Turgay Mutlu : Hamdi Topçuoğlu- Yalı Kahvesinden Otele

Kitap

Yalı Kahvesinden Otele

Mutlu Köşe: Turgay Mutlu                                 

Değerli Ağabeyimiz yazar Hamdi Topçuoğlu’nun kaleme aldığı  ‘’Yalı Kahvesinden Otele’’ adlı anı türü kitabın tanıtımı ve imza gününe eşim İnci Hanım ile birlikte katıldık. Etkinlikte Akbaş ailesiyle tanıştık. Harika bir organizasyonla kitabın tanıtımı yapıldı. Ayşe Hanımefendi ve Sami Akbaş’ın hayat hikayelerinden ve anılarından derlenerek hazırlanan kitap çok büyük bir ilgi gördü. Sami Bey kitabını adıma imzalayıp hediye edince çok sevindim. Yoğun çalışmalarım nedeniyle ancak okuyabildim. Anı türü kitapları okumaya bayılırım, hele bir de yerel olursa çok severim. Hamdi Topçu Abimizin emeğine ve kalemine sağlık. Çok beğendim ve kitabını zevkle okudum.  Eski Bodrum anıları akıcı yalın bir dille yazılmış.zorbatv.dergi

Kitapta anılar bol…Çocukluk çağından günümüze kadar geçen süre ustaca kaleme alınmış. Ara ara notlar tuttum, notlar aldım. Fakir bir köy çocuğunun tırnaklarını kazıyarak, çokça çalışarak, emek sarf ederek ve hayat yolundaki engelleri bir bir aşarak başarılı bir iş adamlığına giden serüvenini okudukça yaşa helal olsun dedim. Etkinliğe katılan üstadımız Can Pulak Abimizin dediği gibi Sami Akbaş’ın hayatı tam bir roman. Tütüncü, kömürcü, kahveci, süngerci, hızarcı, balıkçı, kampingci, motelci, otelci, tekne yapımcısı, mermerci ve politikacı Sami Akbaş. Ve her başarılı erkeğin arkasındaki büyük güç eşi Ayşe Akbaş. Elele başarıya, mutluluğa gidilen bu yoldaki birliktelik anlatılmış kitapta. 

Sami Akbaş, 13 Aralık 1939 Farilya (Gündoğan-Küçükbük) doğumlu. 2. Dünya Savaşının başladığı ve yoksulluğun hüküm sürdüğü yıllarda dünyaya gelmiş. O yılların yoksulluğunu şöyle dile getirmiş: Ayakkabı bilmezdik. Bulabilen takunya giyerdi. Babam küçücük keskisiyle ağaçtan kaşık yapar satardı. Keserle takunya yaptığını da bilirim. Dedemin tarlalarını üçte bir hisseye eker biçerdik. Ben ilkokulu bitirinceye dek bir lirayı görmedim. Ancak babam 25 kuruşa bir çift takunya satmıştı. Annem o parayı bana vermişti. O yıllardan belleğimde kalan tek para o yirmi beş kuruştu.

O dönemde para yok. Varsa üç beş kuruş değirmencilerde, devecilerde, hamallarda, Karaova’ya tütüne gidenlerde bir de süngercilerde vardı. Köyde iki sınıflı bir okul vardı. Birinci ve ikinci sınıflar bir öğretmende; üç, dört ve beşinci sınıflar da diğer öğretmende okurdu. Biz beş kardeş, ana, baba bir odada yaşardık. Zeytinyağı ile yanan bir kandilimiz vardı. Önünde ders çalışır oyun oynardık. Annem onun önünde sökük dikerdi. 

Büyüyünce ticarete atıldım. O dönemde yollar pek yoktu. Bodrum’dan İzmir’e mal almaya gitmekte zordu. İzmir’e gidiş dönüş bir hafta sürerdi. O yıllarda Milas- Söke yolu henüz açılmadığı için Bodrumlular İzmir’e Yatağan- Çine yolundan ya da Yoran (Didim- Yenihisar) üzerinden gidip gelirlerdi. Aydın üzerinden geleceksek trenle Aydın’a gelir; oradan genellikle ciplerle Yatağan’a gelirdik. 360 viraj, dön dön için dışına çıkar yol bitmez. Yatağan’dan Milas’a, Milas’tan da Bodrum’a…Bazen de Söke’den Yoran’a , oradan da Tekağaç’a gelir; Yalıkavak tarafından gelecek bir kayık beklerdik. Genellikle her gün balıkçı ya da süngerci kayığı gelirdi. Gelmediği zaman beklerdik. Biz Yalıkavak’ta tütüncülükte yaptık. Annemin Sandima’da su değirmeni bitişiğinde dört dönüm bir tarlası vardı. Dayım o tarlada bir ara tütüncülük yaptı. Çok meşakkatli bir işti. Daha bahar gelmeden tohumları hazırladığımız yastıklara ekerdik. Tohumlar çatlar, çimlenir; fidanlar altı yedi santim kadar olunca söker, tarlaya dikerdik. Sonra çapası, kırması, dizmesi kurutması derken bir yaz çalışırdık. Bütün yıl sürerdi işi. Hal böyleyken tütün, çoğu zaman para da etmezdi. 

zorbatv.dergi

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.