Sanat ve Özgürlük 2: İçsel Özgürlük
Kemal Aslan*
Sanatta özgürlüğün gerçekleşmesinin temel koşullarından birinin sanatsal eylemin faili olan sanatçının içsel özgürlüğüdür. Tam da Sait Faik’in “yazmasam deli olacaktım” dediği bir momentumu içeren içsel özgürlük, sanatsal edimde bulunmak açısından zorunluluk taşımaktadır. Sanatsal yaratı sürecinin temelini oluşturan içsel özgürlük, metafizik deneyim çerçevesinde mistikife edilmeye yatkın bir kavramdır. İdealist sanatçıların bu yönde açıklamaları yaratı sürecini bir çarpıtma olarak görülmelidir. Örneğin en yaygın çarpıtma ilham perisi metaforu ile yapılabilmektedir.
Sanatçının kendini gerçekleştirebildiği ilk yer olan içsel özgürlük durumunda sanatçı, suskunluk durumunu aşabilir, kendisine konulan duvarları, sınırları yıkabilir, aşabilir, farklı seslere, renklere, tınılara kendini açabilir. Bunun için sanatçı dışsal gerçekliğin oluşturduğu korku ve kaygı ortamını içsel özgürlüğü sayesinde hiçleştirebilir. Tersine durumların da yaşanabildiği, otoriter rejimden kaynaklanan korku ve kaygı ortamında sanatçının kendini hiçleştirdiği, suskunluk ortamına boyun eğdiği görülmektedir. Tarihsel süreçte dışsal özgürlük alanının daraldığı, içsel özgürlüğün de oluşamadığını ya da en azından ertelenebildiğini örneklendirebilecek durumlar söz konusudur.
İçsel özgürlük, sanatçının ailesi, ait olduğu gruplar da dahil her türlü farklı yapılanmaların etkisinden, baskısından azade olduğu, zorunluluklara mahkum olmadığını fark ettiği bir durumda gerçekleşebilir.
İçsel özgürlük sanatçının kendisini sınırlayan dış dünyanın olumsuz koşullarına rağmen estetik arayışını, ifade olanaklarını, arayışlarını sürdürebilmesidir. Bunun için arzuları, beklentileri, düşleri toplumsal değer normlar ve siyasal rejim tarafından baskılanan sanatçı-dış özgürlük sorunu- kendi iç dünyasında oluşturduğu düşsel bir dünyaya sahip olmalıdır. Bu düşsel dünyanın gerçekleşebilmesi sanatsal eylemlilik açısından içsel özgürlüğün olmasıyla mümkündür. İçsel özgürlük, her türlü dayatmalara karşı sanatsal edimi tasarlama ve gerçekleştirmek için sanatçının kendi tekilliğinin bilincinde olması bu tekilliğin büyük insanlıkla benzerliklerini, farklılıklarını keşfetmesi, adlandırması ve anlamlandırmasıyla gerçekleşebilir.
İçsel özgürlük, kendi içinde yaratının oluşumunu yaşamak, nüve halindeki eserin biçim ve içeriğinin sanatçının dışsal bir etkiye maruz kalmadan kendisiyle tartışması, paylaşması, yaşamasıdır.
İçsel özgürlük içindeki çocukla -bu metafor dış dünyanın sınırlarını aşmak isteyen, dış dünya tarafından tümüyle sınırlandırılmamış, saflığını yitirmemiş olanı içerir- konuşmak onu yaşatmaktır. İçsel özgürlük eylemliliğe dönüşememiş –sanatsal ürün ortaya koymak bir eylemlilik halidir- ifade olanakları üzerinde yoğunlaşma, o yoğunlaşma sürecinde yaşanan huzursuzluklar ve o huzursuzluğun aşılmasına yönelik çözüm arayışlarını ortaya koymaktır.
İçsel özgürlüğün gerçekleşmesi için sanatçının içinde yaşadığı zamanın, mekânın -toplumsal formasyonun- sınırlılıklarının farkında olmalı ve bunu aşabilecek bilince sahip olmalıdır. Bu durumda dışsal özgürlükte karşılaşabileceği, olumsuzluklara rağmen içsel özgürlük alanında gerçekleştirdiği eylemliliğini sanatçı dışsal gerçeklik alanına yansıtabilir. Yani ürettiği eserin kitlelere ulaşması için çaba harcar. Bunun sonucunda da her türlü yaptırımla –hapishane de dahil- karşı karşıya kalabilir. Bu sanatçının kendi idealleri ile yaşamın gerçeklikleri arasındaki uzlaşımlarının düzeyine, destek alabileceği muhalif bir yapılanmanın varlığına bağlıdır. Sanatçı olmasa da bir bilim insanı olarak Galileo Galilei’nin yaşadığı ikilem, dram da tam burada gizlidir. O, görüşlerinin sürdürücüsü ve aktarıcısı örgütlü bir güç olmadığından Engizisyon karşısında hegemonyanın dayatmasını kabul etmek durumunda kalmıştır. Günümüzde sanatçı için büyük insanlığın parçası olabilecek ortamların bulunması Galilei’nin dramının aşılmasına olanak sağlamaktadır. Ama bu yine de içsel özgürlüğü yaşayan, yaşamak isteyen bireysel tercihidir.
İçsel özgürlük, dışsal özgürlükle diyalektik bir etkileşim içindedir. Dışsal özgürlük alanındaki olumlu gelişmeler içsel özgürlüğü de olumlu etkilemektedir. Tersine durumda yani dışsal özgürlüklerin daralması halinde içsel özgürlükler de daralabilir. Dışsal özgürlük alanın daralması durumunda içsel özgürlüğünü koruya(n)bilen sanatçılar da olmuştur, olabilmektedir.
İçsel özgürlüğün sürekliliğini sağlamak her zaman mümkün olamamaktadır. Yaşadığı toplumsal formasyonda dışsal etkileşimlere açık olan sanatçı bu etkileşimler nedeniyle içsel yıkıma sürüklenebilmektedir. Bu yıkım içsel özgürlük yoksunluğuna yol açabilmektedir. Sanatçının bu yıkımın üstesinden gelebilmesi yeniden içsel özgürlüğüne kavuşması yeni etkileşimlerle mümkün olabilmektedir.
İçsel özgürlük, sanatçının örneğin şiir, resim, roman, öykü, heykel, beste, senaryo vb. ürünler koymasının ön koşuludur. Sanatçı, içsel özgürlük çerçevesinde kolektif çaba ve emek gerektirmeyen ürünleri bireysel koşullarda gerçekleştirebilir. Dış dünyanın sınırlılığı bu ürünlerin izler kitleye ulaşmasında kendini gösterir. Bu da gelecek yazının konusu olan Sanat ve dışsal özgürlük çerçevesinde ele alınacaktır.
*Dr. Öğretim Üyesi, Haliç Üniversitesi
Manşet Fotografı: Şenol Zümrüt
.
Yorum
Yazı üzerine
Bir önceki yazınızla bağlantılı okudum. Sanatcı içsel ve dışsal kendini aşan dayatmalara karşı durdukça özgürlüğün tadina ve farkına varıyor kanımca.
Yeni yorum ekle