üslup gibi ögelerini incelemelidir. Nesnel bakış açısıyla eserin gerek olumlu yanlarını gerekse eksik yanlarını ifşa etmelidir. 
Eleştiri günlük yaşamımıza hapsolan anlamından farklı bir türdür. “Beğendim”,  Beğenmedim” şeklindeki güncel söylemlerden  farklı ve disiplinerdir. Bu söylemleri temel alarak yapılan eleştirinin dedikodudan bir farkı yoktur. Bu nedenle dedikodu ve eleştiriyi aynı kapsamda ele almak, eleştirenin gerçek anlam ve değerinin ortaya çıkmasına engel olmaktır. 
Eleştirinin gerçek anlamının yitirmesinde; yeteri kadar önem verilmemesi,  yapılanların çoğunun ise kitap yorumundan öte gidememesinin  yarattığı olumsuz etki var! Son  birkaç on yıldır da eleştirinin, yayınevleri tarafından reklam niteliğinde kullanılması bir diğer etken. Göz önünde olan bulunan bu durumlarla ve popüler olana yönelme eğilimiyle eleştiri türünde yazılanların etkisinin daha da azaldığını görüyoruz. Yani artık bir sarraf edasıyla işini yapmaya çalışan eleştirmenlerin sayısı giderk azalmakta. Bu da ilerleyen süreçlerde eserin gerçek değeriyle orantısız yorumlarının ortaya çıkmasına neden olurken, okurun da eser hakkında yapılmış nesnel eleştiriye ulaşmasını azaltmakta. 
Eleştiri hakkında düşünülenin aksine; kötü, aşağılayıcı yargıların olduğu bir tür değildir. Ama edebiyat dünyasının boynu bükük çocuğu konumuna getirildiğini görüyoruz. 

* Fatma GÖDE. 1996 yılında İskenderun’da doğdu. İlköğretim ve liseyi İskenderun’da tamamladı. 2020  yılında Gazi Üniversitesi Felsefe bölümünden mezun oldu. Çankırı Karatekin Üniversitesi Felsefe A.B.D. da yüksek lisans eğitimime devam etmekte.
Mail: fatmagode6@gmail.com


 
 
 

Yorum

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.