Napoli Yeraltı Dünyasıyla Tanışmak

Turizm
Napoli Yeraltı Dünyasıyla Tanışmak

Napoli Yeraltı Dünyasıyla Tanışmak

 

İtalyan arkadaşlarım, Napoli yeraltı dünyasıyla tanışmak ister misin, dediklerinde şaşırıp kalmıştım. İlk aklıma gelen karanlık İtalyan mafyası olmuştu. Meğer onlar daha da karanlık bir yerden bahsederlermiş. Katakomplardan… Yer altı mezarlarından…

Ölümün getirdiği bilinmezlik korkusu âdemoğlunu inancını güçlendirmeye teşvik etmiş. Suyun ve fırtınanın hiddeti sonucu aşınan kayalar gibi, baskılar, olumsuzluklar tarafından aşınan kimi yürekler, huzuru kendi yaratıcısını aramakta bulmuş belki de. Ama engeller burada bitmiyor ki… Soyu çoğaldıkça, nüfusu arttıkça insanoğlu birbirinin arı kovanına çomak sokmada iyice bir ustalaşıyor.

İnançtan ötürü suçlanmış insanların kendilerine ne gibi yollar bulduğuna hep birlikte şahit olduk bu dünyada. En büyük harikaların kimi zaman en baskıcı durumların eseri olabildiğini hissettim Napoli’deki Yeraltı Mezarları’nı ziyaret ederken. Kapadokya gezilerimde de benzer bir hissiyata kapılmışımdır.

Aralarında yaşadığım 12 ay boyunca, Napoli halkı ve geleneklerinin beni her defasında şaşırtmayı başardığını rahatlıkla söyleyebilirim. Yeraltı mezarlarının yapı taşı olan volkanik tüf, apartmanların yıpranmış duvarları arasından bile kendini gösteriyordu. Volkanik patlamalarla iç içe binlerce yıl… Son 11 bin küsur yılda 54 kez volkanik patlama görmüş Napoli. Volkanik küllerden tüf kaya türü oluşmuş. Napoli halkının volkanlara yenik düşmeyip bir çınar gibi sağlam durmayı başarabilmiş olduğunu düşünmüşümdür.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi ardından harap haldeki Ayasofya Kilisesi’nin camiye çevrilmesi sırasında, alttaki resimlere zarar vermeyecek bir şekilde duvar inceden bir sıva ile örtülmüş. Bu sayede eski kültür mirası zarar görmemiş.

Medeniyetler yurdu Anadolu’nun evlatları olarak bizler binlerce yıllık kültürel mirasa sahip çıkmak gerektiğinin bilincini taşıyoruz, taşımalıyız. Ailemizden kalan mirasa nasıl sahip çıkıyorsak yaşadığımız toprakların kültürel mirasına da öyle sahip çıkmalıyız.

Napoli’deki katakompları gezerken Kapadokya'nın kayalara oyulmuş 36 yeraltı şehrinin en büyüğü olan Derinkuyu geçti hep gözlerimin önünden. II. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun baskısından kaçan ilk Hıristiyanlar Kapadokya'da yeraltı şehirlerini inşa etmişler.

Kapadokya yeraltı şehirleriyle Napoli San Gennaro katakomplarının ortak noktası buralara Romalıların baskısından kaçan ilk Hıristiyanların sığınması olmuş. Yeraltı mezarları Hıristiyanlığın yayılma döneminde gizli kilise, yiyecek deposu ve nice başka amaçlarla kullanılmış. Katakomplar Hıristiyanlığın yasak olduğu ve gizli bir biçimde hızlıca yayıldığı dönemlerde inananlar tarafından kullanılmış.

Napoli’nin yeşil tepesi Capodimonte’de hem toplu yeraltı mezarlığı hem de Napoli’nin koruyucu azizi Gennaro’nun mezarı bulunmakta. Napoli halkı için Aziz Gennaro manevi önder olagelmiş. Şehrin katedrali Duomo’da yuvarlak bir haznede saklanan ve kendisine ait olduğuna inanılan kan pıhtısı şehrin kutsal günlerinde inananlara gösterilmekte.

Hıristiyanlığın yayılma dönemi diğer dinlerde de olduğu gibi mücadele içinde geçmiş. Dönemin hâkimi Roma İmparatorluğu Akdeniz etrafındaki küçük Asya, Avrupa, Afrika topraklarının egemeniyken ortaya çıkan yeni din, güç sahiplerinin tepkisini çekmiş. Yeni din taraftarları, selameti dinlerini gözlerden uzakta yaşamakta bulmuşlar.

Vezüv Yanardağı sebebiyle şehirde bolca bulunan sarı renkli yumuşak tüf kayacı yeraltı alanları açmaya yardımcı olmuş. Aziz Gennaro katakompu dünyadaki diğer örneklerine kıyasla daha geniş. Bu yeraltı mezarının içinde bir salondaymışçasına rahatça dolaşmak mümkün. Dikkatimi ilk çeken şey, duvarlarda cenazelerin yerleştirilmesi için açılmış dikdörtgen şeklindeki oyuklar oldu.

Kaynaklara baktığımda öğrendim ki, buraya en az 3 bin kişi gömülmüş. Gömülen kişiler genelde soylu aile mensupları ya da din adamlarıymış. Duvarlarda, ölülerin ruhuna dua eden insan figürleri dikkatimi çekti. Tabii asırların resimler üzerindeki kaçınılmaz yıkıcı etkisi bazılarını zor seçilir kılmış.

15. yüzyılda veba kurbanları da bu yeraltı mezarlarına gömülmüş. Bu nedenle de mezarlar uğursuz bir şekilde anılır olmuş. Loş bir şekilde aydınlatılmış koridorlarda yürüyorum. Unutulmaz bir atmosfer… Kimileri MS 2. yüzyıla tarihlenmiş olan freskler ve mozaikler iki kata yayılmış.

Rehberimizin işareti ile başımızı çevirip tepedeki resme baktığımızda ilkin hiçbir şey görememiş, ardından rehberimiz kuştan bahsedince onu fark edip resimdeki diğer parçaların da peşi sıra görünür olduğuna şahit olmuştum.

Kimi zaman bana bir hiçmiş gibi gelen şeyler anlamlı birkaç söz ile can bulur ve kanatlanır. Bu kez de öyle oldu. Sözler sonucu duvar resmi bütünsellik kazanıverdi.

Aslında, yankılarını duyabilecek kadar geçmişe yakınız… Yaşanıp geçen olayların sırları bir bir ortaya çıkacağı günü beklemektedir sanki. Ne dersiniz, karanlıkta bekleşen geçmişin sırlarına, bilimin ışığıyla daha yakından bakabilmek sizi de heyecanlandırıyor mu?

 

Foto Galeri

Yorum

Işık (doğrulanmamış) Pa, 21 Nisan 2024 - 09:44

Napoli’de de yeraltı dünyası olduğunu bilmiyordum. Hem açıklama yazısı hemde fotoğraflar şahane. Emeğine sağlık.

İzzet Fehmi Güneş (doğrulanmamış) Pt, 22 Nisan 2024 - 15:51

Kutluyorum Eylül Özsoy’u. Harika bir anlatım. Görseller. Tümü mükemmel

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.