Sanatçı

Sanatçı

Serap Demirağ

Güzel sanatların: plastik ya da fonetik sanatların herhangi bir dalında yaratıcılığı olan eser üreten kişiye sanatçı denirS Dış dünyadan elde ettiği verileri kendi içselliğinde yeniden yoğurarak, kendi tanımlamalarını o hamura katarak insanlığa sunan kişidir. Bir dönüşümün ustasıdır. bu dönüşümü yaparken aynı zamanda geliştirme görevini de üstlenir.
Herkes sanatçı olamaz. Güzel resim yapmak ile, sanatçı olmak arasında çok fark vardır. 
Sanatçı yeni söylemlerini öylesine üretir ki, bilim bazen onun peşinden koşmaya başlar.

Jules Verne denizler altında yirmi bin fersah'ı yazdı ve eser 105 dile çevrildi. Jul Verne'nin scuba (tüplü dalış) sistemini hayata geçiren Kaptan Cousteau oldu. Aynı eserinde tarifini yaptığı denizaltı Natılıus, 1955 de Amerikalılar tarafından hayata geçirildi. ilk denizaltıya bu nedenle Natılıus adı verildi. Sanatçının hayal gücünün bilimi peşinden sürüklemesine belki de en güzel örnektir Natılıus.    
Hayal dünyası sınırsız olan sanatçılar bilimin de fitilini ateşler. 

Oğuz Kaan'ın bir sözü çok hoşuma gitti: okunuzu yıldızlara hedef alınız ki, ağaçtaki elmayı vurabilesiniz. Burada hedef aldığı bilim dünyası, fiziği bir elma ile yerinden oynatan fizikçi Newton kuşkusuz.    

Sanat bir dildir. öyle bir dildir ki , değme Babil Kulesinde bile böyle bir dili bulmak mümkün değildir. o kuleye tırmanabilen her sanatçı ayrı dili konuşur. Bu nedenle Pieter Bruegel'in meşhur Babil Kulesi bence sanatçılara yöneliktir ve tepesi bulutlara değen Babil Kulesi'nde hiç bir ortak dil yoktur. 

Sanatçıların dillerinin anlatımıdır o. Sanatçı olunmaz. sanatçı doğulur. Sonradan sanatçı olmak gibi bir lüksü yoktur insanoğlunun. Toplumun bağrından da çıksa. onun dili de olsa farklı konuşur. Çünkü herkesin gösteremediği bir olguyu o, kendi sistemiyle ortaya koyar. Bir süre için toplumun aynası, dili ve kulağıdır. Ama toplum o dili anlamak için biraz çaba sarf etmek zorunda kalır. Bu nedenle de sanatçısını sevmeyebilir. Farklı olmanın topluma aykırılık olduğunu bile düşünebilirler. Toplumda farklı ve orijinal olmayı değerlendiremeyenler, başkalarının şarkılarını söylemekle kalmayıp, söyleme biçimini de taklit etmeye başlarlarsa taklitçi ,kopyacı olup çıkarlar.    

Taş devrinden bu yana sanatçılar anlatım dilleri olarak sanatı kullanırlar. Sanat olmazsa yaşamın bir değeri de olmaz. Estetik değerlerin yanı sıra, toplumun öz benliğini taşıyan sanat, bütün dünya insanları arasında ortak bir dil olma özelliğini de benliğinde taşır.

İlginç olan şudur ki, sanatçıların dilleri asla birbirine benzemezken, sanatın dile ihtiyacı yoktur. Sanatın bizzat kendisi dildir. Bir dansı seyrederken İngilizce, Fransızca, İtalyanca bilmenize gerek yoktur. Bir müziği dinlerken bir resme bakarken hangi dili bilmeniz gerekir ki? Bu nedenle sanatın bayrağı yoktur ve o evrenseldir. dünyanın malıdır. dünya insanına aittir. milli sanat olmaz. milli sanatçı da olmaz. sanatçı içinde yetiştiği toplumun örf adet ve geleneklerini aşar.    

Sanat bir dürüstlüktür. iç hesaplaşmanın aşılması için verilen savaş sonucunda ortaya çıkansa eser olur. tutarlı içten, samimi, yalanı barındırmayan kişiliğin aynasıdır sanat eseri. Tüm bunlar kopya edilebilir mi? Sanat eseri gerçek anlamda kalıcı olmalıdır. Popülarite kaygısı ,şan, şöhret, para kaygısı taşımaz. Doğruluktur yolu, çünkü insanın duygu ,estetik, güzellik, incelik tarafıdır. 
İnsani değerlerini sanatla bulur insanoğlu. insan olmanın öz yoludur. Çünkü başlı başına bir insan anatomisini bile incelerseniz muhteşem bir sanat eseri olduğunu görürsünüz. Böylesine bir sanat eserinin içsel güzelliklerinin sanattan uzak olması düşünülebilir mi?    

Sanatçıların hediyesi yetenek, bu nedenle özeldir ve saygıyı hak eder.