AŞKIN ESTETİK HALLERİ Kamruşepa'nın Büyüsü

Kitap


1980’li yıllarda yazmaya başlamış ve 1990’lı yıllardan günümüze yazın dünyasının içinde; uzun yıllar bürokraside üst düzey yönetici olarak görev yapmış. Bir düşünce insanı olarak da yayın ve yazın dünyasında yazar, editör ve yönetici olarak bulunmuş, entelektüel dünyanın yakından tanıdığı bir isim Ümit Yaşar Gözüm!     

Yayınlanmış 4 sanat ve kültürel miras kitabının yanında yirmiyi aşkın dergide eleştirel denemeleri yayınlanmış. Aşk estetiğini ele aldığı Profil Yayıncılık tarafından yayımlanan, aşk estetiği alanında özgün bir çalışma olan son kitabı “AŞKIN ESTETİK HALLERİ Kamruşepa’nın Büyüsü” nde kavramsal anlamda aşk ve sevgi ayrımını derin ironik felsefi sorgulamalara tabi tutuyor!

Sanatsal yaklaşım, şiirsel üslup ve felsefi birikimini, aşkı besleyen kavramlar ve insanlık tarihine iz düşen kadınlar üzerinden sorguluyor. Estetik ve aşk üzerine bir kavramsal deneme olan kitap, alanında ilklerden birisi. Öyle ki; Bozkırın Göktanrıçası Güntülü üzerinden ilk gençlik çağlarında yaşanan karşılıksız aşkı anlatırken, üstadı Sokrates’in aşk hocası Diotima üzerinden platonik aşkı, Hititlerin Büyü Tanrıçası Kamruşepa ile de gerçek/yaşanan aşkı düşüncenin süzgecinden damıtıyor. 

Bir kez aşka ulaşanın yitirecek zerresi kalmaz ruhundan başka. İçindeki üstün değere erişme arzusunu keşfeden, aşkın çılgınlığa yönelten kışkırtıcılığından asla vazgeçemez! Aşkın derinliği, yaşamın yüzeyselliğine karşı bir isyandır. Çağına tanıklık eden bir başkaldırıya dönüşür, akabinde de efsaneleşir. Aşka düşmeye gör, tenini okşayan samyeli gibi zambaklara bile parmak uçlarınla dokunursun. İşte bu hal, yaratmanın anlamını kavrayan sanatçının hoş görülen çılgınlığı kadar içsel ve doğaldır.”
Ümit Yaşar Gözüm, Aşkın Estetik Halleri adlı kitabında yaşadığımız kadim topraklardaki büyük uygarlıkların aşka dair bıraktığı izleri takip ediyor. Mitolojinin başladığı, kadının kut aldığı, insanlığa binlerce tanrı ve tanrıça armağan eden bu bereketli coğrafyanın içinde geçen bir yolculuk hikâyesi… Gözüm, aşka ve sevgiye dair birbirini tamamlayan, sanatsal bir dille kaleme aldığı özgün ve akıcı denemeleri felsefenin metodolojisine dayandırıyor.

Yazara göre, “sanat aşkı anlatır insana. Bazen toplumsal derinlik bir çıkmaz sokak olur, bazen kişinin ruh hali. Ama her eylemimizi yontup, inceltip beğenilir hale getiren şey estetik algı, yargı ve eylemlerimizdir. Bunun için aşk söz konusu ise, her düşünce, her eylem bir estetik ahenk yaratmalıdır. Sıradan aklın bile, sıradan olmayan kimliği giyindiği berrak bir bağdır aşk. Bunun için, insanı şekillendiren şey, çok daha derin ve zengin ufuklar açan aşk yolculuğudur. 

Yaşanabilir bir dünya arzulayanlar önce yazının gücüne inanan bir kitle oluşmasına katkı vermelidirler. Aşk, öykülere, romanlara, masallara konu edildiği yanıyla değil, anlaşıldığı ve anlamın özüne dokunulduğunda kendini gösteren şeydir. Bunun için de her birey bir kere de ola onu hissederek yaşamalı! O zaman hırstan, kinden, nefretten arınmış yaşanabilir bir dünya kurabiliriz…”

*Edebiyatçı,Yazar

Yorum

Nezafet Özlütürk (doğrulanmamış) Sa, 14 Eylül 2021 - 21:32

Önce kitabın adı sürüklüyor insanı peşinden. Sonra bir an acaba diyor insan, daha önce gördüklerinden karşılaştıklarından! Sonra kitabı eline alıp içindekilerine göz atınca bütün kaygıları yok oluyor. Bu defa dilini ve anlatımı ve kurguyu merak ettiriyor. Okumaya başlıyor ve akıcı üslubun peşinden her güne birkaç başlık yol alıyorsun.
Kendince aşkı yaşamış veya yaşadığını sanan okura; okudukça yaşadığı aşkı sorgulatıyor belki de! İyi bir okur olduğum, edebiyat ve sanat dostlarımca ifade edilir. Bazen birkaç kitabı aynı anda okuduğum olur. Fakat söz konusu “Aşkın Estetik Halleri” olunca durum değişiyor. Anladım ki, kitaba yoğunlaşmam gerekiyor.Ayrıca gördüm ki, öyle cümleleri okuyup geçmek de olmuyor. Tekrar okumam ve okurken de cümleler arasında düşünmem gerekiyor. Hatta kitabı kapatıp tekrar elime aldığımda bir sayfa geriden başlamak gerekiyor, tekrar kitabın içine girebilmek için.
Şiirsel bir dil, güçlü felsefi anlatım, benzetme sanatı(teşbih) anlatımı güçlendirmek amacıyla dorukta. Yazar sanki hem felsefeci hem edebiyatçı hem de sanat eleştirmeni olmanın birikimini burada birleştirip insanı düşünmenin yüceliğine davet ediyor.
Aşkın üstün değer olduğunu vurgularken seçilen romantizm insanı içine alıyor, kapılıp gidiyorsunuz. Biraz da öfkelendiriyor insanı. Günümüzde aşkın ne kadar da hırpalandığına üzülüyorsunuz. Hatta aşkın insan psikolojisi üzerinde neler yarattığını mükemmel bir dille anlatıyor olmasıyla sizi dinginliğe çağırıyor. İlk gençlik yıllarımda okuduğum ve başucu kitabı yaptığım Montaigne’in Denemeler’rini anımsadım bir an.
Orada da aşk, yaşam ilişkiler, sanat vs. başlıklar halinde felsefi bir dille anlatılırve o anlatım insanı düşüncelere zerk ederdi. Fakat tabii ki, aşka dair başlıkta aşk öylesi kutsanmıyor.
Bir de aşkı kutsayan ve şiir gibi yaşayan, kadınlarına onu yaşatan Nazım Hikmet’i düşünmeden edemiyorum Aşkın Estetik Hallerini okurken. Demem o ki, aşkı ve kadını yüceltmek yerine hak ettiği yere koyan üstat Ümit Yaşar Gözüm’e bir kadın olarak teşekkür ediyorum. Kitap bittiğinde aşk ve sevgi ayrımının zirvesini yaşadığımı anlıyorum. Zaten deneyimlerine inandığımız yazarların düşünsel birikimlerini paylaşmaları da okura kendini sorgulatmak değil mi?
Nezafet Özlütürk - E.Eğitimci/Sanatçı

zorbatv Pa, 11 Aralık 2022 - 11:37

Aşkın Estetik Halleri Kitabının Bana Anlattıkları…

Gülseren Sönmez

 

 Aklın sırları; yüreğin erişebileceği sonsuzlukta gizlidir diye sesleniyor yazar!

Ümit Yaşar Gözüm’ün bütün söylemleri, kullandığı dil, şairane anlatım, kapalı ve güçlü üslup, aydınlanmayı çağrıştırıyor.

Aklına koyduğu düşünsel ilkelerle, sanatsal, toplumsal ve siyasal birikimlerle aydınlanmayı gerçekleştiren insanlık onurunun romantizmin de besleyici olduğunun bilinciyle, tarihsel akış içinde okuyucuya anlatıyor. 

Yazar;  üstadın Diotima’ya söylediği gibi o da gerçekliği, varlığın görünen yüzünde değil de özünde arıyor. Doğanın kişi ve diğer insanlar arasında var olan, tahtaravallinin ortasında yer alarak dengeyi oluşturduğunu  şu sözlerle savunuyor. “ Denge oyununu kurduğumuz tek güç doğadır.  Doğada tek seslilik yok, seslerin ahengi var. Her varlık büyük bir senfoninin birer parçasıymışçasına kendi bestesini ahenkle seslendirir; ne bir nota fazla, ne bir nota eksik,” diyerek  doğanın her an değişen yüzünün sevgi çemberine katmanlar oluşturduğuna inanarak vurguluyor.

Uzun uzun ‘an’ları araştırıp, “ farkında olmadan yarıp geçiyor ‘an’ dediğimiz, elimizde kalan biricik gerçek,” diyor.  Ve devam ederek, an’larda  yaşanan gerçeği “göz açıp kapanıncaya kadar geçen pek çok duygu yüklediğimiz zamandır. İnsan ömrü ile karşılaştırılmayacak kadar kısa olan ‘an’, aynı evreni paylaşıp, varlıklarından haberdar olmadığımız nice yaşamlara denktir. O ‘an’  sanatında çıkış noktasıdır,” diyor.

Bazen üstatla Diotima sohbetleri arasında “doğruların, eriştiği bir dünyada yaşıyoruz,” diyerek hayatı sorguluyorlar.

Sanatçı aşkı; karşılıklı hissetmelerin yarattığı coşkudur,” diyebiliriz derken durumun karşılıklı olmasını rica ediyor “ lütfen “ diyor.

İnsanı yaratıcı kılanın özlem ve merak olduğunu vurguluyor. Sonra da varla yok arasındaki kesin duyguyu irdeliyor.  Sadece “hiç olmak” adına yeryüzüne indiğimizi düşündüğün anlar oluyorsa “şanslısın,” diyerek yaşamı tamamlamayı ve tamamlanmayı vurguluyor.

( Ne büyük bir duygu, keşke yapabilsek )

İnsanlar zor olanın; birbirine ruhunu armağan etme  ve ötekine dokunmak olduğunu özlemle anlatır. Derken de insanların birbirini özlemenin güzelliğini vurguluyor ve gerçek sevgiyi anlatıyor.

Başka bir bölümde de “ toplumların bir mahremiyet, bunalımı yaşadığını düşünmekten kendimi alamıyorum …

Evren dahil her nesnenin varlığını koruyacağı ölçülü boşluğa ihtiyacı var. Her hücrenin aralarında ki boşluk, müzikteki es, temsildeki ara yaşamdaki soluklanma gibi… 

Kısacası tüm güzelliklerin, acıların, sevgilerin, hata tüm  aşkların, yaşamın  ‘an’larda saklı olduğunu, bize tek kalanın da an olduğunu anlatıyor.

 

 Aralık 2022     

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.