Herman Nitsch’in Bedensel Gösterisi  

Görsel Sanatlar

Herman Nitsch’in Bedensel Gösterisi  

 
Prof.Dr. Meltem Akkaya

Avusturalyalı sanatçı Herman Nitsch'i  Nisan ayında kaybettik.1993 yılında Avusturya Yaz akademisinde onunla çalışma şansım olmuştu. Sanatçının atölyesini seçme nedenim tanıtımlarındaki büyük yüzeylere  akıttığı kırmızı boya etkileriydi. Öğrenci olmama rağmen; kırmızının ağırlığı ve aktarım biçimi beni çekmişti kendisine. Nitekim de aradığımı atölyesinde bulmuştum. Çünkü; renksel tavrı, benim biçimleme anlayışımda etken olacaktı. Atölyede ki söylemlerini dikkatlice dinliyordum. İfade ve ruh özgürlüğünden bahsediyordu. Hiçbir form ve biçime ya da düşünceye bağlanmaksızın kendimizi ifade etmemiz gerektiğinden bahsediyordu. Bu oldukça zor bir işti.  Çünkü; bir biçime ve forma bağlı kalmadan üretmek zorlayıcıydı. Tanımı olan hiçbir şeyi istemiyordu sanatçı. Bir çizgi formu ve ya bir fırça darbesi bile.

Bir buçuk ay boyunca özgürce boyayla oynadım. Ve en sonunda ne demek isteğini kavramıştım. Nitsch'in özgürlük anlayışı ile benimki örtüşmüştü." İşte bu dedi. Çok iyi. Bunu sergiye seçiyorum." 1 buçuk ay sonunda rengi sınırsız, kuralsız ve iç sezgilerimle disipline etmeyi başarmıştım.

Salzburg'a gittiğimde Herman Nitsch'in Avusturya'da ki performans sanatının öncüsü olduğunu bilmiyordum. Ta ki onu Avangard bir sanatçı yapan videolarını izleyene kadar. Bu  videoları bazı günler yaklaşık 3'er saatlik  sürelerde izliyorduk. İlk izlediğim gün şok olmuştum. Ama izledikçe kanıksamaya başladığımı fark ettim. Bunların zaten hayatın içerisinde olduğunu bilmeme rağmen; görüntülerin bilinçli bir şekilde kurgulanıp önümüze getirilmesi şiddet ve sanat ilişkisini sorgulamama neden oldu.
Sanatçı tabuları yıkmaya çalışıyordu bu performanslarda. Boya vuruşundaki özgürlük;  performans sanatında da kendini gösteriyordu. Yaşamındaki tüm yasakları kaldırmıştı Nitsch. İnce bir çizgide dolaşıyordu.  Neydi  bu ince çizgi.?

Bedene dair şiddetten cinselliğe kadar her türlü yasak ve gizli olan her şey vardı bu aksiyonlarda. Bedenini sanat nesnesi olarak kullanan ilk sanatçılardandı. Aksiyon sanatının pratiğinden farklı olarak Ritüel ve şiddet temasına dayanarak; beden ve yaşam arasında bağ kurmayı amaçlıyordu. Bilinçaltının ve içgüdünün özgür bırakılmasından yanaydı. Bu anlamda radikal bulunduğunun da farkında olan sanatçı  "Halk sanatımı rahatsız edici ve pornografik buluyor" demişti.

                                     

zorbatv

28 mayıs 2008, Viyana,Salzburg
Herman Nitsch, Happening veya Aksiyon sanatı olarak bilinen performans sanatının Viyana'da ki öncüsüdür. Happening, kavramı 20.yy başındaki Dada akımının  performanslarına, Fütürist ve Sürrealizm'in  performanslarına kadar gider.  Bildiğimiz anlamıyla performans sanatı 1960'larda doğduktan sonra yaygınlaşıp 70'lerde fikirleri ön plana çıkaran kavramsal sanatla devam etmiştir.  Günter Brus , Otto Muehl ve Rudolf Schwarzkogler ile birlikte Viyana Aksiyonistlerinin bir üyesiydi. Grubun çalışmaları Alan Kaprow , Carolee Schneemann  gibi sanatçıları daha sonra etkilemiştir. 

Sanatçının Aksiyon sanatı, 1957 de kurmuş olduğu "Orgies Mysteries Theatre","Gizemli Alem Tiyatrosu" olarak bilinir. Ona göre Gizemli Alem Tiyatrosu, yaşamının tüm yönlerinin içerisine alan tiyatrovari performanslardı. Şimdiye kadar beden, beden politikaları ve cinselliğe dayanan gösterilerle gündemde olsa da, bu tiyatronun içeriğinde, ilkel kabile ayinleri, Wagner'in  yapıtına dayanan; soyut dışavurumculuk  ve özellikle de Antoninin Artaud'un Vahşet tiyatrosuna göndermeler hissetmemek mümkün değildi. Felsefe ve edebiyat işin içerisine girdiğinde tiyatronun eylemsel yönü vizyon kazanıyordu.

Sinema Sade'den besleniyordu. Performans sanatı neden öykünmesindi.? Sanatçı, Friedrich Nietzsche , Sigmund Freud ve Antonin Artaud'dan ve De Sade'den etkilendi. Nitsch, ayni zamanda kitaplaştırdığı teorik kitabı Orgien-Mysterien-Theater'da, eylemlerinin ve görüntülerinin önce izleyicide iğrenme, ardından katarsis yaratması gerektiğini belirtmişti. Aslında bu Aristo'nun işlevsel sanat anlayışına dayanıyordu. Katarsis'e ulaşma acıyla mümkündü Aristo'ya göre. Nitsch de aynı işlevsel etkiden yola çıkarak; hayvanları çarmıha gererek; insan bedeninin çıplak ve beyaz kıyafetler ve kan ritüelleriyle gerçekleştirmeye çalışıyordu. İzleyiciyi de bunun önemli bir parçasıydı. 

Tabii ki gerçek tiyatrodan bu anlamda farklıydı bu gösteriler. Tiyatroda yapılan kurgular gerçek değildi. Ama Nitsch'in performansları gerçekti. Bedenin somutluğundan görüntülerin gerçekleştirdiği her eylem şok ediciydi.Seyircinin de bu eylemlere dahil edilmesi, seyirciyi yaşamda sıklıkla bastırılan doğum, ölüm ve kan gibi  temaları düşünmeye daha çok yaklaştırıyordu. Bu eylemlerin gerçekçi olması  Hıristiyan izleyiciler ve çok sayıda eleştirmen tarafından da eleştirildi.

Nitsch, sanatı yaşamla birleştirmek ve bu düşünsel pratikte sanat disiplinleri arasındaki ayrımı da ortadan kaldırmak için duyularımıza bir bütün olarak seslenmeliydi. Duyusal algımız, tabuları yıkacak olan acı ve iğrenme duygusu aracılığıyla bir arınma yaşayacaktı. Çarmıha gerilmiş insan ve hayvan figürleri ise gösterilerin temel bedensel koşulu ve din ile olan bağı yakalayan imgelerdi. Bu sebeple imgeler, kan, hayvan bağırsakları ve bedenler bu ritüellerin temel elemanlarıdır. Din de tabuların yıkıldığı acının, cinselliğin, iğrençliğin hepsinin bir arada bulunduğu özgürleşen insan duygusunun içerisinde yer alan bir imgelem olarak katılmaktaydı bu serüvene.
Herman Nitsch, Gizemli Alem Tiyatrosunu Avusturya'nın şaraplarıyla ünlü Schloss Prinzendorf'ta ki malikanesinde 1957'de kurmuştu. Sanatçı tüm bu aksiyonları yapabilmek için tüm Prinzendorf'u boşaltmıştı. Büyük salondan koridorlara, şarap mahzeninden ahırlara, balkonlardan avlu ve meyve bahçesine kadar her taraf tiyatro sahasıdır.Gösterilerin yapıldığı yer, insanın ikilemli doğasını imlercesine, doğrudan bodrumla bağlantısı olan üstü açık bir mekandır.Geleneksel tiyatrodakinin tersine, oyuncular seyircilerle aynı düzlemdedir. Sanatçının bütün düzenlemeleri yanılsamacı tavırdan kurtulmaktır. Profesyonel olan  ve olmayanlar sahneyi birlikte paylaşırlar. Gösteri etrafa saçılan kan, boya değil gerçektir. Bunların bazıları 24 saat, bazıları 3 gün, bazıları da 6 gün sürmüştür.(Yılmaz;2006)

                           

zorbatv

 Dark Mofo performans,150 action, 2017

Herman Nitsch'in  1984 yılında gerçekleştirdiği  3 günlük gösterilerinden birinde ve videolarında izlediğim gösterileri aynen şu sırayı izlemektedir.

Hayvanlar izleyicilerin önünde, müzik eşliğinde kesilerek çarmıha gerilir. Bu esnada şarap içilir ve üzerine beyaz giysiler giymiş olan bir aktörde çarmıha gerilerek gezdirilir. Bu aktörlerin sayısı üç kişidir. ve çarmıha gerilmiş insan vücutlarının üzerine içleri açılmış hayvan kadavraları, et ve çiğ organlar atılır. Aktörün ağzında taze kan boşaltılır. Bu eylemlerin yanında at üzerinde sürekli mastürbasyon yapan bir adam cinselliğe gönderme yapar. Bu göndermeyi sadece erkek yapmaz, bir at üzerine sırt üstü yatmış bir kadında, üzerine suni bir erkek organı koyarak ve bağırsaklara bağlı olduğu halde  mastürbasyon yapar. Bu aktör dediğimiz kişiler Odipus olarak da adlandırılır. Oyuna katılan izleyiciler ise  bu 3 süren aksiyon  boyunca istedikleri zaman gidip gelen  özgürlüğe sahiptirler. Eylemler gece olduğu zaman şarap mahzenlerinde gezilerek hafif yiyecekler ikram edilir ve gökyüzü izlenir.  Bu aynı şekilde 3 gün tekrarlanır. Tanrıya kurban edilen hayvanlar İsa ile özdeşleşmiştir. Kesilen hayvanlar tören bittikten sonra yenmek zorundadır. 

Sanatçının  1984 te "80. eylem" adlı gösterisi de, bir bedeni kurban ederek saldırganlıktan kurtulma arınma günah çıkarma amacına dönük bir gösteriydi. Bir saflık simgesi olan beyaz giysiler içindeki sanatçının gözleri siyah bezle kapatıldıktan sonra bir çarmıha gerilmişti. Yardımcıları, seyircilerin gözleri önünde bir sığırı önce kesip, sonra da  iç organlarını birer birer çıkarmışlar, bu arada çarmıha gerilen bağlanmış sanatçının üstüne kan dökmüşlerdi. Üç gün süren gösteride, bedene tecavüz edilmekte, insanların rahatsız olması amaçlanmaktadır . 

Ritüel sonunda tanrıya adanan her kurbanla, Tanrının onların yanında olduğunu bilirler ve çıkacakları o sonsuz yolculuk için Tanrıya kurban adayarak kendilerini hazırlamış olurlar.Bu maneviyatın yanında ve sanatsal anlamda eşsiz görüntü kavramını yaratmak ve sanattaki orijinaliteyi yakalama arzusundaydılar

Herman Nitsch sanatını şöyle açıklıyordu:
İkinci Dünya savaşı sonrası bir çok sanatçı ortaya çıktı. Bunlar her zaman en iyisini yapabilmek için uğraştılar, bazıları gerçeği olduğu  yansıtmayı amaçladılar ve büyüklü, küçüklü tuvallere duygularını buladılar, sıçrattılar ve kazıdılar.Bunlardan biride  benim 20 yıllık resim hayatımdan sonra içimde bir şeyler yapmak ve bunu da farklı şekilde sergileme isteği bir tutku haline dönüşmüştü. Fakat dini inançlarla beraber yapmak istediklerimle bağdaşıyordu.İlk başlarda bana bile korkunç gelen bu tarz aslında tüm insanların içinde bulunduğu durum ile aynı olduğunu farkettim.Aslında insanlar tabaklarında ki eti yiyorlardı. Ancak o etin nasıl hazırlanıp ve ne şekilde kesildiğini biliyorlarsa da bilmek istemiyorlardı. Benim yaptıklarım aslında bir mezbaha da gerçekleşenlerden pek farklı değildi. Tek fark ise bunu inanç ile sanatsal etkinlikle bağdaştırıp, görsel sergilere dönüştürmekti. Malzeme olarak, boya yerine kanın,sıcak su yerine çiğ et ve sakatat kullandım... Bizim törenlerimiz ölümle biter ve tanrıya kurban edilen hayvanlar sonra yenmek zorundadır."(Nitsch;1988)

Herman Nictsh bir ifadesinde de performansları ile insan vücudunu yücelttiğini söylemiştir. 5 duyu birbiri ile kombine edilerek ilişkilendirilmiş ve bu duyular temel yaratı amacı olarak kullanılmıştır. Duyma, tat  alma ,koku alma, dokunma gibi duyu organlarının da kullanılarak insan vücudunun dışında yaşamın kendisini de yücelttiğini  ifade etmektedir. (Walker;1988)
 Kendi bedenini kullanarak yücelten sanatçının aslında en önemli tutkusu beden tutkusuydu. Bu anlamda da mekan ve beden ilişkisi bağlamında insan deneyimlerinin sınırlarını zorlamaya çalışıyordu. Beden tutkusu bazı temel kavramlarla ilintiliydi. Yırtıcılık, yıkıcılık, tekrar doğuş, yeniden doğuş,ölüm, arınma ve bedenin kendisi.

                                           

zorbatv

     2006, Eserleri Önünde

Kendi heyecanının seyircide de olmasını istiyordu,  “Çalışmalarımın seyircileri, performanslarıma katılanları heyecanlandırmasını istiyorum.  Duyusal yoğunlukla onları uyandırmak ve varoluşlarına dair bir anlayış getirmek istiyorum” demiştir.(Nitsch;.1988)
Sanatçının kırmızı akıntılarla başladığı serüveni ve  kullandığı kırmızı renkler kanı temsil ederken; zamanla aşkınlaşan duygusu; gerçek hayvan kanıyla gerçekleştirmesine neden oldu. Cinsellik, başkaldırı, mazoşizm, sadizm, patolojik dışavurumlar cinsellik ve eşcinselliğe göndermeler yaptı. Ön planda cinsellikle hayvanların iç organlarıyla kurulan bağıntılar, fanteziyle bağlantılı olduğu kadar,ıslak,cıvık, kaygan şeylerin bedenimizde doğal olarak bulunması, kanın, sperm ve terin akışkan ve ıslak olmasıyla da benzerlik gösterdi.


Kaynakça
1-Mehmet Yılmaz;"Modernizmden Postmodernizme sanat",ütopya yayınevi,2006,Ankara
2.john Walker,"An Alternative to Fine Art: Freak Culture", 
23Meltem Akkaya, "20.yy Resim Sanatında Şiddet Olgusu",Deu Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans tezi, Danışman Fahri Sümer, 1997
3-Herman Nitsch,"Residenz Verlag".1988

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.