Mısır Araplaşmasaydı…
Yücel Feyzioğlu
“Yüzde 4 işlenebilir toprağı yüzde 20-25’e çıkarmak için Hüsnü Mübarek Nil’den vahalara 50 kilometrelik iki koldan kanallar açtırmaya başladı.”
Bir Alman grubu ile Kahire'ye iniyorsun. Havaalanı şaşırtıyor seni. Bu alana Kars’ı yerleştirseniz yarısı yine boş kalır. Enver Sedat’ın büyük eserlerinden biri. Sadece kargo alanı 49 dönüm. Rehberimiz Valid karşılıyor bizi. Almancası iyi ama telaffuzu iyi anlaşılmıyor, “eyvah,” diyorsun kendi kendine. “Gerekli derlemeleri yapabilecek misin?”
Otele yerleşiyoruz. Ertesi gün Gazi adında başka bir rehber alıyor bizi. Almancası mükemmel, rahatlıyorsun.
Firavunlar döneminin fantastik izleri her fırsatta önümüze çıkıyor. Kontrasın (karşıtlığın) en yoğun yaşandığı bu yoksul kentin batısında yükselen anıtsal Gize piramitleri gölgesini kentin üstüne düşürmüş. Bütün Afrika’nın sularını toplayıp görkemiyle gelen Nil’in üstündesin işte. Nobel ödüllü Necip Mahfuz’un köprüsünden bakıyorsun. Nil’in kollara ayrılıp geniş ve bereketli delta yaratarak Akdeniz'e akışı buradan başlıyor.
“Mısır topraklarının ancak yüzde 4’ü kullanılıyor,” diyor rehberimiz Gazi, “ülkemiz çok yoksuldur. 50 milyon insanın her biri günde bir Avronun çok altında bir parayla geçinmek zorunda. Nüfusun yüzde 10’u ise çok zengin.” Halkın arasına girdiğimizde nelere dikkat etmemiz gerektiğini anlatıyor, “Hırsızlara dikkat edin, satıcılardan bir şey almayın. Birinden bir şey alacak olsanız, hepsi üstünüze çullanır…”
Daha sokağa çıkar çıkmaz, çocuklar ve yoksul insanlar üstünüze hücum ederek ya dilenmek ya da bir şey satmak istiyorlar. İnsanlığından utanıyor, geri kaçmak istiyorsun. Nasıl bir yönetim gelirse gelsin bu sorunu çözemeyeceğini görüyorsun. 104 milyon insan, yüzde 4 işlenebilen toprak. Gerisi gözleri yakan çöl!“ Firavunların yaptığı gibi birçok görkemli proje yapıldı. Asuvan Barajına Nasır Piramidi deniliyor. Uzunluğu yüz, eni otuz km. Enver Sedat’ın da yaptığı büyük projeler var,” diye ekliyor Rehberimiz. “İsrail ile Barış antlaşmasını o sağlamıştı.” Şimdi Netanyahu’nun top sesleri duyuluyor. Necip Mahfuz’un fısıltısı kulaklarında: “Hiçbir ses savaşın sesini bastırmamalı!”Müslüman Kardeşler bir suikast sonucu öldürmüştü Enver Sedat’ı. Barış da onunla birlikte öldü. Netanyahu ile Hamas işbirliği gün gibi açık. Biri vuruyor, öteki üstüne çullanıyor.
Rehberimiz Gazi devam ediyor “Yüzde 4 işlenebilir toprağı yüzde 20-25’e çıkarmak için Nil’den vahalara 50 kilometrelik iki koldan kanallar açtırmaya ise Hüsnü Mübarek başladı. Biri bitti, biri yarım.”
Sudan’a doğru giderken o bitmiş kanalın üstünden geçeceğiz. Orada onlarca km süren vahalar yeşillenmiş, yepyeni bir şehir kurulmuş. Şu paradoksa bakın ki, otuz yıl iktidarda kalıp-yıpranarak- sevimsiz hale geldi Hüsnü Mübarek ve bir kafesin içinde can verdi. Oysa iki-üç dönemden sonra çekilip danışman olarak kalsaydı, kahraman olarak anılacaktı. Bir de onun psikolojisi ile düşünmeye çalışıyor, duygudaşlık kuruyorsun: “Ben çekilirsem bu projeler bitmez,” diye endişeleniyorsun. Tamam da be kardeşim, değdi mi o endişeye? Üzülüyorsun!
İşte Gize Piramitleri anıtsal ihtişamıyla karşılıyor sizi. Ünlü Rodos Heykeli ve Babil'in Asma Bahçeleri tarihin sel sularına gömülürken, o, devasa ve görkemli yapısıyla büyülüyor seni: Firavun Keops, dünyanın en ihtişamlı mezarını inşa etmek için 900 kilometre güneyden her biri 2,5 ton ağırlığında 2,7 milyon blok taş getirterek yaptırmış bu piramidi. Yüzeyi beş futbol sahası kadar geniş ve 45 katlı bina yüksekliğindedir. Otuz yıl sürmüş yapımı. Bu piramidin yanında bir de çocukları için küçük piramitler yaptırmış.
Tartışmalı tezleriyle tanınan yazar Erichvon Däniken, 4.500 yıl önce yapılan bu piramitte dünya dışı varlıkların parmağı olduğunu ileri sürüyordu. Taşların nasıl getirildiğini, yapının nasıl yapıldığını sorup öğreniyorsun. 4 gün sonra 900 km güneydeki taş ocağına da götürüp çıkarılmış taşların yerini gösteriyor Gazi, şaşırıyorsun.
Piramitlerin önünde yükselen büyük Sfenks, 73.5 metre uzunluğunda, 6 metre genişliğinde ve 20 metre yüksekliğinde hâlâ dünyadaki en büyük taş heykeldir. Gazi: “14.yüzyılda Saim Al Dahr’ıadın da fanatik bir dinci put diyerek heykeli yıkmaya çalışmış, gücü yetmemiş, ancak burnu kopmuş,” diyor. Heykel, yatan aslan biçiminde fakat kafası ise bir firavun başı olarak yapılmış, aslanın pençeleri arasında bir tapınak var. Aslanlar antik Mısır mitolojisinde kutsal sayıldıkları için piramitleri korumak amacıyla inşa edildiği sanılmaktadır. “İnsan başı ise büyük piramidin inşaatının arkasındaki kişi olan Kral Kefren’in babası Khufu’ya ait olduğuna dair çeşitli görüşler var. Yükselen Güneş’i karşılayan Sfenks, Gize Piramitleri’nin koruyucusu olarak da anılıyor,” diyor Gazi.
Hayal gücünüzü serbest bırakın ve firavunların güçlü mavnalarının bir zamanlar rıhtımlara nasıl görkemle yanaştığını, tonlarca granitleri nasıl taşıdıklarını, sonra hangi heykelleri getirdiklerini, piramitlere nasıl yerleştirdiklerini hayal edin - muhteşem bir manzara! Sonra da eserleri dünyanın en büyük Antik Mısır sanatının sergilendiği Kahire'deki eski Mısır Müzesinde görün. Burada Firavunlar hâlâ geçmişin eşsiz büyüsüne egemendirler. Mısır Araplaşmasaydı bambaşka ve çok ileride bir yerde olabilirdi. Dünyanın her yerinden gelen ziyaretçiler hâlâ aşılamamış bu muhteşem sanat karşısında şaşkın.
Gelecek sayının başlığı: Kim korudu bunları? Mehmet Ali Paşa’nın rolü neydi?
Yeni yorum ekle