Tanrıça Hekate

Sanat

Tanrıça Hekate

Hekate; yol ağızlarının, kapıların, gecenin, cadılığın, ay’ın tanrıçası olarak bilinmektedir. Esasen gökyüzü, yeryüzü ve denizlerin tanrıçası olarak büyük saygı duyulan aynı zamanda korkulan bir tanrıçadır. “Canlıları besleyen, koruyan ana, evin hanımı, kraliçe, çifte mızrak taşıyan, meşale taşıyan, büyük felaketlerden kurtaran” sıfatlarıdır tanrıçanın.Ay’ın hanımı diyorlardı ona. Değişken Ay’ın tüm yüzlerini içinde taşıyan Tanrıça. Hilal halindeyken yaşamın başında genç bir kızsın. Dolunay olduğunda doğurganlığının doruğuna ulaşıp olgunlaşmış kadın. Küçüldüğünde ise evrenin bilgisini bünyesinde toplamış yaşlı bilgeydi.Hekate olmak Doğaya ve insan doğasına saygı göstermeyi ve onunla uyumlu yaşamayı bilmekti.Hekate yaşamdan ölüme geçişlerinde ölülere refakat eder, anahtarıyla Hades’in kapısını açar, meşalesiyle dipsiz karanlığa ışık tutardı. Hekate hem doğumda hem de ölümde insanlarla beraberdi.Karya bölgesinde doğmuştu.  HekateOlimposlulardan önceki tanrı kuşağı olan titanların Güneş Soylular grubuna dahildi. Hem babası Perses hem de annesi Asteria , titandı. Helen toplumunun erkeği yücelten, kadını arka plana iten yapısının da etkisiyle Ana Tanrıça’nın gücü büyük oranda erkek tanrıya yani Zeus’a geçtiğinde Hekate’nin de kaderi değişti. Milattan önce 5. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren yapılan Hekate heykellerinde tanrıça çoğunlukla üç başlı veya vücutluydu. Bu da demek oluyor ki Hekate’nin besleyen, koruyan, denizde, gökte ve yerde payı bulunan Ana Tanrıça özelliği en azından Helen toplumunda unutulmaya yüz tuttu ve Ay ile ilişkisi önem kazandı. Buna bağlı olarak da gizemle, büyüyle, karanlıkla yan yana getirildi. Hekate sonraki devirlerde cadıların ve büyücülerin tanrıçası niteliğiyle sanatın ve popüler kültürün bir unsuru haline geldi. Tanrıça Hekate’nin anavatanı olan Karya bölgesinin, Hitit ve Luvi dönemlerindeki yani m.ö.2 bindeki ismi Karkişa’ydı ve büyük olasılıkla orada da kadının konumu tıpkı Hititlerdeki gibiydi. Karkişa ismine Hitit Krallığı’nın başkenti Hattuşa’da bulunan çivi yazılı tabletlerde rastlanıyor.

Hekate’nin anavatanı Karya’da kadın her zaman güçlü bir konumdaydı. Helen anakarasındaki hemcinsleri evlerinde dışarı çıkamazken, Karya kraliçeleri donanma komutanlığı yapıyor, kentleri fethediyordu. Hekate olmak baskıcı erilliğe meydan okumayı ve kadın gücünü cümle aleme göstermeyi beraberinde getirip Anadolu’nun bilgeliğini ve aydınlığını taşımaktı. Evli değildi çocuğu da yoktu. Tek başına bir tanrıçaydı Hekate. Güçlü dünyayı değiştirmeye muktedir, ama hiçbir erkeğe sırtını yaslamayan dirayetli bir kadındı. Aslına bakılacak olursa Hekate tam da bu özellikleri nedeniyle M.Ö. 5 .yüzyılın sonlarından itibaren Ay’ın karanlık yeraltının, kavşakların, karanlıkla aydınlık arasındaki kapıların, büyücülerin ve ölülerin ilahesine dönüştürüldü. Artık Hekate intikam peşinde koşan cadıların, büyücülerin yol göstericisi olmuştu.

En önemli kutsal alanı Lagina kutsal alanı olmakla beraber kuzenleri Apollon ve Artemis’in tapınım gördüğü birçok yerde tapınım görmekteydi. Didyma, Efes, Balikesir, Pergamon, Bzantion, khalkedongibi  bütün Akdeniz havzası boyunca tapınım görmüştür.Hekate’nin birincil sembolü ve kutsal hayvanı köpekti. Özellikle siyah köpeklerle anılır ve tasvir edilirdi. Köpekleriyle gece gezen, hayaletleriyle yeni karanlık hayatlarına geçişlerinde meşalesiyle yol gösteren, yılanlarla hemhal olan ve Ay’ın karanlık yüzünü simgeleyendi. Diğer önemli sembolü ise yılandı. Yeraltıyla ilişkisi olup yılanın önemsiz olmaması düşünülemezdi. Ve diğer sembolü ise anahtardı.Hekate ölülerin tanrısı Hades tarafından kaçırılan kızı Persephone’yi arayan Ana Tanrıça Demeter’e meşalesiyle yol gösteren kendisidir. Bir inanışa göre ise Persephone, Demeter, Hekate üçlüsü tanrıçanın üç yüzünü temsil eder. Persephonegenç kız, Demeter olgun anne ve Hekate bilge kocakarı olarak farklı üçlü Tanrıça oluştururlar.Hekate, Olimpos tanrılarıyla ilişkili olmayan hiçbir efsaneye adı karışmamış kişiliği epey gizemli bir tanrıçadır. Başka bir rivayete göre ise hilal Selene’ye, dolunay Artemis’e, küçülen ay ise Hekate’ye  ithaf edilir. Aslında Hekate, Anadolu’ya özgü bir tanrıça ve Efes’li Artemis’in belli bir niteliğini yansıtan ve başka anılan bir tıpkısıdır. İlk doğum günü pastası Hekate için yapılmıştır. Eskiden Hekate kültü kapsamında Ay şeklinde çörekler yapılır ve bunların üzerlerine çırağlar dikilirdi. Böylece Hekate’nin adıyla Ay’ın doğumu kutlanırdı. Bu gelenek doğum günü pastasının temelini oluşturur. Ay tanrıçası kimliği Hekate’nin antik dönem tasvirlerinde de gözlemlenir. Tanrıça pek çok heykel ve kabartmasında başında hilale benzer boynuzlar taşıyan yüksek başlığı ve uzun elbisesiyle görülür. Ay ve yıldız sembollü Byzantion sikkeleri de Hekate onuruna basılmıştır. İstanbul Arkeoloji Müzelerinde sergilenen Roma dönemine ait Frigya menşeli bir mezar stelinde de Hekate’yi başının üstünde Ay simgesi, yanında köpek ve kuzgunla görürüz. New York’un girişindeki adada kente gelenleri karşılayan Özgürlük Anıtı, Hekate’nin halen Roma’da sergilenen bir heykelinden esinlenilerek yapılmıştır. ABD’nin en önemli simgelerinden biri olan Özgürlük Anıtı’nın başındaki ışınlı taç Hekate heykelinin başındakiyle aynıdır. Anıtın elindeki meşalenin tanrıçanın sembollerinden biri olması da dikkate değerdir. Dört yılda bir kutlanan (sevgi, toprak ve doğanın sahibesi olmasını kanıtlar durumdadır) HekatesiaRomaia şenliği Hekate’nin anahtarlarını taşıyan rahibelerin Stratonikeia kentine yürüyüşüyle sona ererdi. Anahtar taşıyıcı kızların başını çektiği korteji hadım rahipler ile koro tamamlanırdı. Bu şenlik M.Ö. 81 yılından itibaren kutlanmaya başlamış ve Hristiyanlığın bölgede etkili olduğu dönemlere kadar devam etmiştir. Helen anakarasında hadım rahip geleneği yoktu. İğdiş edilmiş rahipler Anadolulu tanrıçalar Kybele, Artemis ve Hekate’nin Anadolu’daki tapım merkezlerinde karşımıza çıkan ruhban sınıfıydı.

Büyük İskender’in babası Makedonya Kralı II. Philippos, M.Ö. 340 yılında İstanbul’u kuşatmıştı. Efsaneye göre Tanrıça Hekate Makedonyalıların kenti almasına engel oldu. Ay’ın tüm görkemiyle ortaya çıkaran tanrıça, kentteki köpekleri ayaklandırdı. Meşalesiyle sokaklarda gezerek halkın dikkatini çekti. Böylece surların altından tünel kazdıran II. Philippos’un işgal girişiminden haberdar olan İstanbullular kentlerini korudu. Hekate o günden sonra İstanbul’un koruyucu tanrıçası olarak anıldı. Gerçekte ise Atina’nın yardımıyla II. Philippos’un İstanbul’u o dönemdeki adıyla Byzantion’u işgal etmesi önlenmişti. Binlerce yıl önce kenti kurtaran Hekate’nin sembollerinin Türk bayrağında bulunması tesadüf olabilir mi?

Hekate; kocasız, çocuksuz, varlığını kimsenin, özellikle de bir erkeğin varlığına bağlamayan kendi başına dimdik ayakta duran ve tam da bu yüzden korkulan ötelenen kadınların ta kendisidir. O her yerde. Yeni doğan bebeğin hayata başlamasında katkısı var. Biri öldüğünde Hekate’nin yardımıyla çıkıyor son yolculuğuna. Çünkü Hekate aynı zamanda kuşatıcı, koruyucu ve dönüştürücü bir dişi enerji.  Afyon müzesi, Bandırma Müzesi, Kütahya müzesi, Manisa müzesi, Eskişehir müzesi, Efes müzesi ve Antalya müzesinde tanrıçayla ilgili eserlere rastlamak mümkündür. Her kadın esasen birer Hekate ve yönlendiren ve bizlere yön veren var olmaya devam edin ve bizlere ışık saçmaya, yol göstermeye devam edin lütfen..

Foto Galeri

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.