Sancı Şifası

Deneme

    

Sancı Şifası

Tuğba Ceremen

‘’Yoruldum. Yorgunum. İşler bitmiyor. Ev işleri çok nankör. Çocuklar hiç durmuyor . Bak, böyle giderse bir gün yataklara düşeceğim. Yemekler ,bulaşıklar ,çocuklar , çamaşırlar hala memnun edemiyorum sizi. Kırk çeşit yemek yaptım , çocuklar bir kaşık yemedi. Sizin nazınızı çekmek mi benim kaderim ? Evim ocağım tertemiz , çocuklarımı parmakla gösteriyorlar ama gel gör ki benim değerli olduğumu hissettiren kimsem yok. Yazık, gençliğime yazık. Ne kıymetimi ailem bildi, ne çocuklarım, ne kocam. Nankör hepsi. Bişey demiyorum . Ben olmayınca anlarlar kıymetimi. ’’ 
Çocukken işitmeye başladığım bu çileli anne söylemlerine  hiç aldırmadığımı düşünüyordum . Oysa kalem kalem , hece hece işlemişim kadın kimliğime . Bir paragraf dolusu sitem , çeyiz misali hafızamın derinliklerinde sandıklanmış. Anne olunca anlarsın dedikleri elbette bu değildi fakat anne olunca anlamak zorunda kaldığım en güzel konuydu kadınlık.
Kadın olmayı öğretmemek için , anne olmayı öne süren bir neslin evladı olarak , evlatlar dünyaya getirdim . Bir zincirin kopan parçası olmamı kimse istemezdi . Onlarda mecburen öğrendiklerini aktardılar. 
İlk evladımı kucağıma aldığımda büyük bir yeminim vardı içten içe. Asla ! Asla ! Annem gibi olmayacağım ! Annem kötü bir anneydi demek istemediğimi biliyordum. Kavram olan annelikle mücadele etmem gerektiğinden de bir haberdim . Ve annelik serüvenim bu şekilde başladı. Çocuğum dışında her şeyin değersiz olduğuna kendimi ikna edip , sonrasında kendimi unutacak kadar yol aldım . Ne ister? Ne yesin? Nedir onun için faydalı olacak aktiviteler? Ah o aktiviteler. Aktivitelere aktif katılmak için evin her işini bitirme çabası başladı. Sonra ev işlerine olan bağlılığım bağımlılığa dönüştü. Düzen , düzen de düzen .


Çamaşırlar nizamında katlanıp ütülenmedikçe , ev silip süpürülmedikçe , yemekler pişmedikçe kendimi rahat hissedemiyordum . İşler bitince yorgun olsam da huzurluydum . Huzuru nasıl algıladığımda korkunç. Neyse huzurluydum neticede . Oturup saatlerce çocuğumla oyun oynadığımda yemeklerin pişmiş olması neşelendiriyordu beni. Evde mis gibi kokan yumuşatıcı kokusu varsa, övünecek ne çok sebebim vardı. Adına başarı diyordum. Mütevazi tavrımı takınıp toplumda söz sahibi olduğumu savunabilirdim. Görevlerine hakim, yeteri kadar kadın olmuştum. ‘’Kadın bunları yapar ! ‘’ cümlesinin içini kendim mi uydurmuştum?.
Kadınlığı annelikle keşfetmek sürecimde böylece başladı. Kısır bir döngünün son günlerini güzel yaşadım. Güzel olan, içinde bir sürü sancının olduğu süreçti. Neden güzel dediğimi göreceksiniz. İnsanlar buna depresyon diyorlar . Kendimden bıkacak kadar çektiğim sancıya, ben güzel demeyi öğrendim. Bu sancı tüm bildiklerimi unutturmak için direniyordu ruhumda .


İkinci kez anne olma isteği ile ertelemek istedim kendimi belli ki! Görevleri, sorumlulukları, sevdiğim yorgunluğun bağımlılığını yaşamam için şahane bir sebep daha seçmiştim.


Tekrara dönecek sandım . Sorgulamayı bırakacağım. Sancılar sona erecek . Ve olgun bir kabullenme ile görevlerime dört elle sarılacağım sandım. İşler umduğum gibi gitmiyordu. Çeyizlikler dilime dolansa da zihnimde silinmeye başlamıştı. Neden yorgunum! demekten kendimi alamadığım süreç sancısını yükseltti.
Kadın olmayı az buçuk anlamış sayılsam da , anne olmayı ayrıştırmak istesem de terazi dengeye gelemiyordu. Bir şeyler ya yanlış kefelerde ya da daha sepetler çok boştu. Bir isyanın güzelliğini yaşamak için yine sabahın erken saatlerinde uyanmıştım. Öğlen olmadan , eşim henüz evdeyken ciğerimi deler gibi çıktı iki dudağımın arasından o cümle . ‘’ Ben de insanı, uykum var“. 


Gözlerimin içine donuk donuk bakan adam gitmiş , hah şimdi oldu . ‘’Bende bunu anlatmak istiyordum ‘’diyen adam gelmişti. Belki de hala bakışları donuktu. Ama ben görmek istediğimi arıyordum . Çektiğim sancıların tümü tam bu sebepten kaynaklıydı. Arıyordum .
Güzele böylece o gün kavuştum . İnsanım ben . Kadınlığı anneliği ararken kendimi sınıflandırdığımı fark ettiğim o gün. İnsan olduğumu hissettim.  Bir zindanın, pas tutmuş kilidinin , dev anahtarı elimdeydi sanki. İçeride kim varsa azat edecektim. Benim azat edeceğimi sandığım üç dört kişilik bir dünyaydı. Oysa bugün fark ediyorum ,bir nesli kurtarmak için yaşadım belki de tüm bunları. 


İnsan olduğumu anladığım evde eş kavramı değişti önce . Evlatlarım derin bir nefes aldı. Alıyor . Yemekler vaktinden önce pişmeden de doyuyoruz. Belki de babalarının yaptığı köfteyi daha çok seviyorlar ama çaktırmıyorlar. Daha düzenli bir hayata eşlik ediyoruz eşimle. Adeta öğrendiğim bilgiler iki insanın birbirine zulmetmesi içindi. Birlikte daha zor yaşamak için yüklenen annelik , eşlik , kadınlık sıfatlarım artık benden uzaklaşıyordu. Mağdur olmaktan keyif alan çığlıklarım sessizleşiyordu.
Cinsiyet kimliğim kenarda kalınca , fıtratımın bana sunduğu tüm fırsatları bir bir yaşamaya başladım . Ah annelik , ah eş olmak , ah kadın olmak meğer insalığın ne güzel nimetleriymiş. Dur ama kenarda . İnsan olduğumu bilmek bana iyi geldi. Hep biz olmayı başarmaya çalıştığım  dünyada ben olunca nasılda biz olduk. 


Yetemediğimizi hissettiren onca annelik görseline , onca kadın figürüne maruz kaldık, kalıyoruz. Suçu geçmişte arasak da , günümüzde yeteneklerini anneliğe ve kadınlığa sığdıran bireylerin insan olduğunu hatırlatmaya ihtiyacı var . Tüm mağduriyetlere inat bir de hisseden insan olmanın içini doldurmak için adanmış bir ömrün insanıyım. Hissettiğim yorgunluğun , başaramadım demenin , bilmiyorum demenin ,bugün hiç havamda değildim demenin bencillik değil , yeteneksizlik değil insana ait hisler olduğunu hatırlatmak isterim .


Şimdi hangi sıfat hissetmenin güzelliğini gölgeler bilemiyorum. Zincirin payıma düşen halkasını kopardım. Fark edilen her sancının şifası uzun , hissetmesi bol olsun.  
 

Yorum

Fatma Özçerman (doğrulanmamış) Pa, 26 Eylül 2021 - 18:07

Kalemine sağlık Tuğba’’cım... İç sesimiz olmuş kaleminden paragraflara dökülen duygular.
Devamını diliyorum canım 😘

Semra Ervas ateş (doğrulanmamış) Per, 30 Eylül 2021 - 09:24

Bir söz okumuştum; annelik eşittir hiç bitmeyen vicdan azabıdır diye…Ben biliyorum ki ,hiç bitmeyen vicdan azaplarımız ile her gün yeniden doğan ümitlerimizin harbi elbet bir gün bitecek ve beraber yaşamayı öğrenecekler

Gamze Hanilçe (doğrulanmamış) Çar, 26 Ekim 2022 - 16:17

Acı duyabiliyorsan canlısın,başkasının acısını duyabiliyorsan insansın.sen de insansın,hem de çok güzel bir insansın Tuğba.Başarılarının devamını dilerim,kalemine yüreğine sağlık 🌸

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.