Sakin daha Sakin …
Şenay Ocak
İkinci Dünya Savaşı etkileri henüz onarılmaya çalışılırken cazın agresif çocukları Bebop cazı, haklarını aramak adına isyankar bir ruhla dünyanın zihnine savurmuşlardı. 1945 yılında Dizzy Gillespie, Miles Davis, Charlie Parker performansları oldukça sert, hızlı tempolarda ve blues müziğinin köklerinden koparcasına siyahiydi. Savaşın yakıcı ateşi gibi Büyük Orkestra döneminin en keskin, en dinamik ve vurucu yanı müzikle insanlara yansıtılıyordu.
Oysa insanlar ateş gibi suya ve dinginliğe de ihtiyaç duyuyordu. Tarihin karanlık sayfalarında savaş ve felaketler konuşulurken, insanlar ruhlarını onaracak bir şey arıyorlardı. Tam da bu sırada Amerika’nın Batı yakasında beyaz müzisyenler bir araya gelip 1950’li yıllarda bu duygularını aktaracak, nefeslere, hipnotize eden aranjmanlara ve dinginliğe ait besteler yapmaya başlamışlardı. Konserler artık savaştaki ateşin ruhuna değil, barıştaki maviliğin sukünetine de hizmet ediyordu.
Hem bebop dönemine hem ona karşıt bir duruş sergilediği düşünülen cool caz dönemine öncülük eden önemli kişi Miles Davis’ti…Birth of the Cool albümü bu akımın habercisi, Kind of Blue ise tamamen siyahilerin kabul ettiği bir tarza dönüştüğünün kanıtıydı. Her iki albümde de caz müziğin önde gelen isimleri çalmıştı. Her ne kadar Batı ve Doğu arasında caz müzisyenleri müzik anlayışları anlamında ayrışsalar da, artık cazdan geriye kalan her şeyin yenilik ve özgünlük olması herkesi görev adamı yapmıştı.
Cool cazın onu imza olarak taşıyan en önemli kişisi Chet Baker olmuştu. Chet Baker siyahilerin beyazlarla olan kavgasına, müziğinde olduğu gibi barışı getirmişti belki de… Kendini bir beyaz olarak kabul ettirme çabası, yeteneğini kanıtlarken hayatını hiçe sayması, dişleri tamamen kırıldıktan sonra bile şarkıcı niteliğiyle yoluna devam etmesi onu cool cazın prensi yapan en önemli şeylerdi. Onun tüm bu mücadelesi, Born to be Blue filmine konu olmuştu. Yıllarca huzur arayışı içinde müzik dışında hiçbir yerde var olamayan Chet Baker, beyazların dışladığı beyaz dünyasında, siyahların dışladığı beyaz olarak savaşmaya devam etmişti. Ardından kabul gördüğü yılları, uzun süre özel hayatında da acı çekerek geçiren Chet Baker, o dönem peşi sıra Dave Brubeck, Paul Desmond, Lee Konitz, Gil Evans, Bill Evans, Gerry Mulligan, Lennie Tristano gibi isimleri de sürüklemişti. Bu isimlerin her albümünde olmasa cool caz etkileri görülen eser ve albümleri yapılmıştı.
Ancak o dönemlerde cool cazı hafızalara kazıyan iki albüm olan Kind of Blue ve Birth of the Cool etkisi hala Avrupa’da yapılan pek çok albüme, aranjmana ve besteye ilham vermektedir.
Batı ve Doğu’yu, Bebop ve Cool’u, Siyahiler ve Beyazları eşitleyen, sınırları ortadan kaldıran, içimizden dışımıza köprü kuran sanat varlığını bu dönemde de göstermiştir. İçimizde ve dışımızdaki tüm savaşlara cool caz tınılarıyla ‘’sakin, daha sakin’’ fısıltılarıyla… Sakinleşmek isteyenler için duyurulur…
Yeni yorum ekle