Ciddileştirmeden Ciddi Oynamak Gerek
Nilgün Zahiroğlu
Filozof Johan Huizinga 19.Yüzyılda “Yaşadığımız her şey insan zihninin bir ürünüdür; kültürler, dinler, sanat ve aşk…O zaman biz insanlar algımız kadar bir yaşam formu oluşturduk ise bu bir oyundur” der. ”Oyun algısı” var olan her şeyin tepeden görüntüsüdür esasında, oyuna çok ciddi yaklaşanlar ya kendi ya da toplumların hayatını mahvediyorlar. Ne yapalım ciddiyetsiz mi olalım? Hayır tam aksine oyunu ciddi oynayalım ama oyunu ciddileştirmeyelim.
Oyunu ciddi nasıl oynarız?
Bence erdemlerimizle oynarız. İlk çağda Platon, İslamiyet’te Farabi, post modern dünyada İonna Kuçuradi, yine 20. Yüzyılda yaşamış psikolog ErichFromm benim için erdem ve değerleri birebir tanımlıyor.
Evet oyun oynuyoruz; oyunu ciddi oynamak başka, oyunu ciddileştirip yok olmak başka. İnsanın oyunun içindeki libidosunun kaynağı eğer arkaik dönemin kaygısı olursa, insan kendi ihtiyaçlarını karşılayan yine doğa karşısında kendini güçlü kılan teknolojiye rağmen kendi kendini yok edecektir. Çünkü artık oyunu ciddileştirmiştir. Oysa yaşam enerjisi libidonun kaynağının bu oyunu erdemlerle sürdürmek olduğunu fark ederse mutlu olacak, mutlu edecek çünkü sevgiyi tanıyıp sevmeyi öğrenecektir. Tıpkı Erich Fromm’un 20. Yüzyılda tüm insanlığa yaptığı çağrı gibi. Sonuç muazzam bir libido çünkü kaynağı erdemler üzerinde büyüyen sevgidir. Oyun biter ama insanın hem yüzünde hem yüreğindeki o gülümseme artık oyunun içinde bir anı, oyunun dışında da bir varoluşa imzadır. Hem de silinmeyen ıslak bir imza gibidir.
İnsan ilişkileri hayatı şekillendirmiştir;insanın kendisiyle olan ilişkisi ,insanın karşıt cinsiyle olan ilişkisi,insanın doğayla olan ilişkisi,insanın toplumla olan ilişkisi,insanın ölümle olan ilişkisi…
Yaşadığımız toplum ve erkek egemen olduğuna göre,erkek , egemen olmak için o zaman tüm yöneten olmuş demek ki.Peki neden erkek yönetendir?Onu her şeyi yöneten yapan libidosunun muazzam kaynağı nedir?Buradaki libido İspanyol felsefeci Jose Ortega’nın dirimsel akıl anlayışı yani koşullar ne olursa olsun -ki buradaki koşullar değişen oyunun kurallarıdır- daima yeni ve daha iyi yaşamsal olasılıkları ortaya çıkarma çabasıdır.Erkeği yöneten yapan korkusudur.Doğayla baş edip hayatta kalma kaygısı o kadar tek ve güçlüdür ki her şeyi o kontrolüne alırsa bu kaygıdan ve kronikleşmiş bu korkudan kurtulacaktır.
Peki, insanın ilişkilerindeki libidosunun kaynağı olan korku ve kaygıları nasıl ortaya çıkar? Tüm ilişkilerini kontrol etmek ister. Bu kontrol etme ve ille yönetme isteği, tüm ilişkilerinde şiddeti doğurmuştur. Erkek kendisine bile şiddet uygular ve farkında değildir. Oyunu tamamen unutmuş ve ciddileştirmiştir. Artık insan hayatında doğayı bir tehdit unsuru olmaktan çıkarmış, teknolojisi uzaya giden otomobiller olsa da kaygısı hala devam etmektedir. Karnı doysa da, doğaya hakim olsa da, evleri sarayları olsa da hala mutsuzdur. Çünkü kaygısı, anksiyetesi kronikleşmiştir.
Tam da oyunun kuralları devrededir. Oyunu ciddileştirmiş, kazanma hırsı -ki kazanarak ayakta kalacağına inanır- onu bu kez yavaş yavaş yok etmeye başlamıştır. İnsan kronik anksiyetelidir, oyunu ciddileştirmiştir. Arkaik insanın hayatta kalma kaygısı amigdaladan ön frontal loblara, zihin aktivitesinde geçse bile korteks kayıtları ona, nur gibi bir yeni nesil kaygı tabanlı anksiyeteli insanı hediye etmiştir.
Günümüz psikolog ve kişisel gelişimcileri işte bu oyunu ciddileştirenlere hizmet ederler. 21. yüzyılın korteks kayıtları , insanın zihinsel olarak bilgi batağına; psikolojisi de amigdala kayıtlı bir homosapienden, yine kronik anksiyeteli post modern insanına evirilmiştir.
Oysa Johan Huizinga 19. Yüzyılda söylemişti: ”Oyunu bizler kurduk.”
Yahudi psikolog Profesör Erich From “Sevmek ve yaşamak bir sanattır.” dedi.
Yahudi bilim insanı Albert Einstein kuantum fiziğini insanlara bırakırken, yine Yahudi Sigmund Freud “Hey insan bilinç altın var ve bu sana atalarından gelen kayıtları verir.”dedi. Hepsi insanlık için çığır açtılar. Bugün Filistin’de soykırım yapanlar da yine Yahudi ise bu tam da bir oyunun içinde olduğumuzu gösterir. Oyunu kim kurallarına göre oynarsa ki milliyeti, dini, cinsiyeti önemli değildir; oyun onu onurlandırır. Kim ki oyunu ciddileştirmişse ya kişisel hayatında kendini ya da toplumsal hayatta toplumları yok eder.
Bir Yahudi insanlığı onurlandırmışken bir Yahudi insanlığa ,insanın onursuzluğunu perçinleştiren anılar bırakıyor
Einstein der ki insanlığın kaderini insanın ahlaki gelişimi belirleyecektir.
ERİCH FROMM der ki sevmeyi öğren
HUİZİNGA der ki yaşam bir oyundur
Severek ,bilimde dahil tüm ilişkilerimizde ahlaki değerlerimizden vaz geçmeden oyunu ciddileştirmeden ama ciddi oynamak gerekiyor sanırım. Böylece insan kronik anksiyetesinden de kurtulacaktır
Yorum
Güzel eleştirel yazınız için teşekkür ediyorum.
Yazınız bana bir Orhan Gencebay şarkısını hatırlattı...
Sevgiyle bakarsan yaralanırsın
Hakkını ararsan karalanırsın
Değmeyen bir şeyle paralanırsın
Neyi birleştirdik ki dertlerden başka
Doğruyu ispatla paralanırsın
Neyi birleştirdik ki dertlerden başka
Neyi değiştirdik ki sevgililerden başka
Neyi geliştirdik ki bencilliklerden başka
Sevgisiz bir dünyanın yalnızlıklarındayız
Neyi eleştirdik ki yanlışlıklardan başka
sevgililerden başka
(Neyi geliştirdik ki) bencilliklerden başka
(Sevgisiz bir dünyanın) yalnızlıklarındayız
(Neyi eleştirdik ki) yanlışlıklardan başka
Yerlere vurduğun baş tacın olur
Geciken adalet nefret doğurur
Bir kurşun belki de amacın olur
Neyi gücendirdik ki doğrudan başka
Bir kurşun belki de ilacın olur
Neyi gücendirdik ki doğrudan başka
Yorulur sevgililer aşklar bile yorulur
Gönül suç işlemişse elbet hesap sorulur
Vicdanlar hakem olur bir cezası bulunur
Neleri savunduk ki haksızlıklardan başka
sevgililerden başka
(Neyi geliştirdik ki) bencilliklerden başka
(Sevgisiz bir dünyanın) yalnızlıklarındayız
Neyi eleştirdik ki yanlışlıklardan başka
Yorum
Sevgi dolu yüreğinle öyle içten dokunnuşlarin varki yazılarını okurken köşeden çıkıp gülümseyecek sin diye bekliyorum..Yine güzel bir konu yine dolgun bir dokunuş.kalemine yüreğine sağlık.🩷
Yeni yorum ekle