Moskova - Yemyeşil Başkent

Kültür

Moskova - Yemyeşil Başkent

 

Murat Özsoy

 

Haziran, Rusya'nın en sıcak ayı. Gökyüzü pırıl pırıl... Yemyeşil bir kent seriliveriyor gözlerimizin önüne. Uçağımız Moskova üzerinde… Biraz daha alçalıyoruz ve bu kez dev işçi blokları çekiyor dikkatimizi. Moskova'nın beş havaalanından birinin pistine değiyor uçağımızın tekerlekleri. Yolcularda bir ferahlama. Alkışlar yükseliyor.

Moskova, Rusya'nın Avrupa'daki topraklarının kalbi. İçinden Moskova Nehri geçiyor. Rehberimize bakılırsa, Moskova Nehri'nde tutulan balığı kediler bile yemezmiş. “Madem öyle, bu balıkçılar ellerinde oltalarla niye bekleşmedeler ki?” diye soruyorum hayretle. “Hobi işte!” diye yanıtlıyor rehberimiz.

Kent 1.000 km2 büyüklüğünde. Rakım 80 metre. Deprem ihtimali pek düşük. Ama olmaz olmaz, dememeli. Çünkü olmuş. XV. asırda olmuş, XX. asırda da tekrarlamış. Peki, ne hasar yapmış derseniz, avizeler sallanmış sadece; hepi topu 2, hadi taş çatlasın 3 civarıymış şiddeti.

Moskova’da kimi zaman Cosmos Otel’de kaldım; kimi zaman da pek çok turistin vazgeçilmez ikametgâhı olan Intourist Hotel’de. Cosmos’un bahçesinde Fransa Cumhurbaşkanı General De Gaulle’ün heykeli bulunuyor. Çünkü otelin mimarları Fransız ve Rus imiş. Otelin yakınlarında, ilk Sovyet roket projesinin genel müdürü ile uzaya giden ilk kadın kozmonotun heykeline yer verilmiş. Cosmos 1.777 odasıyla Rusya’nın en büyük oteli.

Moskova’nın kuruluş tarihi 1147 olarak kabul ediliyor. Çünkü ilk kez o zaman, Moskova adı tarihi kayıtlara geçmiş. Kent, 1980 Yaz Olimpiyatlarına ve Eurovision 2009'a ev sahipliği yapmış. Moskova, “En çok milyarderin yaşadığı kent” unvanına sahip. Dünyanın en pahalı şehirleri listesinde defalarca ilk sıralara yerleşmiş.

Yılda bir buçuk milyona yakın turist geliyor Moskova'ya. Kent muhteşem ormanlarla dolu. Çok eskiden Moskova sadece Kremlin ve Kızıl Meydan'dan oluşurmuş. Rusya'nın ilk özel tramvayı, tahmin edilebileceği gibi bu kentte hizmete girmiş. Moskova'da, Rusya’da erkekler çok kıymetli… Çünkü 100 kadına 86 erkek düşüyor. Ülkedeki kadın sayısı erkeklerden 10 küsur milyon fazla.

Moskova'nın bir belediye başkanı kışın buzu kırar, nehirde yüzerdi. “Deniz aygırları” diye boşuna denmemiş dondurucu soğuklarda yüzen bu tür insanlara. Kentin ısınma altyapısı sağlam. Kasım-Mayıs arası ısıtma var. Moskova'da bulunan yedi ısıtma merkezi kente 24 saat sıcak su temin ediyor.

Havaalanı, şehir merkezine kırk kilometre mesafede. Yol boyu II. Dünya Savaşı anısına dikilmiş anıtlar dikkatimizi çekiyor. 1937'de Stalin Sovyet ordusunun 40 bin subayını sürgüne gönderir. II. Dünya Savaşı başlayınca, Sibirya kamplarından geri getirilen subaylar cepheye sevk edilir. Aralarında mareşal bile vardır. 1941'de Almanlar Moskova'ya 38 km yaklaşır. Buna karşın, Lenin mumyası ve gizli arşivler dışında hiçbir şey Moskova'dan çıkartılmaz. Lenin'in mumyası, tehlike geçene dek Urallar'da saklanır. Halk bile bilmez bunu.

1921 Sakarya Meydan Muharebesi esnasında Yunan kuvvetlerinin Ankara'ya 50 km kala durdurulması gibi, II. Dünya Savaşı'nda Alman tankları da Moskova'nın 38 km yakınına kadar gelmişti. Ancak, ava gidenin de avlanabileceğine pek güzel bir örnektir Moskova. Gün olmuş, devran dönmüş, Rusya'ya pirince giden Almanlar evdeki bulgurdan da olmuşlar. 1945'te bu kez Ruslar soluğu Alman başkenti Berlin'de alıvermiş.

II. Dünya Savaşı'ndan galip çıkmasına karşın, 27 milyon insanını yitirmiş Sovyetler Birliği. Bu rakamı 30-35 milyona kadar çıkaran resmi olmayan kaynaklar da var. Otobüsümüzle geçerken gördüğümüz köprü ayaklarındaki heykeller sanki yitirilmiş bu insanların tanığı.

II. Dünya Savaşı'na Rusların “Büyük Kurtuluş Savaşı” adını vermesi son derece anlaşılır. Bizdeki Gazi Antep, Kahraman Maraş, Şanlı Urfa gibi kahramanlık unvanları taşıyan kentler Rusya'da da var. Leningrad'dan Moskova'ya, Kiev'den Volgograd'a, Samsun'un karşı yakasındaki Novrosis'den Tuapse'ye ve Beyaz Rusya sınırındaki Brest Kalesi'ne dek pek çok kent Nazi işgaline direniş öyküleriyle ünlenmiş. Volgograd'ın 1925-61 arası adı Stalingrad idi.

Moskova tarih boyunca hep önemli bir kavşak noktası olmuş. Rusya'nın batısına, kuzeybatısına giden kervan yolları Moskova'dan geçermiş. Petersburg başkent olduktan sonra bile çarlar Moskova'da taç giymeye ve Petrovsky Sarayı'nda yaşamaya devam etmişler. Kırmızı renkli Petrovsky Sarayı artık 5 yıldızlı otel vasfıyla çarlara değilse bile, kendini çar gibi hissedebilmek arzusuyla yanıp tutuşanlara hizmet eder olmuş.

Moskova'daki tren garlarının maşallahı var doğrusu. Tam on tane. İstasyonlar, trenlerin vardığı kentin ya da ülkenin adını taşıyor. Rusya'nın en ucuz ulaşım aracını trenler oluşturuyor. Hayli konforlu da sayılabilir bu yolculuklar. 90 bin kilometreye ulaşıyor tren yollarının uzunluğu. Moskova'dan Trans-Sibirya ekspresine binip Japon Denizi kıyısındaki Vladivostok'a varmak mümkün. Yolculuk on gün sürüyor. Dünyanın bu en uzun tren seyahatinde 9.700 km yol kat ediliyor, 7 saat dilimi ve 91 durak geçiliyor.

1560-1703 arasında 143 yıl boyunca Rusya'ya başkentlik etmiş Moskova. Başkentin Petersburg'a taşınmasıyla iki asrı aşkın bir dönem boyunca dul kalmış eski başkent. Ancak bu iki asır boyunca bile ticaretin merkezi olma özelliğini hiç yitirmemiş. Bekleyen derviş muradına erermiş. Moskova da beklemiş beklemiş ve sonunda 1917 Ekim Devrimi ardından 1918'de yeniden başkent oluvermiş.

Otobüsümüz kent merkezine doğru yol alırken nefis parklardan geçiyoruz. Moskova için “Parklar Kenti” denmesinin nedeni artık gözümüzde somutlaşıyor. Değişik büyüklükte yedi park bulunuyor kentte. Adını ünlü Rus yazarı Maksim Gorki'den alan Gorki Kültür Parkı'ndan geçiyoruz. Hafta sonları aileler yoğun biçimde ilgi gösteriyor bu parka.

Mc Donalds Rusya’ya geç girmiş ama sanki kaybedilmiş yılların intikamını alırcasına hırsla satıyor hamburgerlerini. Kentte gözümüze sıkça çarpan M’lerin kırmızı olanları metro duraklarının, sarı olanları ise hamburgercilerin habercisi.

Kentte su sorunundan bahsetmek imkânsız, çünkü 20 nehir, 300 göl bulunuyor Moskova çevresinde. Leningrad Caddesi'nde (Leningradskoye) yol alıyoruz. Bu caddede 650 km kadar ilerlersek soluğu St. Petersburg'da almamız içten bile değil. Ne demişler, sabırla koruk helva olurmuş…

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.