Ressam-Sanatçı Ömür Eke

Sanat

 

Kendini ve sanatını yüzyılların ötesinde arayan sanatçı

Ömür Eke

 

Gülseren Sönmez

zorbatv.com

Bu günkü makalemi yazabilmek için sanatçımız Ömür Eke ile sohbet etim. Bütün sanatçı arkadaşlarımda olduğu gibi o da çocuk yaşta resme başlamış, bu tutku onu peşinden koşturmuş. Bu koşturma bütün dünya müzelerini, nerede sergi varsa gezmesine neden olmuş. Hangi ülkeye, şehre gittiyse hep aklında resim ve resim sergileri varmış. Ne pahasına olursa olsun, resimlerin sergilendiği alanları bulmuş. Sanat kitapları almış, okumuş. Sanatı ve sanatçıları tanımış, sanat yazıları da yazmış. Gecesini de gündüzünüzde de sanat varmış.

Ömür Eke’ye sanat nedir diye sordum; Sanat hayat gerçeğinin tozunu alır, sanat yapan kişinin kaçış noktasıdır. Dünyanın katı gerçeklerinden kaçıştır. Kendini bulma çabasıdır. Yalnız kalmamaktır. Sanatsız olmaz. Sanat insanı besleyendir. İnsanın içindeki duygularıdır. Kendi ve yaşadığı tarihi anlatan sayfalardır. Renklerdir. Devrimdir, aşktır…….. AŞK.

*Hocam Denizli’de doğdum. Beni sanat konusunda destekleyen çok kadınlı bir ailede büyüdüm. Bu durumda kadını her konuda tanımama neden oldu. O nedenle de resimlerimde kadını anlattım.

*İlk, ortaokul ve lise de resimlerim panolara asılırdı. Her yaşta başarılı oldum.

*Üniversiteye gideceğim yıllarda siyasi olayların çokluğu basılan okullar, dayak yiyen öğrenciler, babamın gözünü korkuttuğu için üniversiteye göndermedi. Kısacası Üniversiteye gidemedim. Üniversite her zaman içimde uhde kaldı. Bu durumu telafi etmek için, sanatla ilgili pek çok kitap aldım. Okudum. Sanatı inceledim. Araştırmalar yaptım.

*Kendi kendimi yetiştirdim. Bu yolla bir yere gelmek demek, düşekala yılmadan, zorlu, sancılı bir süreci göze almak demekti. 

*Denizli Devlet Güzel Sanatlar Galerisine bağlı Şemsi oğlu ve Celal Günaydın atölyesinde çalıştım.

*Eke Sanat Galerisini ve Atölyemi açtım.

Atölyemi açtığım dönem, deprem ve ekonomik kriz ülkeyi sarstığı yıllardı.

zorbatv.com

*Bütün bu çalışmalarımda beni en çok destekleyen eşim oldu.

* Denizli’de sanat galerisi açtım. ( 1998- 2001) Galerimde çeşitli sanatçılara sergiler açtım. Birçok sanatçıyla tanıştım her birinden sanatla ilgili birçok bilgiyi de edindim. Her tanıdığım kişi benim için açılımdı. Bilgi dağarcığıma katkıydı.

Resim sanatının yanı sıra, galericilik resim piyasasını da öğrendim.  1999 depremi her sanatçı gibi beni de çok etkiledi.

*Eke Sanat galerisini açtım. Bu galeri 8 yıl devam etti

*Denizli’nin Anadolu şehri olması, sanatsal etkinliklere yeterince yer verilmeyişi, sanata talebin azlığı nedeniyle galerimi kapattım.

*Daha sonra iki arkadaş Denizli’nin AVM sinde atölyemizi açtık. Katılımcıların sayısı arttı. Etkinlikler çoğaldı.  Etkinlikler” Kent Kültürü Sanat Hareketi” ne evrildi.

*Her etkinlik kendime duyduğum sevgi ve saygıyı artırdı. Tutkuya dönüşen sanat aşkı bana yurt içi ve yurt dışı olmak üzere(İstanbul, Ankara, İzmir, Paris,) 43 sergi açtırdı.

*Mavi Kalem, adlı ilk kitabım “Deneme türü makalelerden oluştu. Yazarken de resim yaparken de bu dünyadan uzaklaşıp başka dünyalara gidiyorum. Her çalışma doyulmaz mutluluk verirken, elle tutulur bir eser meydana getirmenin heyecanını duyuyorum.

*Dünyada ve ülkemde acı, hüzün, korku, ölüm gibi kavramlar öyle dolu ki, kalemim ve fırçam bu acılardan uzak olmalı diyordum.

*Hayatı güzele götürecek tek kavram vardı, o da sevgiydi. Güzeli bulmaktı.  Hayatta sadece sevgi olmalı, biraz ütopik ama, insanlar, çocuklar özgür olmalı, diyordum. Halen diyorum.

*“Ben Kendim Şahsen,” adlı kitabım dünyanın ve ülkemizin handikaplar içerisinde boğuştuğu, Covid buhranının yaşandığı ve absürt bir korkunun bizleri esir aldığı salgın sürecinde yazıp kenara koyduğum deneme türü makalelerimden oluşuyor.

* Yaşadığım sürece tek amacım renksizlikte renk aramak, mutsuzlukta mutluluk oyunu oynamak, bunu tuvalime ve yazılara dökmek oldu.

*Sanat aşkı beni birçok ülkeyi gezme, gezerken de sanat eserlerini incelemeye götürdü.”Avrupa, Rusya ve Amerika’daki birçok müze ve galerileri gezme şansım oldu. Müzeler adeta okulum oldu ve beni yetiştirdi.
*Son zamanlarda kent kadınlarını ve kent soylu kadınları daha fazla resmetmeye başladım. Ev halinden, kafe, bar kültürünün, eğlence dünyasının yarattığı modern çağ kadınlarına kadar…Bir eda, bir duruş, bir hal, ilgi, bilgi alanım içine girdi …Çevremdeki kadın, erkek herkes beni ilgilendiriyor. Resimlerimi ve yazılarımı yazarken iç dünyama yolculuk yapıyor o yolun kanatlarında gezinti yapıp, dünü, bugünü, geçmişi çıkarıp, kâh resim, kâh, kitap olarak ortaya koyuyorum.

 *İlkokul sıralarındayken okul kütüphanesindeki bir ansiklopedide gördüğüm Raphaello’nun “Madonna’sı çok etkilemişti beni. Leonardo Da Vinci’de dahil Rönesans ressamlarıydı bir müddet ilgi alanım. Hatta ilk yağlı boya röprodüksiyonum Raphaello’nun o resmiydi. Lise son da çalışmıştım. O resim hala annemin evinde asılıdır. Zamanla Fransız ressam H. Lautre’cve Empresyonist ressamlar ilgi alanıma girdi. Manet,Degas, Monet,Renoır ve sonrasında tabii ki Van Gogh,Gauguın …  Post empresyonist, expresyonist, fovist sanatçılardan Matisse,Vuillard,Picasso…Fikret Mualla…Hepsi de benim öğretmenim gibi,esin veren Fransız ekolünün sanatçılarıydı. İkinci dünya savaşından sonraki sanat akımları, Post modern, Çağdaş sanat ve özellikle soyut sanat, kavramsal ve diğerleri bana uzak oldu nedense…Figür her şeydi benim için…
Düşünür j. Paul Sartre “Her seçiş bir vaz geçiş”dirder. Görsel sanatlardan yola çıkalım. Eğer üzerinde durmaz, süreklilik sağlamazsanız, uğruna öz veride bulunmazsanız o sizi terk eder. Bencil ve egoisttir. Kaprislidir, sizden yerine göre tüm zamanlarınızı talep eder. Daha da ileri gider ruhunuzu ister…Buna rağmen asla asla vaz geçmemektir sanat! Çünkü sanat ruhun esridir. İnsanın güzeli bulma yolculuğudur.

Diyen sanatçımız yıllarca müzelerde, galerilerde, kitaplarda incelediği empresyonist ve Eskprertyonist ressamlardan etkilenmiş. Etkilendiği ressamların dışına çıkarak yolunu dışavurumculukta ve fovizm’de bulmuştur.

 

Ömür Eke’in resimlerini yorumlarken şunları söyleriz:
.

Bu resim canlı renkler ve teatral bir kompozisyonla dikkat çeken, figüratif bir anlatıma sahip. Ana figür, 18. ya da 19. yüzyılı çağrıştıran kostümüyle, gösterişli bir şekilde poz veren bir kadın. Bu kadının duruşu, yüz ifadesi ve elindeki yelpazeyle izleyiciye hem zarif hem de meydan okuyan bir hava veriyor.

Renk ve Kompozisyon:

  • Yeşil elbise, mor arka planla kontrast oluşturarak figürü ön plana çıkarıyor.
  • Saçındaki kırmızı ve fondaki sarı çizgiler, tabloya sıcaklık ve hareket katıyor.
  • Çiçekli vazo ise sahnenin sol tarafına dengeli bir süs unsuru olarak yerleştirilmiş. Renkli çiçekler ve beyaz güller, kadın figürünün romantik ve narin yönüne işaret ediyor.

Duruş ve Jestler:

  • Kadının bacak bacak üstüne atışı, bir elini koltuğa dayayıp diğer eliyle yelpaze tutuşu, zarafet kadar sahne hissi de taşıyor.
  • Sanki izlenmekten rahatsız olmayan, hatta bundan zevk alan bir figür görüyoruz.

Sanatsal Etki:

*Fovizm ve ekspresyonizm etkisi barındıran renk kullanımı var. Özellikle Matisse veya Van Gogh, PaılGauguin gibi ressamların eserlerini hatırlatıyor.

  • Dekoratif ve anlatımlı bir tablo. Kadın figürü bir karakter gibi resmedilmiş; yalnızca güzel bir portre değil, aynı zamanda kişiliği, zamanı ve ortamı taşıyan bir temsil gibi.

Resimdeki kadın bir salon kadını, bir müzisyen ya da belki de toplumun dışında duran güçlü bir karakter olabilir.

2. resimde ……………………………………………………………………………………………..

.

Ressamın Dili ve Kompozisyon

Bu tablo, muhtemelen 1920’lerin "Caz Çağı" ya da "Art Deco" döneminden ilhamla yapılmış. Canlı renkler, abartılı kıyafetler ve rahat tavırlar, dönemin sosyal hayatını – özellikle özgürleşen kadın figürlerini – yansıtıyor. Renkler fovist bir yaklaşımla cüretkâr ve enerjik kullanılmış; kırmızı, pembe, siyah ve yeşil tonlarıyla sahne adeta ışıldıyor.

 Figürler ve Duygu

  • Soldaki kadın, siyah ve altın işlemeli elbisesi, inci kolyesi ve başındaki tüy şapkasıyla bir dansçı ya da gece hayatına ait zarif ama kendinden emin bir figür gibi duruyor.
  • Ortadaki barmen, iki kadına da şampanya doldururken kibar ama çekingen bir gülümsemeyle göz teması kuruyor. Bu detay, dönemin salonlarında erkeklerin artık daha "arka planda" kalmaya başladığı bir dönüşümün simgesi gibi de okunabilir.
  • Sağdaki kadın, kırmızı benekli elbisesi, elinde içkisi ve çiçekli saç süsüyle daha flörtöz, özgür bir tavır içinde. Bir ayağını bar taburesine hafif dayamış; rahat, cesur ve hayat dolu.

Mekân ve Atmosfer

Arka plandaki mor ve pembe kıvrımlar, lüks bir gece kulübünü çağrıştırıyor. Bar taburesi, dökülen şampanya köpüğü ve karşılıklı gülümsemeler, dönemin bohem yaşamını ve özgürleşen sosyal yapısını temsil ediyor. Burada bir "kadın dayanışması", hatta dostluk havası da hissediliyor.

 Sanatsal Etki ve Duygu

Bu resim, geçmişte kadınların sosyal alanda daha fazla yer almaya başladığı, cazın, dansın ve gece hayatının simge olduğu bir dönemi kutluyor. Aynı zamanda hem nostaljik hem canlı. Neşeli ama derin; yüzeyde keyifli bir sahne var ama altında dönemin dönüşen kültürüne dair güçlü bir izlek de barınıyor

Kadını çeşitli ortamlarda yorumlayan sanatçımızı kutluyor yolun açık olsun diyorum.

Formun Üstü

Formun Altı

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.