Türk’çe Eleştiri

Eleştiri

Türk’çe Eleştiri

Prof.Dr. Hasan Bacanlı

“Eleştiri” Türkçenin “güzel” kelimelerinden biridir. Öncelikle “emek” fiilinden gelir ve bir işin, eylemin yapıldığını gösterir. Kişinin yapmış olduğu iş kişinin dışında bir sonuca yol açtığı için “eylenir”. Eğer içe doğru bir sonuca yol açarsa “emilir”. Belli bir hedefe yönelik olursa “ekilir”. Sürekli ve aşırı yapıldığında eylenilen şey “ezilir”. Eğer eylem dışındaki belli hedef belirsizleşirse “eğilir”. Eylem yok olup giderse “eser”. Emek eylemi sürekli hale geldiğinde “erileceği” düşünülür. Bir şey üzerinde eylem yapılırsa “edilir”. Edilen nesne emek eyleminin edilgin alıcısı olduğunda “elenir”. Elemenin ikinci “e” sesi hem öznenin hem de nesnenin eyleme katıldığını gösterir. Nesne açısından yeniden duruma baktığımızda onu dönüşlü hale getiririz, “elenir”. Eleme işi bir sürece işaret ettiğinde “eleşir” (bu durum çoğu zaman eylemin karşılıklı veya birlikte yapıldığını da gösterir). Dış bir özne eleşme işlemine etkide bulunduğunda “eleştirir”. Bu işleme de “eleştiri” denir. 
Dolayısıyla, Türkçenin bize “eleştiri” olarak söylediği şeyler şöyle özetlenebilir: 
1.    Bir eylem söz konusudur (“e”). 
2.    Eyleme maruz kalan açısından duruma yaklaşılmaktadır (“l”). 
3.    Bu eylemden özne de nesne de etkilenmektedir (ikinci “e”). 
4.    Bu eylem bir süreçtir, tekil değildir. Aynı zamanda nesne için devamlılık göstermektedir (“ş”). 
5.    Ama özne bu işi dışardan (belki zorla) yapmaktadır (“tir”). 
6.    Bu eylemin adı “eleştiri”dir. 
Bu ögelerden her biri üzerinde ayrıntılı olarak durmak mümkündür, ama yazı açısından ve anlaşılırlık amacıyla konuyu “elemek” ile sınırlandırmak gerekir. “Elemek” nesne üzerinde gerçekleştirilen bir eylemdir. Hatta bu eylem yapılırken kullanılan araca da ”elek” denir. Sonuç olarak söz konusu bir nesneyi (genellikle eser olacaktır) bir araç (genellikle ölçü veya ölçüt olacaktır) kullanarak bir hale (onu geliştirmek amacı iyimserdir; çoğu zaman övmek veya yermek amaçlanır) sokma işlemine eleştirmek diyebiliriz. Tüm eleştiri işlemi bir nesnenin bir ölçüte göre ele alınması, değerlendirilmesi olarak tanımlanabilir. Bu anlam Türkçe dışındaki diller için de geçerlidir. Örnek olarak İngilizce karşılığı olan ”critics” kelimesi de kritik ve kriter kelimeleriyle akrabadır ve bir ölçüte göre yapılan değerlendirmeleri (elemeleri) ifade eder. 
Ancak eleştiri insanları ürkütür, rahatsız eder. Bunun nedeni de açıktır; her ne kadar eleştiri “sapı samandan” (daha doğrusu “unu kepekten”) ayırmak amacına matuf ise de, çoğu zaman olumsuz sonuçlara yol açtığı veya açacağı düşünülür. Sanırım bunun nedeni insan için cezanın ödülden daha güçlü olmasıdır. Hatta bu yüzden Cesare Pavese insanın cezadan bu kadar etkilenmesine rağmen eğitimcilerin niye cezaya karşı olduklarını anlayamadığını manidar bir şekilde belirtir. Eğitimciler cezaya teknik nedenlerle karşıdırlar, ama insanlar cezadan (ödüle göre) daha çok etkilenirler. Bir çocuğa kendinizi sevdirmek için onu birçok kez ödüllendirirsiniz, ama bir kere cezalandırdığınızda tüm ödülleriniz boşa gider. Benzer şekilde eleştirideki olumlu ögeler olumsuz bir öge karşısında değerini yitirir. Bu yüzden insanlar olumsuz olma olasılığını yüksek görürler. 
Bu noktada bir psikolojik duruma daha işaret edilebilir: İnsanlar başlangıçta her şeye karşı olumludur; bilmedikleri şeylere prim verirler. Yabancılara karşı baştan olumsuz düşünmek hoş karşılanmaz. Dolayısıyla olumluluk zaten elde-bir’dir. Belki de bu yüzden insanlar eleştirideki olumlu şeyleri çabucak göz ardı edebilirler. Bu da eleştirinin olumsuzluğunu ön plana çıkarır. Aynı psikolojik süreç “eleştir(il)meye değer bulunmuş olmak” gibi olumlu bir durumu da göz ardı etme eğilimindedir. Olumsuz bir eleştiri ile karşılaşmak eleştirilmeye değer bulunmuş olmanın değerini düşürür. 
İnsanlar her ne kadar eleştiriden rahatsız olsalar da, eleştiri aslında insanın gelişmesinin ve ben-merkezci (egosantrik) bir durumdan kurtulmasının bir yoludur. Eleştiri sayesinde insanlar kendi durum ve eserlerinin başkaları tarafından nasıl göründüğünü anlarlar, bunun farkına varırlar. Burada ”başkaları” hem başka insanları hem de başka ölçütleri (bakış açılarını) ifade eder. Böylelikle eleştiriler şöyle değerlendirilmelidir: “Eserim şu ölçütlere göre başkaları tarafından böyle görülüyor”. 
Gelişme ve medeniyet eleştiri geleneğiyle (meşhur örneğiyle “tehafüt” ve bunun kardeşi olan ”şerh” gelenekleriyle) meydana gelir. Bu iki gelenek ortaya konan ürünlerin bir takım ölçütler açısından (yeniden) değerlendirilmesini ve yorum ve açıklamalarla daha anlaşılır ve kapsamlı hale getirilmesini gösterir. Eleştirilmeyen ve şerh edilmeyen çalışmalar “karanlıkta türkü söylemeye” benzer. Türkü söylersiniz, ama dinlenip dinlenmediğinin veya sizin kast ettiğiniz şeyin anlaşılıp anlaşılmadığının, beğenilip beğenilmediğinin farkına bile varmazsınız. 
Günümüzde eleştiri ve şerh geleneklerinin kaybı insanların birbirlerini ve birbirlerinin düşüncelerini önemsemediğinin ve ciddiye almadığının (eleştirilmeye bile değer bulunmadığının) bir göstergesidir. Sonuçta bencilliğin artması eleştirinin kaybına yol açar. Herkes kendisinden başka kimsenin eserinin üzerinde durmaya değer olmadığını ima etmiş olur. 
Eleştirinin olumsuzluğunun bazı nesnel nedenleri de vardır. Özellikle bizim toplumumuzdaki kişiler eleştiriden hoşlanmaz hale gelmişlerdir. 
Bunun iki en olası nedeni olduğu söylenebilir:
Öncelikle eleştiri yapanlar sıklıkla kişi ile davranışı (eseri) karıştırmışlardır. Eleştirilenin kişinin kendisi değil (çünkü kimsenin kimseyi bu anlamda eleştiri hakkı yoktur), davranışı veya eseri olması gerekirken, eleştirenler çoğu zaman davranış veya eser üzerinden kişiyi eleştirmeye girişirler. 
İkinci neden olarak ise davranışı veya eseri eleştirilen kişilerin eleştiri yapan kişi için niyet okuduğu ve onun bunu olumlu, iyi bir amaçla yapmadıklarını düşünmeleri gösterilebilir. 
Bunun da iki nedeni vardır. Birinci neden eleştirilen kişinin önceki yaşantılarıdır. Yani geçmişte böyle yaşantılar geçirdikleri için sütten ağzı yanmıştır, yoğurdu üfleyerek yemeye başlamıştır. İkinci neden ise empatiktir; “ben muhtemelen olumsuz bir amaçla yola çıkardım, muhtemelen o da böyledir” düşüncesi. Bu duruma en uygun kavram Sembolik Etkileşimcilerin “işler kamuoyu” kavramıdır. Bu da “bu toplumda zaten herkesin böyle yaptığı” anlayışıdır. 
Tüm bu durumlar eleştirilmeye değer bulunmuş olmanın sevincini yaşamayı engeller. Her engellenme gibi bu engellenme de saldırganlığa yol açar. Bu yüzden eleştiriye cevap çok daha sert ve saldırgan gelir (hatta belden aşağı vurmak da buna dahildir). Bu saldırganlığa maruz kalmak istemeyen iyi niyetli kişi de eleştirmekten vaz geçer. Bu vaz geçiş medeniyetten ve gelişmekten (geliştirmekten) vaz geçiştir, “ama olsun”dur. 

Yorum

Ender göçmen (doğrulanmamış) Per, 15 Eylül 2022 - 11:15

Hasan hocam doyurucu ufuk açıcı bir yazı. Çok bilgilendim kaleminize sağlık.

Metin Yaz (doğrulanmamış) Per, 15 Eylül 2022 - 19:29

Hocam makalenizi iki kez okudum hala anlamadığım yerleri var. Anlayıncaya kadar tekrar tekrar okuyacağım beni biraz aşıyor takip etmeye devam kolay gelsin.👏🏿👏👏🏿👋

Sezin S. (doğrulanmamış) Ct, 17 Eylül 2022 - 17:01

Hocam itiraf ediyorum eleştirinin kavramsalligini yazınızda gördüm. Bilgilerimi sorguladım. Teşekkürler

Sezin S. (doğrulanmamış) Ct, 17 Eylül 2022 - 17:01

Hocam itiraf ediyorum eleştirinin kavramsalligini yazınızda gördüm. Bilgilerimi sorguladım. Teşekkürler

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.