Huzurun, Mutluluğun Ressamı YÜKSEL BAYDAR

Görsel Sanatlar

Huzurun, Mutluluğun Ressamı
YÜKSEL BAYDAR
 
 
Gülseren Sönmez

zorbatv

Zihnimizde olgunlaşmış tek çiçek; hayatı büyülü kılan, ruhumuzu büyüten,  güvenilir kollarda yaşatan, hayattı katlanılır kılmanın tek yoludur,  sanat:  
 
O yolda yürüyenlerden biride Yüksel Baydar’dır.
Hayat yolculuktur. Sanatçı içinse yolculuk ikiye katlanır. Hayat yolculuğu ve sanat yoluculuğu… Sanatçı gece gündüz yolcudur. Sanatçının yaşadığı her an aklı hiç durmaz. O aklın kıvrımları arasında geçmişini, kendini, o ana kadar kendinde biriktirdiklerini arar, onları duygularıyla birleştirerek eser olarak ortaya koyar. Her zaman yeni buluşlar peşinde koşar. Buluşu, o anlık onu mutlu eder. O, bir süre sonra yeni buluşların peşinde koşmaya başlayacaktır.  Ruhu hiç durmaz, onu devamlı yeni yolculuklar için zorlar.
Yüksel Baydar Iğdır’da doğar. Küçücük yaşlardan itibaren yaşadığı çevreye hayranlık duyar, o toprakların kokusu, renkleri, havası, rüzgârı, insanları, yaşam tarzları onu etkiler. Durmadan gördüklerini, algıladıklarını çizer, boyar. Yaptıklarından mutludur. Ruhu her zaman huzurludur.

zorbatv

1992 yılında Ankara’ya yerleşirler. Genç yaşta bisiklet tamirciliği öğrenir. İyi de para kazanır. Resim yapma tutkusu Ankara’da da devam eder. Çevresi resim yaparsa aç kalacağı fikrini empoze etmektedir. Ancak Baydar resim yapmaktan hiç vazgeçmez. O aşkı bulmuştur. Ötesi boştur.  Resim aşkı yılmadan sebatla çalışmasına, yeni yollar bulmasına neden olur.
O istediği yolu bulduğu anda, o yolda ısrarla devam eder.  Yine de yeni yollar arar. Her yol, onun için yeni bir kapıdır. O, kapıları sanata, umuda yolculuk olarak açar. Sanatçının kapıları, nesnelliğin ötesinde bir değere açılan yolun başlangıcıdır. Kapıların ardında yaşananlar ise merak duygumuzu körükler. Sanatçı, eserlerinde kapının ardında olanı, figürler olarak ortaya koymuştur. Her figürü zengin renklerle ifade eder. Figürlerin biçimlerini ve mekanı soyutlar. 

İşte o sıralarda resim bölümü sınavlarına girer kazanır. Artık Trabzon Güzel Sanatlar Resim Bölümünde okumaktadır.  Okul ona çok şey kazandırmasa da resim öğretmeni olmasını sağlar.

Artık sanatını ruhuna bırakmıştır. O ruh ki coşkulu, o ruh ki sevgi dolu, ışıklı, tertemiz... Çıkan resimler de tertemiz ışıklı haliyle izleyenin ruhunu aydınlatır. Buz tutmuş ruhlardaki sessiz acının sessizliğini bozarak ses olur, ısıtır. Yüksel Baydar’ın resimlerini izleyenler, renklerdeki sıcaklıkla ısınırken, dengesi ile huzur bulurlar. Kargaşa yoktur. Resimleri çok renklidir. Çok renk içinde bile uyum ve huzur vardır.
Onun resimlerini alanlar, evlerinde huzuru bulmanın yanı sıra zenginleşirler. Yüksel Baydar’ın resimleri her eve zenginlik ve huzur katar.
Yüksel Baydar, resim bölümünü bitirdikten sonra, Trabzon’da yaşamaya başlar. Şimdi de yeni yaşadığı çevrenin doğası, kokusu, rüzgârı, coşkusu, renkleri onu etkilemeye başlamıştır. O etkileniş Baydar’ı farklı kompozisyonlar kurgulamaya iter. Doğa onun elinde bir ritim doğrultusunda yer alır. Doğanın pürüzleri ortadan kalkar, sevimli akan derelere dönüşür. Ruhu gibi renkler de biçimler de pürüzlerinden ayıklanmıştır, tertemizdir. Hırçın deniz, kararan, her an patlayacakmış gibi duran gökyüzü, deli deli esen rüzgâr onun resimlerinde sakinleşmiş, huzura kavuşmuştur. Renkler tatlı total ışıkla yıkanmış pırıl pırıldır, griliğe yer yoktur.  Gökyüzü de,  yer yeryüzü de  kırmızı, pembe, lila, mor, turuncu olabilir. Resimlerdeki renk uyumu izleyeni içten etkiler, ruhunu doyurur.

Baydar’ın Iğdır resimlerinde Doğu Anadolu’nun yalçın dağlarını izleriz; Karadeniz resimlerinde ise denizden hemen sonra yükselen 3500 metrelere ulaşan dağları, derin uçurumları, üzerinde yer alan tropikal ormanları, Çoruh, Melet Irmağı vadisini, yüksek dağların üzerindeki aktif buzulları ve buzul şekillerini görürüz. Dağlar kıyı ile iç kesim arasındaki ulaşımı hayli zorlaştırır.  Baydar Kop Geçidi’ni, Zigana (Kalkanlı) Geçidi’ni, Çoruh Nehri vadisini biçimsel ve renksel ritim halinde izler, çizer ve boyar. Onun resimlerindeki Anadolu’muza hayranlık duymamak elde değildir. Onun resimleri foto grafik etkiden uzaklaşmış, ruhunun renklerini ve biçimlerini taşır. O dışavurumcudur ekspresyonistir.

Yüksel Baydar’a “Resme nasıl başlıyorsun?” diye sordum. “Hocam; önce tuvale göre yapacağım resmin kurgusunu yapıyorum”.  “Yani kompozisyonunu yapıyorsun.” “Aynen öyle, sonra desenini çizip kontrastlıklara da dikkat ederek içimden geldiği gibi renklendiriyorum. Doğayı da insanları da soyutluyorum.”

“Sana; sanat anlayışın ve çalışmaların doğrultusunda dışavurumcu, ekspresyonist, ifadeci sanatın temsilcilerinden biri diyebilir miyiz?” “Diyebiliriz, ben doğayı aynen boyamıyorum, soyutlayarak resmediyorum. Hangi yörenin resmini yapıyorsam, insanları yaşadıkları ortamların giysileri içinde çiziyorum. İnsanların yaşam telaşını, Karadeniz bölgesindeki  ağ örenleri, balığa çıkanları, balık satanları, çay toplayanları, küfeleri sırtlarında yalçın  kayalıkları tırmanan kadınları çiziyor, renklendiriyor, biçimlendiriyorum. Karadeniz’in ve Doğu Anadolu’nun çalışkan insanlarını, kadınlarını, erkeklerini resimlerimde anlatıyorum. 

zorbatv

Hocam, benim resimlerimde yollar vardır; şehirleri birbirine bağlayan yollar, özlemleri gideren yollar, hasretleri kavuşturan yollar. O yollar üzerindeki ağaçlar umudun ağaçlarıdır. Belki siz de bir adak ağacına bez bağlar, dileğinizi gökyüzüne umuda yollarsınız. Yol üzerindeki bir pınar başında susuzluğunuzu giderirsiniz. Doğu Anadolu da Karadeniz de yalçın kayalıklarla dolu olsa da sizi serin yaylalarında dinlendirir, buz gibi tertemiz sularıyla rahatlatır. Benim resimlerimi izlerken birçok duyguyu yaşar huzur bulursunuz.” 
O nedenledir ki, Yüksel Baydar’ın resimlerinde, ifadenin verdiği hazzın içinde bir amaç vardı: Huzur ve mutluluk...
“Hocam; resimlerimde her zaman yağlıboya kullanıyorum. Resmin zeminini fırça ile oluşturduktan sonra, ıspatula ile çalışarak kalın boya tabakaları oluşturarak resmimi tamamlıyorum. Kalın boya katmanları arasındaki ışıklar, derinlikler beni çok etkiliyor. Çok mutlu oluyorum. Resim yapmaktan çok büyük keyif alıyorum. Bu tutku, bu aşk, yaşadığım sürece devam edecek. Bu mutluluktan hiç kopmak istemiyorum. Her anımı çalışarak geçiriyorum. Okulda öğretmenimi, atölyemde sanatçı adayları yetiştiriyorum.
Satmak için de resim yapmıyorum. Benim resmimi beğenenler alıyor. Her resmim girdiği eve, aileye huzur getirsin diye dua ediyorum.”

Yüksel Baydar resimlerinde, estetik kaygılara dikkat ederek sanatın özünü yakaladığını görürüz.
Platon sanat faaliyetlerini mimetik yani taklit olarak görür; yansıtmacı sanat anlayışını benimser. Taklitçi teorinin rakibi ifadeci kuramdır. İfadeci kuram; duygu ve düşüncenin estetik ifadesini temel alan sanat anlayışları modern bireyin ortaya çıkışıyla birlikte klasik taklit ya da temsil olarak sanat anlayışına ciddi bir alternatif getirmiştir. Oysa sanatın insani duyguların ifadesi olduğunu söyleyen ifadeci sanat anlayışı sanatı, içsel dünyaya, sanatçının duygu yaşantılarına ve bu duyguların ifadesine bağlar. Bu anlayışta hissetmek üretmekten daha önemlidir. Özgün yaratıcı edim sanatçının ruhunda ve aklında olup bunu ifade edip etmemek sanatçının kendi seçimidir. Genelde de sanatçı aklında oluşturduğunu (edimi) sanat eseri olarak ortaya koymak ister.

zorbatvSanatsal yaratmanın sırrı, sanat eserinin malzemesinde ya da kaynaklarında bulunmaz. Onun sırrı tam tersine, bu kaynakları sanat eserine dönüştüren esrarlı anlatımdadır. Sanatın neredeyse mevcut verileri mucizevî ifade ettiğini öne süren ifadeci teori açısından, sanatın mucizesi sanatın ve sanatçının mevcut verileri baştan aşağı dönüştürmesinden ileri gelir. Sanatın mucizesi bu verileri bir başka dünyanın içine sokmak üzere içinde yaşadığımız dünyadan kopmasıdır. İfadeci önde gelen temsilcisi Benidetto Curoce’dir. Curoce çağdaş sanat felsefesini önemli kavramsal araçlarından biri haline getirmiş kişidir. Curoce bakış açısından, “sanatçının doğada olmayan ideal mükemmel bir şeyi yaratma süreci, onun doğadan birtakım izlenimler almasıyla başlar.” Doğadan aldığı izlenimleri bir senteze tabi tutan sanatçının,  belli bir ifadeye ulaştığını öne süren Curoce’ye göre, ifade sanatçının hayal gücünde, ruhunda meydana gelen ama bir kez olup biten estetik bir yaşantıdır. Sanatta yaratma işte burada yatar. Sanat eserinin eşsiz olması, bir defada yaratılan bir değer olması bundandır,” der.

Gerçekten de ifadeci sanat anlayışında sanatçının estetik duygu ve düşünceleri esas olup, tinsel ifade, düşünce ve duygulara biçim ve içerik kazandırma imkânı sağladığı için önem kazanır. Nitekim söz konusu sanat anlayışının savunucuları, ifadenin verdiği hazzın kendi içinde bir amaç taşıdığını belirtmeye özen gösterirler.

Yüksel Baydar’ın eserleri, içinde amacı olan ifadeci sanatın çok güzel örnekleridir .
O Iğdır ve yöresini anlattığı resimlerine Güneş Doğudan yükselir, Karadeniz yöresi resimlerine ise Denizin Sesi adını verir, ifadesiyle de yaptığı resimlerin amacını anlatır.
O nedenledir ki, Yüksel Baydar resimlerindeki ifadenin verdiği hazzın içinde bir amaç vardır: Huzur ve mutluluk...

zorbatv


 
Yüksel BAYDAR
1973 Yılında Iğdır’da doğdu.  1998 Yılında K.T.Ü.  Fatih Eğitim Fakültesi Resim-İş,   resim ana sanat dalından mezun oldu.  1998 Yılında öğretmenlik mesleğine,  Trabzon/  Çaykara /Taşkıran Mustafa ÖZER ilköğretim okulunda göreve başladı.  1999 Yılında Trabzon merkez Mimar Sinan Orta Okuluna,   Resim-İş öğretmeni olarak atandı. Yağlı boya resim çalışmalarına,  öğrencilik yıllarında başlayan sanatçı, 2004 yılında, adını taşıyan atölyesini kurdu.   2006 Yılında K.T.Ü.  Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Yönetimi Teftişi Planlaması Ve Ekonomisi Yüksek Lisans programını tamamladı. Birçok bölgesel düzeyde resim yarışmalarında jüri üyeliği yaptı. Halen Mimar Sinan Orta Okulunda Görsel Sanatlar Öğretmeni olarak görev yapmaktadır.
Çalışmalarına  Trabzon’daki kendi atölyesinde sürdürmektedir.  Özel koleksiyonlarda ve müzelerde eserleri bulunan sanatçının, 11'i kişisel olmak beraber, birçok karma ve grup sergisinde yer almıştır.

Foto Galeri

Yorum

Güllü Büyükbingöl (doğrulanmamış) Cu, 15 Temmuz 2022 - 23:05

Yüksel hocamın kendisinden önce renklerini tanıdım, Renklere öylesine ustaca kimlik kazandırmış ve kendisiyle özgüleştirmiş ki, nerede görseniz bu renkler "Yüksel Baydar"ın dersiniz. Sanırım bu da onun sanatının en ayırıcı yanı.

Feride dede (doğrulanmamış) Ct, 16 Temmuz 2022 - 10:50

Çok güzel aydınlatıcı bir yazı olmuş,Gülseren Sönmez. Sayenizde Yüksel Baydarı tanımış olduk .Ellerinize kaleminize sağlık🙏

Gülay Tanrikulu (doğrulanmamış) Ct, 16 Temmuz 2022 - 18:34

Merhaba ne kadar renkli hir ressam. Gülseren hanım renk ustalarina daha çok yer vermelisiniz Kanımca. Ressamı kutluyorum.

Hasan Özbek (doğrulanmamış) Pa, 17 Temmuz 2022 - 08:31

İnsanın, insanlaşma öyküsünde onu var eden, ortaya çıkaran, görünür kılan şey sanat.
Sanat ve sanatçı olmasaydı eğer nasıl bir yer olurdu dünya?
" Bu dünya bir pencere/ Her gelen baktı, geçti!" diyor büyük ozan.
Sanatçılar sadece bakıp geçenler değil. Bakan, gören, gördüğünü yorumlayan, kendi imbiğinden geçıren, süzen, damıtan ve kendinden sonrakılerine birşeyler bırakan insanlardır.
Eğer olmasaydı sanat ve sanatçılar, dünya çöl olacaktı!..
İyi ki sanat ve onu icra edenler var!..
İyi ki...

Mukadder Kavas (doğrulanmamış) Pa, 17 Temmuz 2022 - 15:24

Yüksel Bey'in özgeçmişini ve resimlerini keyifli okudum keyifli izledim harika bir sanat geçmişi ve birkaç resminde gördüğüm kadarıyla kırmızının ateş gibi yanması bana çok keyif verdi hakikaten tarzı farklı Çok keyifli eline emeğine sağlık yolu açık olsun

Erkan YAZARGAN (doğrulanmamış) Pt, 25 Temmuz 2022 - 14:03

DENEY

Gelin, birlikte bir deney yapıp sonuç almaya çalışalım ve bu deneyi yaparken de "güncel tartışma başlığımız ALINTI konumuzu" irdeleyelim. Ne dersiniz?

İddiamın aksine bu metinde her ikisi de yaşayan, biri ölü olmayan iki kişiden biri ressam (öğretmen, memur) diğeri onu değerlendiren yazar. Yorumları da deneyimizin içine katıp sonuç almaya çalışacağız ve "kesin deney sonucundan" sonra elde edeceğimiz bilgileri genelleştirip ülke, ülke sanatı, bu platform, çıkarımlar, etki ve tepkiler, bölge ve daha yaygın alanda coğrafyaya dair bilgiler edineceğiz.

Öncelikle "hakkında yazılan kişi" yorumlara hiç katılmayıp iddia edilenlerle ilgili en küçük etkileşim göstermemiş. Bu bilgi kenarda dursun :) Beğeni yorumları sebep bildirilmeden yapıldığı için onları da kenara koyalım. İşimiz daha kolaylaştı. Şimdi deneye dahil olanlar:

Ressam
Yazar
Platform Yöneticileri
Ben
Diğer Yorumcular

İlköğretim düzeyi diyebileceğimiz sıcak renklerin alabildiğine gösterildiği, tonsuz, kompozisyonaları hayali, kurgusu gerçek dışı, hareketsiz, durağan, sınır çizgileri alabildiğine belirgin, inceliğinde sabırsız, detayında kendini eleveren, öncesi ve sonrası tahmin edilebilen, neden değil ne sorusunu sordurduğu hatta ne olduğu belli olduğu için sıradan... gibi kritik ederek sayfalar dolusu yazıp devam edebiliriz.

Ressama daha ileriyi ve yapılabiliri göstermeyen/anlatmayan bir kritik ne kadar kritik/eleştiridir, ne işe yarar? Hiçbir işe yaramaz.

İlköğretim aşamasından lise aşamasına geçmesi bile zor gibi duran bir platformun "onca çaba, emek, istek, arzu, coşku, gayret, sevgi, birliktelik, profesyonelleşme yolunda ilerleme, binlerce yazı ve kitap geçmişi ile" yapabilecekleri nedir?

Erkan YAZARGAN (doğrulanmamış) Pt, 25 Temmuz 2022 - 15:26

Michelangelo' nun kayıtlara geçmiş harika bir sözü vardır. Dante'nin ıstırabından sonra aynı onu da yakan ateşin acısıyla söyler durur bu sözü. Attila'dan sonra. "Ey! Floransa, ne kadar orospusun! Kimlerin kimlerin canını yaktın şimdiye kadar. Sürekli seni kurtarmaya gelenlere ihanet edip duruyorsun".

Aradan geçen yüzlerce yıldan sonra değişen ne oldu? Hiçbir şey ve çok şey. Neden o bataklıkta kıvranıp durayım ki boşu boşuna?

Ben.
Erkan Yazargan.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.