Aşkın Nârına Yanan Üveyiklere

Şiir

Şiir Ki Dile Gelişidir Kendini Ateşe Atmış Cânın

Aşkın Nârına Yanan Üveyiklere

 

Hatice Ayan

 

Aşk insanın kendini ateşe atmasıdır değil mi, diye sordu üveyik feylesofa, can yanmadan aşk olmaz. Ne güzel aforizma dedi feylesof, olmaz elbet, can yanmadan aşk olmaz ve ey şair, buradan câna dokunan bir şiir çıkar.

Duyguların tanrıçası aşk, daha insandan evvel var olan... Âlemlerin sebebidir Büyük Üstat’ın gözünden, hatta varlığın delili. Bu sebeple, biz ondan kaçsak da o bilinçaltımızın arkaik köşelerinde hep bizi bekliyor olsa gerek.

Heybesinde aşkı taşıyamaya niyet eden şair varlığın yükünü yüklenmeye niyet etmiş olur böylece; insandan daha eski bir derdi; varlık öncesi bir hüznü, bir özlemi taşımaya talip olur. Taşıyamadığı noktada söze döker, aynı dilden konuştuklarını ortak eylemek için yüküne. Şairin yüreğinde kelimeler asırlar süren münzevî uykularından uyanır aşkla. Feylesofun çağlar ötesinden getirdiği düşünüş de hüzün ve coşkunluk da aynı nedenden ötürüdür. Sazın teline düşen can yakıcı tını, ressamın renklerle söyleşmesi gökkuşağının dibinde, dilsiz taşın heykeltıraş elinde görkemli bir hatibe dönüşmesi hep aynı yüke ortaklıktır. İlim nedir ki bu yüce anlatının yanında? Çok kıymetlimiz şair, lirizmin zirvelerinde haksız değildir tabii ki Aşk imiş her ne var âlemde / İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak” derken.

Şiir, insanın özlemleri, hüzünleri ile koyun koyuna yatar, aşka dair sırlarına ortak olur gönlün. Hainlik edip sırları saçar sonra, kalp ritminin izlerini düşürür zamana. Şiir aşka, aşk şiire karışır böylece, şiir ve gönül ayrımı da ortadan kalkar. Ne de olsa gönül haindir, şaşılmaz tarihin gördüğüne. Malumdur ki cihana sığmayan Ulu Ozan’ın dilini tut dediği gönlü söz dinlemeyip şiirle birlik etmiş ve sonunu hazırlamıştır ozanın.

Zaten sonun ne olacağının önemi var mıdır yangın yeri bir yürek için? Bülbül can vermeyi umursamış mıydı gülün rengini kanıyla şarap rengine dönüştürürken?

Büsbütün candan geçmektir aşk; dâra durmak, dar ağacını göze almak... yanacağını bile bile ateşlere atması insanın kendini. Şiir ki binler yıldır en büyük şahididir bu yanışın, şiir ki çağlar boyu çok canlar görmüştür dar ağacında.

Aşk yakamozdur enginlerde. Su kıpraşır olmaz, gün/ay ışır olmaz; ancak kıpırtının ışıkla buluşması gerekir o göze hoş görüntü için, birlik olmayınca olmaz. “İnsan, diğer yarısını bularak bütünlüğe erme gayretindedir.” demez mi Antik Yunan feylesofu "muallim-i evvel"imiz? Varlık birlik değil midir zaten? O sebeptendir ki şair, divan şiirine son büyük mısraları düşürürken baş kahramanı Aşk kendini Hüsnden ayrı sandığı için yanılgıya düşer. Aşkın başladığı yerde ikilikten söz edilmez. Sevgili uğruna gidilen yolların insanın kendine çıkması hep bundandır. Yol birdir aşkta, başlı başına birlik ilkesidir yol. Aşktan bî-haber olanların anlamayıp ipe götürdüğü Hallaç’ın esrarıdır o.

Lâkin “Ölürse ten ölür canlar ölesi değil.” dememiş miydi büyük Türkmen dervişi, Anadolu Türkçesinin temellerini örerken mimar edasıyla? Sözün seninle ete kemiğe büründü, yüz yıllar geçti dilimizde, gönlümüzde yaşarsın ey can!

Ten tuzaktır ne de olsa, birliği bozan… İnsanı aşka çeken, ama takılıp kalınmaması gereken… Gözün görüp tutulduğu güzellikten geçerek can güzelliğine varabilmektir esas olan. Güzelliğin özü… Mutlak güzellik...  Feylesof Bu güzellik artık hep var; doğumsuz, ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzelliktir…” deyip Tanrı sıfatıyla nitelememiş boş yere. Bu, birlikten gelip birliğe varışıdır güzelliğin. Aşk sırrına ermenin yoludur can güzelliğini bulmak. Feylesoftan sebep, aşkın rengi eflatun olsa yeridir. Aşkın nârına kapılan üveyikler de hep mor perçemli…

Hasılı, aşk bir bedene hapsolmak değildir azizim. Zinhar, beden arzusuyla yaşanan yerde durmaz o, ruhun ortaya konduğu anda ise bir adanmışlıktır bedenin ruh ile bütünleştiği.

Tam da bunun için aşksız ölüyoruz bu çağda. Dört bir yanda aşkı diline dolamış cansız bedenler geziyor. Aşkın paradan puldan, mevki ve makamdan azâde olduğunu idrak edemeyen, dumura uğramış kafalar geziyor ortalıkta.

Buna karşın şair, aşktan yana umudunu yitirmiş değil. Biliyor ki her çağın aşk yobazları olmuş, her devirde kıymetini bilmeyenler elinde heba edilmiş aşk. Zamane şairinin Doğunun sevdalarını anlatırken Sevda derinlerdedir, oysa Ferhat üstünü kazmada dağın” diye serzenişi durduk yere olmasa gerek.

Bu çağın aşk cahillerinden büyük yığınlar oluşabilir fakat aşkı bilen yürekler de vardır elbet, kuytularda kalsalar da… Şiir de kuytularda. Ne gam? Elbet buluşur şiirle aşk ve şiir, aşka adanmış canlara tercüman olur her çağda yeni baştan.

Şiirim yanmayı bilmeyen tenlere yayı gerilmiş ok,  yanmayı bilen yüreklere ise selam çakmaktır.

 

Yarım Kalan Senfoniler Üstüne

sular berrak

sazlar nazla salınır kıyılarında

yanımda sen

taş plakta bir şarkı eski devirlerden

üstümüzde mehtap hârelenmiş

düşlerin başı sevdalı

serininde gecenin aşkın nârı

             başında oturduğumuz

silüetlerimiz donmuş zamanda

yakamozların üstüne düşmüş

          tek kişilik gölgemiz

usta ressam elinden çıkmış

bu pastel tabloda

uyumaktayız

uyanırsak tuval yırtılır

üstümüze akar gecenin rengi

üşüyerek ölür bedenlerimiz

oysa yanarak ölmeliyiz biz

bu ateşten sırrın  etrafında dönerken

                   mor perçemli üveyikler gibi

kanatlarımız tutuşmalı

ancak o vakit

tenden kurtulmanın huzuru içinde

aşkı kuşanır cânımız

 

      -II-

tuval yırtıldı

üstümüze aktı gecenin rengi

mor perçemlerinden tanıdığımız üveyikler    

nârına meftun aşkın

            döndüler ve yandılar

            yandılar ve düştüler

kurtuldular siyah bir yaşamaktan

gülün ve alazın kokusu değdi düşlerimize

biz ise korktuk

             giyindik bedenlerimizi

             yürüdük koynuna ayazın

 

 

 

 

Yorum

Pom (doğrulanmamış) Per, 15 Ağustos 2024 - 16:35

Bu ne kimseye aşık falan değilim Allaha şükür kim kendi kendine gelin güvey olurki . Çok uzun okumadım bitirmem gereken test kitapları var ugrasamam

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.