Günümüz Gençlerinin Teknolojik Geleceği

Teknoloji

Dünyanın kendi tarihine damgasını vurduğu zaman dilimlerinden birini yaşıyoruz. Teknoloji, sandığımıza göre yeteri kadar tavan yapmış bir halde değil ve gelecekte de hayatımızın zamanla artan büyük bir yerini kapsayacak. Yaşantılarımızı dijitalleştirmeye başlıyoruz. İnsani davranışlarımızın bir kısmını sosyal medya denen kavram doğamızdan kendi tarafına çoktan aldı bile.


Teknolojinin getirdiği dijital belki de en çok biz gençleri etkiliyor. Doğduğumuzdan beri var olan bu sanal dünya, bizimle el ele büyüdü. Günümüzü, saatler bulacak kadar taşınabilir bir cihaz ile geçiriyoruz. Kendimizi onunla ifade etmeye başladık. Doğada hoşumuza giden bir manzarayı hemen taşınabilir cihazımızın kamerasıyla fotoğrafını çekip sosyal medyaya yüklüyoruz. Yine dijitalin getirdiği bir kavram olan özçekim ile kendi kendimizi çekip insanlarla paylaşıyoruz. Çekimlerimiz hakkındaki düşüncelerimizi hatta bu görsellerden farklı düşünceleri dahi yorum şeklinde görselin altına ekleyebiliyoruz. Tabii ki dijital ortam yalnız bizim ön planda olmamızı sağlamıyor. İnsanlar geçimini buradan sağlıyor, bununla birlikte bilgiye dijital sayesinde ulaşıyor. 


Bir üniversite öğrencisi olarak ödevlerimizi, devamsızlıklarımızı, mali işlerimizi hatta salgın sebebiyle yüz yüze, kâğıt kalem kullanarak yapamadığımız sınavlarımızı dahi teknolojinin yardımı ile gerçekleştiriyoruz. Hatta ve hatta ne kadar doğru olmasa da kopyalarımızı bile kolumuza küçük notlar almadan ya da kalem kutumuza minik not kağıtları bırakmadan, bilgisayarımızda bize gönderilmiş olan sanal ders notları arasından sınav sorularımızdaki birtakım kelimeleri taratarak ulaşabiliyoruz. 


Bu çağda büyüyen bir genç olarak her anlamda dijitalin fırsatlarından yararlanıyoruz.
Gelin sizinle bu döneme denk gelen bir gencin geleceğine doğru yolculuğa çıkalım, bir nebze de olsun hayal kuralım: 
Günün birinde hayatımı paylaşacağım insanla yaşadığım her anı teknolojikleştireceğiz. Gezdiğimiz yerleri fotoğraflaştırıp dijital mecrada paylaşacağız. Belki de bu durum, fotoğraf yazıcısından çıkmış kâğıt parçalarını kullanmadan çocuklarımıza göstereceğimiz yeni fotoğraf albümlerimiz olacak. Onlara, kağıda yazmak yerine “blog” olarak isimleştirdiğimiz sanal medyalarda yazılan; gençken dostlarımızla üzerine ağladığımız sorunları, ailelerimizle mutluluktan havalara uçtuğumuz anları ya da en büyük acılarımızı; yıllarca renkli ve parlak ekranlara bakmaktan dolayı gelen göz yorgunluğunu hafifletmek için taktığımız gözlüklerle teker teker okutacağız. 
Bir yandan çocukluğumuzda var olan oyuncakları günümüzde bilgisayar oyunları yer almaya başladı. Biz ise onlara bizim çocukluğumuzda oynadığımız metal arabaları, plastik bebekleri değil oynadığımız bilgisayar oyunlarını göstereceğiz. Belki de günümüz genci o zamanlar geldiğinde nasıl bir dünyaya geçiş yaptığının farkına varacak. Yetiştirdiği çocuğuna, onun yaşlarında, kendi büyüklerinden aldığının daha farklı biçimini miras bırakacak.


Yetiştirdiğimiz çocuklar, tam da benim bu cümleleri klavye ile dijital kâğıda kurduğum dönemlerdekine benzer birer genç oldular. 
O zaman ne olacaktı? 


Teknoloji dediğimiz kavram bu zamandan o zamana kadar evrim geçirecek miydi? Bir ihtimal oyunlardakine benzer şekilde kolumuzdan çıkaracağımız kablo ve içerisinde yer alan nanotel sayesinde başka bir cihazdan beynimize veri akışını sağlayacağız. Onların kurduğu hayallerin bizim kurduklarımızdan ne farkı olacaktı? 


Ben bu tümceleri kurduğumda, hayallerimin arasında bir gün insanlığın herhangi bir gezegene yerleşecek kadar teknoloji sahibi olduğu vardı. Sanırım evlatlarımız, o gezegende “Hadi gelin dünyaya karşı birer kahve içelim.” düşüncesine benzer aktivitelerin hayalini dijital ortamda birbirine hikâye atarak kuracaklar. Ne garip değil mi? Az önce kurduğum cümledeki bazı kavramları bile şimdilerde zihnimize zar zor oturttuğumuz halde teknoloji ve dijitalin getirdiği imkanlar gelecekte bizlere ve bizden sonrakilere neler gösterecek!
Bir düşledim artık yaşlı olduğumu, biraz tebessüm biraz da heyecan dolu bir şekilde. Hasret gidermek istediğim torunlarımı, elimde ne idiği belirsiz bir cihazın hologram teknolojisiyle onlara kocaman sarılarak onları severim. Ya da daha fazla dayanamayıp anne ve babalarını, koordinatlarını istemek için rahatsız ettikten sonra ışınlanma merkezine giderek görevliye gerekli bilgileri teslim etmenin ardından bir anda yanlarında olurum. Bu sefer ise holograma göre torunlarımın canlı bir şekilde yanlarında bulunurum. Bu daha garip değil mi? Her ileriye gittiğimizde başka şeyler düşlüyoruz.


İsteklerimize göre tercih edebileceğimiz seçenekler gün geçtikçe artıyor. Geleceğe dönüp baktığımızda sayamayacağımız kadar çok ihtimaller görüyoruz tıpkı geçmişten günümüze yaşanan gelişmeler gibi. Teknoloji, bize sonu olmayan imkanlar getiriyor ve hiçbir şekilde yerinde sayacak gibi değil. Biz gençlere düşen ise onu ileriye, şimdiye dek büyüttüğümüz gibi doğru yolda faydalanacağımız gibi geliştirmek. İnsanı bugüne getiren merak geleceği de teknoloji sayesinde çok daha heyecanlı kılacak gözüküyor.


*Üniversite Öğrencisi
 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.