Kahire Müzesinde Anamın Sandığı
Yücel Feyzioğlu
Ressam Aydın Karahasan’ın teşvikiyle müze incelemelerini, sergi ve kültürel gezileri 1977 yılından bu yana kaçırmamaya çalışıyorum. O inceleme ve geziler beni çok etkiliyor, duygulandırıyor, bazen ruhumu parçalıyor, bazen hayatıma inanılmaz bir heyecan katıyor, beni geçmişe bağlıyor, geleceğe bakmam için büyük bir pencere açıyor.
2004 yılında “Firavun Tutankamun” sergisi Mısır’dan Bonn’a getirildi. Eski Mısır kültürünü çok merak ediyordum. Gidip tam dört saat o sergide kaldım ve beni huzursuz eden bir etkiyle ayrıldım. Neden huzursuz olmuştum? Bir hafta sonra tekrar sergiye gittim. İkinci gidişimde huzursuzluğumun sebebini keşfettim ve hiç unutamadım.
Kahire Müzesine Girerken…
Bonn’daki serginin üstünden geçen tam yirmi yıldan sonra Mısır’a gitme fırsatı çıktı.
Kahire müzesinden içeri girer girmez zemin katta III. Amenofis veeşi Teje'nin yanyana oturan heykeliyle karşılaştık. Bu ikili MÖ.1360- 1352 yıllarında 8 yıl Mısır’ı yönetirler. Mısır ekonomik ve politik olarak olağanüstü iyi bir dönem yaşar. Ülke en yüksek gelir düzeyine ulaşır.Bu iki gencin adı belleklere kazınır. Rehberimiz Gazi, “Biz o dönem ile II. Ramses dönemini Mısırın altın çağı olarak adlandırıyoruz,” diyerek sözünü şöyle sürdürüyor.
“III. Amenofis sekiz yaşında tahtın varisi seçilir ve babasının yanı başında oturarak deney kazanır. İktidarı ele aldığında sadece on iki yaşındadır. Başarısını savaş ve fetihlerle değil, ticareti genişleterek ve ülkedeki sanat ve inşaat faaliyetlerini teşvik ederek kazanır. Lüks yaşamayı, bol yemekve tatlı atıştırmayıpek sever,muhtemelen biraz şişmandır. Mumyasından dişlerinin çürük olduğu anlaşılıyor.Karısı Kraliçe Teje için bir göl inşa ettirir.”
Üç gün sonra o gölün kıyısında olacağız. En ünlü yapılarından büyük saraylar, tapınaklar ve Memnon heykelleri var. Bu heykeller firavunun morg tapınağının önünde duran devasa heykellerdir. Ne yazık ki mezar soyguncuları, rahipler, araştırmacılar ve önce Hıristiyan sonra da Müslüman işgalciler, hem firavun tapınaklarını soymaktahem de heykelleri tahrip etmekte birbirleriyle yarışırlar. Çağlar boyunca bu soygun sürer. “Hatta Memnon heykellerinin arkasındaki köy, mezarları ve tapınakları soymak için kurulmuş bir köydür. (köyveMemnon Foto)Soyguncular bu köy evlerinin altından kaya mezarlarına dehlizler açarak yüz yıllar içinde firavun hazinelerini çalmayı başarmışlar. Soyulamayan mezar çok azdır. Onun başında da Tutankamun mezarı geliyor. “Bu mezarın bütününü soyamadıkları için bütün eşyasıyla birlikte 3245 yıl dokunulmadan günümüze kalır,” diyor rehberimiz.
İngiliz arkeolog Howard Carter1917 yılında kazı yapmak için “Firavunlar Vadisi ”ne gelir. Birçok firavunun anıtsal mezarı kayalık bir vadide olduğu için oraya “Firavunlar Vadisi” deniyor. Carterkazılara başlar, bir şey elde edemez. Umudunu yitirip geri dönecekken bir kayanın altında Tutankamun adının yazılı olduğu fayans bir fincan,yakın bir yerde kilden yapılmış mühürler ve bir kuyu mezarında da yine Tutankamun adını taşıyan kırık bir ahşap kutu keşfeder. Tutankamun’un mezarına yaklaştığını hissederek geri dönmekten vaz geçer. Kazıyı yoğunlaştırır.
Gizemli Basamaklar Nereye Gider?
Howard Carter1922 yılı aralık ayı son günlerinde VI. Ramses’in mezarının yanında kazıya devam eder. Ve kayaların altında taş bir basamak bulur. Sonra başka basamaklar. On ikinci basamak ortaya çıktığında, “harçla kapatılıp mühürlenmiş bir kapının üst kısmını görür.” Heyecan doruğa çıkar.
“Kapıyı hızla açtırır, 7,60 metre uzunluğundaki koridordaki molozları temizletir. Görünüşe göre soygunculardaha önce buraya kadar sokulmuş, buradaki eşyaların bir kısmını çalmışlardır. Neden devam etmedikleri belli değil. Carter ilerleyince ikinci mühürlü kapıyla karşılaşır, kapıyı açar ve ön odada bulur kendini. Tarih 18 Aralık 1922'dir. Gördükleri bir rüya gibidir: Ölçülemez zenginlikte altın ve değerli taşlar, altın bir taht, altın sedyeler, kaymaktaşı vazolar, tuhaf hayvan başları ve alınlarında altından kutsal yılan bulunan iki büyük heykel. Ve arkadabaşka bir mühürlü kapı daha. Olay yerine fotoğrafçı Harry Burton’uçağrır, gördüklerinin fotoğrafını çektirir.”
Uzmanlardan tavsiye almak, en iyi koruma seçeneklerini tartışmak ve teknik donanımını genişletmek için kazıyı durdurup kapıyı kapatır ve haberi patlatır. Dünyanın dört bir yanından uzmanlarFiravunlar Vadisine akın eder. Carter bunların arasından 11 uzman seçerek kazı ekibini oluşturar.
Koruyucu figürlerin arkasında mühürlenmiş kapıyı açtıklarında, altından bir duvarla karşılaşırlar: Odada tıka basa Tutankamun eşyaları vardır. Kapının sağında, hazine odasına giden bir geçit. Sandıklarınbulunduğu hazine burasıdır. Güvenlik Tanrısı Çakal Anubis ahşap bir kaidenin üzerine oturtulmuş ve dört koruyucu tanrıçayla tapınağı koruyor. (Çakallar ölüye dokunmadıkları, tersine onları korudukları için antik Mısırda Güvenlik Tanrısı olarak adlandırılıyorlardı) Carter dışarı çıkıncaşöyle söyleyecektir: “Onlara bakmak neredeyse saygısızlık gibi geldi bana. Saatler sonra gün ışığına çıktığımda vadinin değiştiğini ve özel bir ışığa büründüğünü gördüm.”
Carter, zor ve çabuk sinirlenen bir adamdır. O nedenle sabırlı arkadaşı Fotoğrafçı Harry Burton şöyle yazar: “En önemli şey fotoğraftı. Eğer o fotoğraflarıçekmeseydik, önemli olan pek çok şey tamamen kaybolur ve bazı ayrıntılar fark edilmezdi.” Haklıdır da. Çünkü bu morg tapınağındançıkanlar, 34’ü büyük, 50 sandık, toplam 5300 buluntudur. Sandıkların içi altın, elmas, yakut gibi değerli taşlarla ve Tutankamun’un özel eşyalarıyla doludur.
Carter dördüncü kapıyı da açtırır. O odada, sarı kuvarsit taşından tek bir blok olarak oyulmuş ve on iki santimetrelik granit bir levhayla üstü kapatılmış lahitle karşılaşır. Bu Tutankamun'un lahitidir. 1,2 ton ağırlığındaki levhayı kaldırdıklarında, keten örtüler altında yatan üç tabut keşfederler; ikisinin yüzeyinde hükümdarın altın bir tasviri vardır.
Altın Tabut Hâlâ Çok İlginç…
Üçüncü tabut ise som altından yapılmış: iki buçuk ila üç buçuk milimetre kalınlığında ve 234kilogram ağırlığındaTutankamun’un tabutudur. Kapağı açtıklarında hayal kırıklığıyaşarlar: Fazla miktarda konulan yağın oksitlenmiş reçine bileşenleri mumyayı neredeyse tamamen eritmiştir. Sadece ayakları ve yüzündeki altın maskeve göğsünde çaprazlanmış hükümdar simgesi ile kutsal asakurtulmuştur.
Arkeolojik roman yazarı C.W. Ceram ise şöyle yazar: “Bu gerçek bizi tek bir sonuca götürüyor: Eğer bu firavun insanlığın hayal gücünüaşan bir ihtişamla gömüldüyse, 67 yıl hüküm sürmüş II. Ramses ile I. Sethos mezarlarına hangi hazinelerle gömülmüş olabilirlerdi?” Ne yazık ki onlar soyulmuş, kapsamı bilinmiyor. Bilinen bir şey varsa, o da Mısır’ın Araplar tarafından işgalinden sonra 8.yy sonu 9.yy başında Bağdat’ın çok zenginleşmiş olmasıdır. (Niran ile Ziryab adlı romanımda ayrıntı bulabilirsiniz.)
Tutankamun, bu yüce yüzlü adam III. Amenofis ve Teye’den 27 yıl sonra, o da 8 yaşında tahta çıkmış, MÖ 1333-1323 yılları arasında sadece on yıl hüküm sürmüş bir firavundu.
Son yıllarda gen araştırmasıyla aile içi evlilikten ötürü hastalıklardan kurtulamayan Tutankamun’un 18 yaşında öldüğü anlaşılmaktadır. Bu kadar yaygın ünü de bütün hazineleriyle bulunmuş tek firavun olmasından gelir.
Önce tahtının önünde duruyorumTutankamun’un, inanılmaz bir sanat eseri. Sonra beni huzursuz eden sandıklarına bakıyorum. Sandıkların ihtişamı değil ama formu tıpkı anacığımın ceyiz sandığına benziyor, duygulanıyorum. Aradan 3245 yıl geçmiş, insanoğlu belki aynı kalitede muhteşem bir sanat yaratamamış ama aynı formu, aynı biçim ve ustalığı korumuş, şaşırtıcı değil mi?
Yeni yorum ekle